Derin Bir Nefes Aldık

Derin Bir Nefes Aldık

Yayın: 19.10.2017 00:01
Paylaş:
A+ A-

Süper Ligin 8. Haftasında Kardemir Karabükspor’un sahasında oynayacağı Kayserispor maçı oldukça önemliydi. Son dört haftada arka arkaya aldığı mağlubiyetler sonrasında Teknik Direktör Erkan Sözeri’nin görevine son verilmiş, yerine Hırvat asıllı Avusturalyalı Teknik adam Popovic getirilmişti.

Milli maç nedeniyle lige verilen ara Popovic’in takımı tanıması açısından son derece önem arz etmekteydi. Popovic takımı çıplak gözle Galatasaray karşısında izledikten sonra bir de araya Gençlerbirliği ile hazırlık maçı oynayarak Kayserispor maçına daha rahat hazırlanma şansı yakaladı.

Takımların saha sonuçları iyi gitmediği zaman ilk bileti kesilecek teknik direktörler olduğu gibi yerine gelecek yeni teknik direktörün takıma bir heyecan getireceği, oyuncuların hocanın gözüne girmek ve formayı kapmak için daha istekli çalışacağı hep bilinmektedir. Kardemir Karabükspor’da Kayserispor maçına çıkarken şehirde meraklı bir bekleyiş vardı. Hoca acaba kadroda değişiklik yapar mı oyun sisteminde bir değişikliğe gider mi, bu meraklı bekleyiş esame listelerini elimize aldığımızda değişen bir şey olmadığını gördük. Haftalardır kötü oynayan vasatın üzerine çıkamayan oyuncuların yine ilk 11’de sahaya çıktıklarını gördük. Sizin anlayacağınız Popovic’te sağlamcı hiç riske girmedi.

Kayserispor maçının son derece önemli olduğunu söylemiştim. Arka arkaya alınan mağlubiyetlerden sonra puan sıralamasında oldukça gerilere düşmemiz dolayısıyla Kayserispor maçı mutlaka kazanılmak zorundaydı. Önemli olan kazanırken de hatalardan ders çıkarılması gerekiyor. Özellikle iç saha maçlarında baskı kuramazsanız kendi oyununuzu rakibe kabul ettiremezseniz maç kazanmanız oldukça zorlaşır. Oyunu okumakta hocaların görevi. Kayserispor maçının daha ilk devresinde Paul Papp oyunca atılabilirdi. Paul Papp’a karşı hiçbir ön yargım yok. Çünkü sol bek mevkiinde iki tane oyuncu var. İbanez ve İshak. Her iki oyuncu da mevkii itibariyle bugüne kadar bu mevkii de oynadılar ve her iki oyuncu da sol ayaklı, eğer bu oyuncular oynatılmayacaksa neden kadroya alındılar, veya neden boşuna para veriyoruz. Şunu da söyleyebilirler bu işin sakatlığı var, cezası var, onlara da sıra gelecek diyebilirler. Tıpkı önümüzdeki hafta Papp yok, fakat oyuncu formsuz, hücuma hiç desteği yok. Savunmada inanılmaz hatalar yapıyor. İşte o zaman formayı hak edene vereceksin. Kayseri açının iki tane kahramanı vardı ön plana çıkan. Poko ve Torje gerçekten mükemmel oynadılar. Her takımda isyan edecek oyuncu mutlaka olmalı. Takım arkadaşlarını ve tribünleri ateşleyecek. Kayseri maçında Torje bunu çok iyi yaptı. Kazanan daima haklıdır, bende mücadeleden dolayı Karabüksporlu oyuncuları tebrik ediyorum.

Son sözümde Başkan Feridun Tankut’a Kayserispor maçına atanan Hakem Ali Şansalan ilk defa Süper Ligde bir maça çıkıyor. Verilen maçta Karabükspor maçı son derece kötü bir maç yönetti. Sanki maçı Hakem değil de Kayserisporlu Deniz Türüç yönetti. Karabükspor açısından son derece önemli bir maça deneyimsiz, tecrübesiz bir hakem verilemez. İlk haftalarda verse su getirir. Lig bir hayli kızışmaya başladı. Kimse Karabükspor’u deneme tahtası olarak görmesin. Sayın Başkan Kulüpler Birliğinde gerekli ikazları bence bir an önce yapmalı, ilerleyen haftalarda canımız yandığında iş işten geçmiş olur. Karabükspor Kayserispor galibiyeti ile moral buldu. Önümüzdeki hafta Osmanlıspor deplasmanına gidecek rakip can derdinde. Oldukça zor bir maç olacak düşme potasından kurtulmak için Osmanlıspor deplasmanından alınacak puan veya puanlar rakibi iyice ligin dibine atacak. Rakiple aramızda olan puan farkının açılmasını sağlayacak. Karabükspor’un bu gücü var.

5 kişi görüş bildirdi

  1. çevreci

    Sayın harmanbaşı yeni menejer getitmişler bence boşa verilen paralar kimdir bu menajer Harmanbaşı biliyormusunuz

  2. DEYERLİ MUHTARIM

    DEYERLİ MUHTARIM BİRAZ SUYA SABUNA DOKUNAN ŞEYLER YAZ.BÖYLECE TEMİZLİK OLUR.TEMİZLİK İMANDAN GELİR BİLİRSİN.KARABÜKSPOR BATAKTA.BORÇ GIRTLAĞI AŞMIŞ.ÖDEMELER YAPILIYORMU YAPILMIYORMU Bİ SOR BAŞKANA YÖNETİME.ŞİMDİ KARDEMİRDEN PARA İSTİYORMUŞ KARABÜKSPOR YAHU 32 MİLYON LİRALIK REKLAM PARASI NOLDU.BÖYLE PAHALI BÖYLE SAVURGAN BİR YÖNETİM OLURMU.O 32 MİLYON LİRAYI BİTİRMİŞLER 6-7 MİLYON DAHA İSTİYORLARMI.PEKİ ALDIKLARI İDARİ MENECER KİMİN NESİYMEŞ SORAN OLDUMU.FERİDUN GİTSİN SEDAT NAMAL GELSİN

  3. KARABÜKSPOR ÇOK KÖTÜ GİDİYOR

    Hiç ıvırmaya kıvırmaya lüzum yok Karabükspor çok kötü gidiyor.Para yok ne demek allaşkına.Çıkın hesabını verin arkadaş.Altına 500 bin liralık araba çeken evinin kirasını verdiren Ankarada ofis tutan bunların hesabını vermelidir 32 milyon lira reklam parasından geriye ne kaldı Bu ferudunu Karabüksporun başına kim musallat etti Yolbulanlar sonra Mehmet Ali Şahin peki Karabüksporun başına kötü şeyler gelirse hesabını kim vericek.Bizim yazarda hala hakem yazıyor Feridun güzellemesi yapıyor.Gerçeyi yazsana Karabükspor çok kötü gidiyor Başmuhtar çok kötü gidiyor Muhtarbaşı onları yazsana

  4. hiçbir mesele yok

    Muhterem İbrahim bey kardeşim bak Karabükspor uçuruma doğru gidiyor.Maddi bakımdan hat safhada sıkıntı içinde oldukları belli.Kamu Oyu bunu biliyor.Böyle hovardaca kulüp yönetilirmi bilader.Olacak işmi bu.32 trilyon reklam parasınıda bitirmiyler galba.Allah gözlerini doyursun

  5. Kucayı tıransefer edenler

    Karabüksporu kuca tıranseferiyle bitişe doğru ittiler o zaman hesap sorulmadı bundan sonra kime hesap sorucan ya profesyonel kulüp başkanı olurmu böyle hovardaca kulüp yönetilirmi en son alınan idari menecer kimin ne si kimin fesi bilen varmı aylık 15 binmi ne kadar yönetiminin bile haberi yoktur bu işlerden

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Slow Food hareketi iyi, temiz ve adil gıda için 38 yıldır mücadele veriyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 29.03.2024 08:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – YETER ADA ŞEKO – Doğal kaynakları korumayı ve temiz gıda üretimini desteklemeyi hedefleyen küresel Slow Food (Yavaş Gıda) hareketinin başkanı Edward Mukiibi iklim krizi ve israfın, gıda konusunda en fazla karşılaştıkları iki büyük sorun olduğunu söyledi.

Dünyanın en büyük gıda hareketlerinden biri olarak kabul edilen Slow Food, “iyi, temiz ve adil gıda” sloganıyla dünya üzerinde 160 ülkede faaliyetler ve farkındalık kampanyaları düzenliyor.

Hareketin çalışmaları hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Mukiibi, Slow Food'un 1986'da İtalya'da doğduğunu ve 38 yıldır devam eden serüvenlerinde dünyanın her köşesinden çok sayıda insana ulaştıklarını kaydetti.

Su başta olmak üzere doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin korunması hedefini faaliyetlerinin merkezine aldıklarını belirten Mukiibi, daha iyi bir dünya için çalıştıklarını ve bunu da çevreye ve insana zararı olmayan gıdaların üretimini teşvik ederek, aynı zamanda sorumlu tüketim ve sorumlu üretim bilincini aşılamaya çalışarak gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Slow Food ağı içerisinde çiftçilerden şeflere, öğrencilerden aktivistlere, devletlerden uluslararası organizasyonlara kadar gıda konusunda harekete geçmek isteyen milyonlarca kişiyle çok sayıda kurum ve kuruluşun yer aldığını bildiren Mukiibi, “Sadece maddi olarak destekleyen 100 binden fazla üyemiz var. Ama bu herkesin maddi olarak katkıda bulunmak zorunda olduğu anlamına gelmiyor. Aslında paranın satın alabileceğinden çok daha fazlasını yapan topluluklar var. Buna biyoçeşitliliği koruyan yerel toplulukları örnek gösterebiliriz.” dedi.

Edward Mukiibi, hareketin sadece gıda ürünlerini değil gıdanın getirdiği kültürü de korumaya çalıştığını, bu nedenle gıdanın nasıl tüketildiği, hangi tekniklerle pişirildiği ya da nasıl korunduğu üzerine de çalışmalar yürüttüklerini aktardı.

– Nuh'un Gemisi Projesi

Yok olma tehlikesi altında bulunan bitkisel ve hayvansal ürünleri çevrim içi katalogda bir araya getirdikleri “Nuh'un Gemisi” projesine değinen Mukiibi, “Bu katalogda yalnızca bilimsel veriler bulunmuyor. Kültürel, organoleptik, geleneksel bilgilerle ürünlerin hazırlanması sırasında kullanılan teknikler ve bölgeyle olan bağları da yer alıyor.” diye konuştu.

Proje kapsamında bugüne kadar dünyanın her yerinden 5 bin 300 ürünü korumaya çalıştıklarını dile getiren Mukiibi, şöyle devam etti:

“Bu projede büyük tufan yaşandığında türleri yok olmaktan kurtaran Nuh’un Gemisi'nden esinlendik. Aslında bugün de yine o büyük tufan genetik, kültürel ve geleneksel erozyonla burada. Günümüzde yerel ve geleneksel gıdalar gen aktarımı, gen korsanlığı gibi çeşitli problemle karşı karşıya. Slow Food hareketi ise gıda kültürümüzü korumaya çalışıyor.”

Proje dahilindeki türleri kendi coğrafyalarında korumaya çalıştıklarının altını çizen Mukiibi, iklim değişikliği sonucu artık beslemesi ekonomik olarak tercih edilmeyen, bu nedenle de popülasyonları giderek azalan hayvanları çeşitli teşvikler ve projelerle yeniden tercih edilebilir hale getirdiklerini, bitkiler konusunda ise özelikle yerel gruplar arasında tohum bankaları oluşturduklarını ve tohumların kullanılması için çeşitli ağlar geliştirdiklerini anlattı.

“Afrika’nın Bahçeleri” adlı bir diğer projelerinde, kıtada giderek yaygınlaşan endüstriyel gıda üretimine karşı bir alternatif oluşturmaya çalıştıklarından bahseden Mukiibi, şunları söyledi:

“Afrika’nın geleneksel gıda üretim yöntemlerini korumak istiyoruz. Bunu gerçekleştirmek için yerel toplulukları agroekolojik yöntemler çerçevesinde tarım yapmaya teşvik ediyor, konu üzerine eğitim programları düzenliyor, gruplar arasında koordinasyon kurarak bilgi aktarımı sağlıyoruz. Proje 2010 yılında Uganda, Kenya ve Tanzanya'daki birkaç bahçeyle başladı. Bugün Afrika kıtasının çeşitli yerlerinde 5 binin üzerinde bahçe oluşturulmuş durumda. Sosyal medyada her gün yeni bir katılımcının daha kendi bahçesini açtığını görüyoruz.”

– “Üretimde iklim değişikliği, tüketimde israf en büyük sorunlar”

Tüm projelerinde üretim süreçlerinde karşılaştıkları en büyük problemin iklim değişikliği olduğunu ifade eden Mukiibi, özelikle sıcak hava dalgaları, ani yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri gibi aşırı hava olaylarının gıda üretimini zorlaştırdığını vurguladı.

Mukiibi, “Tüm bu yaşananlar gıdaya erişimimizi, gıda güvenliğimizi ve bizim açımızdan yağmuru merkeze almış tarım sistemimizi etkileyecek. İklim kriziyle mücadelede geniş kapsamlı iklim değişikliği adaptasyon çalışmaları yürütüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Tüketim noktasında karşılaştıkları en büyük problemin ise gıda israfı olduğu bilgisini paylaşan Mukiibi, “Küresel gıda üretiminin neredeyse yarısı tabağımıza ulaşamadan israf ediliyor. Bununla birlikte enerji, kaynak, çiftçilerin o ürünleri üretirken harcadıkları zaman da israf edilmiş olunuyor yani gıda israfı tabağımızın çok ötesinde. Çünkü bir ürün yetiştirirken çok fazla su kullanıyorsunuz, topraktan çok fazla besin maddesi alıyorsunuz. Bunların hepsi israf ediliyor. Gıdaya yapabileceğiniz en büyük saygısızlık onu israf etmek. Ayrıca gıda israfı, doğaya da bir saygısızlık.” değerlendirmesini yaptı.

Özelikle gençlerin önlerine gelen tabağın hikayesini bilmediğine ve daha çok israf ettiğine dikkati çeken Mukiibi, Slow Food olarak bu farkındalığın kazandırılması için her yıl Nisan ayını “gıda israfı ile mücadele ayı” olarak belirlediklerini sözlerine ekledi.