Kentler bugün büyük sorunlarla karşı karşıya.
Mutluluk vetiresi irtifa kaybediyor.
Herkeste bir telaş var.
Kimi iş arıyor…
Kimi işini düzeltmeyi…
Kimi virüse yakalanmamayı…
Kimi düşük banka kredilerinden yararlanarak durumunu düzeltmeyi umuyor.
Evini satanlar…
Yeni ev alanlar.
Araba sevdasına yakalananlar.
Bu arada,
Kadın dövme ve öldürmeyi moda haline getirenler.
Site içindeki evini kumarhaneye çevirenler.
Hayvanlara eziyet çektirmekten zevk alan uygunsuzlar.
Kendisine “densiz” desinler diye Atatürk’e dil uzatma yarışına girenler.
Yaptıkları işin sorumluluğunu üzerinde taşıyamayacak kadar alçalma yarışında olanlar.
……………………………..
Toplum olarak cidden alarm veriyoruz.
Kırmızı çizgilerin yıpratıldığı ya da yok edilmeye çalışıldığı bir süreç ile karşı karşıyayız.
Bence…
Biz kimiz, ben kimim sorusu bu günlerde en önemli yanıtlanması gereken husus…
Hani benim terbiyem.
Hani benim ahlakım.
Hani benim törem.
Bunlara ne oldu.?
Sor ki yanıt alasın.!
Zor bir dönemden geçiyoruz.
Bu bir gerçek…
Bir de…
Küreselleşme gerçekleştirdiği teknolojik devrimle hepimizi değişmeye davet ediyor
Biz de değişiyoruz.
Değişimin sancılarını hep birlikte çekiyoruz.
Covid-19 bu arada yeni atamız oldu.
Haşa…!
Ama bu bir gerçek.
İster kabul edin ister etmeyin.
Tövbe estağfirullah…
Bakın yeni “atanın” kurallarına…
“Sosyal mesafe”
“Fiziki mesafe”
“Maske”
Yani…
“Artık eskisi olamayız” şarkısının gerçek olması.
“Yeni normal” diye bir şeyin ortaya atılması.
Bu neyi ifade ediyor…
Ben söyleyeyim…
Küresel “yeni dünya” düzenini.
“ Omuza namaz kılınmayacak.”
“Bir sınıfta 7-8 kişiden fazla öğrenci olmayacak.”
“Toplu düğünler yapılamayacak.”
“Bayramlarda el öpülmeyecek.”
“İletişim telefonlarla gerçekleştirilecek”
“Misafirliğe gidilmeyecek.”
Evet…
Bana göre, üretilmiş, yapay olan bu virüsle yeni dünya düzenini tasarlayanlar ne yapmaya çalışıyorlar.?
“Ayrıştırmayı”
“Birlik ve beraberliği ortadan kaldırmayı”
“Toplumların geleneklerini yok etmeyi”
“Belirlenen sınırları aşmamayı”
İşimiz zor…
İster inanın ister inanmayın.