“İstiklali ve İstikbali Anlamak” Konulu Söyleşi Düzenlendi.

“İstiklali ve İstikbali Anlamak” Konulu Söyleşi Düzenlendi.

Yayın: 16.03.2021 22:35
Paylaş:
A+ A-

Karabük Üniversitesinde İstiklal Marşının kabulünün 100. Yılı münasebetiyle “İstiklali ve İstikbali Anlamak” konulu söyleşi düzenlendi. 

Karabük Üniversitesi (KBÜ) Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Uzun’un konuk olduğu “İstiklali ve İstikbali Anlamak” konulu söyleşi katılımcılara instagram canlı yayınıyla çevrimiçi olarak ulaştı. Programın moderatörlüğünü KBÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi Nurgül Karayazı yaptı.

Prof. Dr. Uzun konuşmalarında; “O zaman Marş için 724 tane güfte yazıldı fakat hiçbiri istenilen coşku ve heyecanı verecek mahiyette olmadığından kabul görmedi. Bunun üzerine komisyon tarafından 6 eser seçiliyor ve Maarif Vekili Hamdullah Suphi marşları inceledikten sonra bunlardan bir milli marş olmayacağını ifade ederek Mehmet Akif’e müracaat ediyor. Mehmet Akif yarışmaya “mükâfat” olması sebebi ile girmediğini belirtmesi üzerine Hamdullah Suphi bey Akif´e bir özel yazı yazıp bu milleti lütfen marşsız bırakmayın diyor. Bunun üzerine Mehmet Akif Ersoy yarışmaya şiirini gönderiyor. Hamdullah Suphi şiiri okuyarak çok duygulanıyor ve Mecliste oylanması için bir müzakere açıyor. ” diyerek İstiklal Marşının yazılma sürecini izleyicilere aktardı.

Uzun, marşın yazıldığı havayı Akif’in ağzından şu sözlerle paylaştı; “İçimde ne varsa bütün duygularım yazılarımdadır. O günler ne heyecanlı ne samimi günlerdi. O şiir milletin o günkü heyecanının ifadesidir. Bin bir fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas dakikalarından kurtulmayı beklediği bir zamanda yazılmış o marş o günlerin kıymetli bir hatırasıdır.” Marş yazıldıktan sonra Hamdullah Suphi Bey, marşın ordu kumandanlarına gönderilerek askerlerin üzerindeki tesirinin değerlendirilip yazılı olarak bildirilmesini talep etmiş ve gelen cevaplarda bu marşı dinleyince aynı duyguların, her askerde, o dönem marşı dinleyen her fertte uyandığını, bu marşı dinleyince herkesin gönül telinin aynı şekilde titrediğini belirtti.

Mecliste Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından okunan marş, ayakta alkışlanmıştır. Marşın kabul edildiği müzakerede Atatürk´ün mecliste ön sıralarda dinlediği marşımızın, Atatürk tarafından en çok sevilen beytinin “Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır Hakk`a tapan, milletimin istiklal!” olduğunu belirtti. Yaklaşık 45 dakika süren programın devamında İstiklal Marşının anlamına değinildi.

 

 

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Tokat’taki Sebastapolis Antik Kenti depremlerde zarar görmedi

Anadolu Ajansı
Yayın: 20.04.2024 00:48
Paylaş:
A+ A-

TOKAT (AA) – Tokat'ın Sulusaray ilçesinde bulunan Sebastapolis Antik Kenti, depremlerde zarar görmedi.

İlçede yaşanan 4,7 ve 5,6 şiddetindeki depremlerin ardından Sebastapolis Antik Kenti, Anadolu Ajansı tarafından dron ile görüntülendi.

Antik kentin depremlerde zarar görmediği belirlendi.

Tokat kent merkezine 69 kilometre uzaklıktaki Sulusaray ilçesinin altında yer alan antik kentin ortaya çıkarılması için Tokat Müze Müdürlüğünce 1986'da sondaj kazılarıyla başlayan çalışmalar, sonraki yıllarda kurtarma kazısı şeklinde devam etti. 1991'de ara verilen çalışmalara 2013 yılında tekrar başlandı. Antik kentteki kazı çalışmaları, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Akın Temür'ün danışmanlığında sürüyor.

– Sebastapolis Antik Kenti

Antik kentin bazı kaynaklarda M.Ö 1. yüzyılda kurulduğu ifade ediliyor.

Roma İmparatoru Trajan zamanında M.S 98-117 yıllarında Pontus Galatius ve Polemoniacus eyaletlerinden ayrılarak Kapadokya eyaletine dahil edilen antik kentin 2 bin yıl önce Karadeniz'in en büyük 5 şehrinden biri olduğu belirtiliyor.

Döneminde çok az şehrin sahip olduğu, zenginliğin göstergesi olarak para basma yetkisi bulunan Sebastapolis'in büyük savaşlar, yıkımlar, afetler ile geçiş yollarının değişmesi sonucu eski önemini kaybettiği, zamanla da unutulduğu kaydediliyor.