Karabük geleceği ile ilgili konularda ne gibi bir düşünce içindedir?
İsterseniz konuya şöyle bir soru ile başlayalım.
Karabük büyüyecek mi yoksa küçülecek mi?
Eskiden böyle bir soruyla muhatap olsaydınız elbette gülüp geçerdiniz.
Ya şimdi…
Böyle bir soruya ilgisiz kalmak ne mümkündür.
Ağır sanayi kenti Karabük bugün için hak etmediği yerdedir.
Bu durumun nedeni nedir?
Bir çok kişi bu sorunun yanıtını değişen koşullara ayak uyduramama biçiminde veriyor.
Küreselleşme ihtiyaçları değiştirdi.
Karabük böyle bir ortamda formatını değiştiremedi.
Hep devletten bir şeyler bekledi.
Varsa yoksa devletin yatırım yapması düşüncesine bel bağladı.
Kendi iç dinamiklerini olumlu yönde harekete geçiremedi.
Sermayesel birlik kuramadı.
Sadece bu kadar mı?
Elbette değil.
Aynı zamanda sermaye sahiplerinin kavgasına tanıklık etti.
İşte kente en büyük zarar veren durum bu olmuştur.
Karabük,bir zamanların gözbebeği kent olmasına karşın birçok şansızlıkları olmuştur.
Türkiye’nin ilk ağır sanayi kenti olan Karabük’te 1960’lı yıllardan sonra başlı başına bir Teknoloji Üniversitesi kurulması gerekmez miydi?
Karabük’ün sahipleri ve yetkilileri hep devran böyle dönecek düşüncesiyle hareket ettiler.
Geleceği hiç düşünmediler.
Günlük politikaların peşinde koştular.
En çok da komünizm gelebilir düşüncesiyle soğuk savaş döneminin kurbanı oldular.
Tek tip siyasetin izleyicileri olarak kendi içlerinde kavgaya tutuştular.
Bu kavganın geçmişte Karabük’te en önemli temsilcileri Demokrat Karabük Gazetesi’ni çıkaran Demokrat Partili Fevzi Fırat ile yine aynı partiden Yeni Karabük gazetesinin patronu Tarık As olmuşlardır.
Karabük’ün yazılmamış tarihi gizemlerle doludur.
Allah ömür verip de böyle bir uğraşın içine girersek kimlerin Karabük’te ne işlerle meşgul olduğunu belgelerden öğrenmek imkanına sahip olacağız.
Son dem de ne mi diyeceğiz.
Ben diyeceğimi dedim.
Bu işlerde her zaman son sözü millet söyler.
Çünkü tarihi bireyler değil toplumlar inşa ederler…
kirli sakallı karizmatik genç
Karabükün tarihi çok gizemli.