Karabük’te Şirket Sayısı Arttı

Karabük’te Şirket Sayısı Arttı

Yayın: 20.02.2020 19:41
Paylaş:
A+ A-

Karabük Ticaret İl Müdürü Feridun Karataş, 2018’de 2 bin 67 olan şirket sayısının geçen yıl 3 bin 70’e yükseldiğini açıkladı.
Vali Fuat Gürel, kurum denetimleri kapsamında Ticaret İl Müdürlüğünü ziyaret ederek, İl Müdürü Feridun Karataş’tan 2019 yılında yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı.
İl Müdürü Karataş, Karabük Tüketici Hakem Heyeti ile ilgili bilgi vererek, toplumu bilinçlendirme faaliyeti yürüttüklerini, 2019 yılında bin 965 kişinin Hakem Heyetine müracaat ettiğini, bu müracaatlardan bin 394’nün tüketici lehine, 461’nin tüketici aleyhine, 110’nun ise görevsizlik kararı verildiğini söyledi.
Müracaat oranlarına bakıldığında şikayetlerin yüzde 56’sının perakende sektöründen, yüzde 23’nün abonelik hizmetleri sektöründen, yüzde 14’nün finansal hizmetler, yüzde 6 ulaşım ve sağlık sektörü, yüzde 1’nin ise turizm sektörü ile ilgili olduğunu ifade etti.
6502 Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereğince 474 iş yerinde 3 bin 528 ürüne denetim faaliyeti gerçekleştirdiklerini ifade eden Karataş, denetimi yapılan ürünlerde yerli üretim garanti belgesi ve kullanım kılavuzu gibi noktalara ağırlık verildiğini belirtti.
Karabük’teki şirketlerin dağılımı ile ilgili karşılaştırmalı bilgiler veren Karataş, 2019 yılı itibariyle şirket sayısında artış olduğunu anonim şirket sayısının 415, limited şirketin bin 576, kolektif şirketin 19, komandit şirket sayısının bin 60 olmak üzere toplam 3 bin 70 şirketin bulunduğunu, 2018 yılında bu rakamın 2 bin 967 olduğunu kaydetti.
2. El Motorlu Kara Taşıtları Ticareti ile ilgili olarak 8 müracaat aldıklarını bunların birinin iptal edildiğini söyleyen Karataş, Hal Hakem Heyeti ile ilgili verdiği bilgilerde; 2019 yılında 2 adet müracaatın bulunduğunu, kooperatif ve esnaf işleri ilgili olarak Karabük’te toplam 23 kooperatif bulunduğunu, Kredi Kefalet Kooperatifleri kapsamında 125 bin 178,699 lira tutarında kredi kullanıldığını, 16 Esnaf ve Sanatkarlar Odasında toplam 7 bin 728 üye kaydı bulunduğunu ifade etti.
Türk Eximbank ile ilgili bilgiler veren İl Müdürü Karataş, Türk Eximbank açılmasın halinde ihracatın artırılacağını, ihraç ürünlerinin pazarlarının çeşitleneceğini, rekabet gücünün yükselerek riskten arındırılmış bir ortamda iş yapma imkanının sağlanacağını, Eximbank’ın sağladığı kredilerin mal ve hizmet ihracatı taahhüdü ile her firma için ayrı faiz oranı program limiti ve vergi istisnası olduğunu ifade etti.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Slow Food hareketi iyi, temiz ve adil gıda için 38 yıldır mücadele veriyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 29.03.2024 08:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – YETER ADA ŞEKO – Doğal kaynakları korumayı ve temiz gıda üretimini desteklemeyi hedefleyen küresel Slow Food (Yavaş Gıda) hareketinin başkanı Edward Mukiibi iklim krizi ve israfın, gıda konusunda en fazla karşılaştıkları iki büyük sorun olduğunu söyledi.

Dünyanın en büyük gıda hareketlerinden biri olarak kabul edilen Slow Food, “iyi, temiz ve adil gıda” sloganıyla dünya üzerinde 160 ülkede faaliyetler ve farkındalık kampanyaları düzenliyor.

Hareketin çalışmaları hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Mukiibi, Slow Food'un 1986'da İtalya'da doğduğunu ve 38 yıldır devam eden serüvenlerinde dünyanın her köşesinden çok sayıda insana ulaştıklarını kaydetti.

Su başta olmak üzere doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin korunması hedefini faaliyetlerinin merkezine aldıklarını belirten Mukiibi, daha iyi bir dünya için çalıştıklarını ve bunu da çevreye ve insana zararı olmayan gıdaların üretimini teşvik ederek, aynı zamanda sorumlu tüketim ve sorumlu üretim bilincini aşılamaya çalışarak gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Slow Food ağı içerisinde çiftçilerden şeflere, öğrencilerden aktivistlere, devletlerden uluslararası organizasyonlara kadar gıda konusunda harekete geçmek isteyen milyonlarca kişiyle çok sayıda kurum ve kuruluşun yer aldığını bildiren Mukiibi, “Sadece maddi olarak destekleyen 100 binden fazla üyemiz var. Ama bu herkesin maddi olarak katkıda bulunmak zorunda olduğu anlamına gelmiyor. Aslında paranın satın alabileceğinden çok daha fazlasını yapan topluluklar var. Buna biyoçeşitliliği koruyan yerel toplulukları örnek gösterebiliriz.” dedi.

Edward Mukiibi, hareketin sadece gıda ürünlerini değil gıdanın getirdiği kültürü de korumaya çalıştığını, bu nedenle gıdanın nasıl tüketildiği, hangi tekniklerle pişirildiği ya da nasıl korunduğu üzerine de çalışmalar yürüttüklerini aktardı.

– Nuh'un Gemisi Projesi

Yok olma tehlikesi altında bulunan bitkisel ve hayvansal ürünleri çevrim içi katalogda bir araya getirdikleri “Nuh'un Gemisi” projesine değinen Mukiibi, “Bu katalogda yalnızca bilimsel veriler bulunmuyor. Kültürel, organoleptik, geleneksel bilgilerle ürünlerin hazırlanması sırasında kullanılan teknikler ve bölgeyle olan bağları da yer alıyor.” diye konuştu.

Proje kapsamında bugüne kadar dünyanın her yerinden 5 bin 300 ürünü korumaya çalıştıklarını dile getiren Mukiibi, şöyle devam etti:

“Bu projede büyük tufan yaşandığında türleri yok olmaktan kurtaran Nuh’un Gemisi'nden esinlendik. Aslında bugün de yine o büyük tufan genetik, kültürel ve geleneksel erozyonla burada. Günümüzde yerel ve geleneksel gıdalar gen aktarımı, gen korsanlığı gibi çeşitli problemle karşı karşıya. Slow Food hareketi ise gıda kültürümüzü korumaya çalışıyor.”

Proje dahilindeki türleri kendi coğrafyalarında korumaya çalıştıklarının altını çizen Mukiibi, iklim değişikliği sonucu artık beslemesi ekonomik olarak tercih edilmeyen, bu nedenle de popülasyonları giderek azalan hayvanları çeşitli teşvikler ve projelerle yeniden tercih edilebilir hale getirdiklerini, bitkiler konusunda ise özelikle yerel gruplar arasında tohum bankaları oluşturduklarını ve tohumların kullanılması için çeşitli ağlar geliştirdiklerini anlattı.

“Afrika’nın Bahçeleri” adlı bir diğer projelerinde, kıtada giderek yaygınlaşan endüstriyel gıda üretimine karşı bir alternatif oluşturmaya çalıştıklarından bahseden Mukiibi, şunları söyledi:

“Afrika’nın geleneksel gıda üretim yöntemlerini korumak istiyoruz. Bunu gerçekleştirmek için yerel toplulukları agroekolojik yöntemler çerçevesinde tarım yapmaya teşvik ediyor, konu üzerine eğitim programları düzenliyor, gruplar arasında koordinasyon kurarak bilgi aktarımı sağlıyoruz. Proje 2010 yılında Uganda, Kenya ve Tanzanya'daki birkaç bahçeyle başladı. Bugün Afrika kıtasının çeşitli yerlerinde 5 binin üzerinde bahçe oluşturulmuş durumda. Sosyal medyada her gün yeni bir katılımcının daha kendi bahçesini açtığını görüyoruz.”

– “Üretimde iklim değişikliği, tüketimde israf en büyük sorunlar”

Tüm projelerinde üretim süreçlerinde karşılaştıkları en büyük problemin iklim değişikliği olduğunu ifade eden Mukiibi, özelikle sıcak hava dalgaları, ani yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri gibi aşırı hava olaylarının gıda üretimini zorlaştırdığını vurguladı.

Mukiibi, “Tüm bu yaşananlar gıdaya erişimimizi, gıda güvenliğimizi ve bizim açımızdan yağmuru merkeze almış tarım sistemimizi etkileyecek. İklim kriziyle mücadelede geniş kapsamlı iklim değişikliği adaptasyon çalışmaları yürütüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Tüketim noktasında karşılaştıkları en büyük problemin ise gıda israfı olduğu bilgisini paylaşan Mukiibi, “Küresel gıda üretiminin neredeyse yarısı tabağımıza ulaşamadan israf ediliyor. Bununla birlikte enerji, kaynak, çiftçilerin o ürünleri üretirken harcadıkları zaman da israf edilmiş olunuyor yani gıda israfı tabağımızın çok ötesinde. Çünkü bir ürün yetiştirirken çok fazla su kullanıyorsunuz, topraktan çok fazla besin maddesi alıyorsunuz. Bunların hepsi israf ediliyor. Gıdaya yapabileceğiniz en büyük saygısızlık onu israf etmek. Ayrıca gıda israfı, doğaya da bir saygısızlık.” değerlendirmesini yaptı.

Özelikle gençlerin önlerine gelen tabağın hikayesini bilmediğine ve daha çok israf ettiğine dikkati çeken Mukiibi, Slow Food olarak bu farkındalığın kazandırılması için her yıl Nisan ayını “gıda israfı ile mücadele ayı” olarak belirlediklerini sözlerine ekledi.