Karabük’ün Yaşam Öyküsü

Karabük’ün Yaşam Öyküsü

Yayın: 14.06.2016 08:40
Paylaş:
A+ A-

Bu yazıda Karabük’ü anlamaya yönelik öykü denemesi yapalım istedik.
Bunun için nasıl başlamak gerek…
Tabi önce öykünün girişi dikkat çekici olmak zorunda.
O zaman cümle seçimini iyi yapmak gerekiyor.
Hani ne derler…
Özenerek,bezenerek…
İşte başlangıç cümlesi :
Türkiye’nin birçok bölgesinden gelen insanların ortak bir yaşama kültürü oluşturmaya çalıştığı,ancak ortak hedeflere yürüyemediği kent…

Karabük’ü cümlelerle anlatmak bana göre maharet ister.
Bu bilinçle yazımızı sürdürecek olursak…
Öncelikle burada var olmanın en önemli sırrı;çok para kazanma düşüncesidir.
Karabük’te bu öyle bir tutkudur ki ,kentin geçmişine baktığımızda insanlar birbirinin yüzüne bakacak,konuşacak zaman dahi ayıramamışlardır.
Öyle bir yoğunluk vardı ki, arabaları kırmızı ışıkta frene basarak durdurmak bile mümkün olmamıştır.
Kimilerine göre çok şaşırtıcı bir durumdur bu ama ,onun anlamını burada bir şeylerini feda ederek yaşayan insanlar bilir

Karabük’ün para kazanma dışında anılmaya değer başka özellikleri yok mudur hiç?.
Olmaz mı…!
Vardır elbette.
Ancak insanın hırslanmış,tamamen dünyevileşmiş gözleri başka güzellikleri görmeye kapatmıştır kendini…
Daha nice sonraları fark edilir bazı nitelikleri.
Ama iş işten geçmiştir.
Gözler görse bile bu güzelliklerden kendi payına düşeni alamaz.

Ha az kalsın unutuyordum.
Karabük’te yaşamın Hürriyet caddesine sıkıştırılmış sevimsiz/debdebeli yönüne hep dikkat çekeriz.
Bu durumu yazmaktan usanmayız.
Aynı cadde,hiç genişleme belirtisi göstermeden üzerinde fazlalaşan nüfusu çekmek zorunda kalır.
Hiç kimse aldırmaz bu duruma kendini….
Doğal bir gelişme olarak kabul eder nüfus artışını…
.İnsanlar birbirinin omzuna dokunarak yürümek zorunda kalır kaldırımlardan.
Bazen caddede yürürken sıkıntıdan homurdanan insanlara da rastlarsınız …
Hürriyet caddesinin özgürlük saçan ismine bakmaksızın,cadde üzerinde yürüyen dalgın insanlar olur arada sırada…
Kültürümüze yabancılaşmış,bizden bir haber tabelalar siz kimlerdensiniz gibi bir duruşla adeta bizleri seyrederler.
Yaşamın monotonluğuna takılır gözleriniz bir yerde.
Göz gözü görmez .bir sis tabakası,bulut yığınıyla birlikte karşınıza çıktığında , kentte yangın var zannedersiniz.

Artık burada yaşam öyle bir hal almıştır ki,insanlar gerçek yangınlara bile duyarsızlaşmıştır.
İtfaiyelerine bile gereken önemi vermemişlerdir bu yüzden.
Bazı zamanlarda kentin üzerinde bir gölge gibi dolaşan duman yığını insanları önlem alma konusunda çaresizliğe itmiştir.

Dahası….
Karabük’te yaşam bir türlü şehirleşememiştir.
Yarım kalmıştır kent olma süreci,öykülere konu olacak kadar.
Akşam olunca kabuğuna çekilen,deyim yerindeyse cinlerin tek başına top oynamak zorunda kaldığı bir manzara arz eder caddeler…
Türkülere konu olurcasına…!
Çanak içinde bir kent.
Üç tarafı dağlarla çevrili.
Çarpık yapılaşmanın mağduriyetine uğramış,hüzünlü bakışlarla,kendini savunamayacak kadar halsizleşmiştir.
Anlaşılamamanın talihsizliğini yaşar çoğu kez.
Ama nafile…!
Zaman çok çabuk geçiyor.
Geçen her dakika ve vakit sanki bizden değil de onun ömründen bir şey çalıyor…
Ve öylece günler gelip geçiyor…

 

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Emekli ziraat mühendisi kurduğu serada fidan aşılaması yapıyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 25.04.2024 00:48
Paylaş:
A+ A-

TOKAT (AA) – Tokat'ın Niksar ilçesinde emekli ziraat mühendisi Kayhan Argun, Türk fındığı fidanlarına aşılama yaparak satıyor.

Kayhan Argun, emekli olduktan sonra kurduğu serada fındık aşılaması yaparak isteyenlere gönderiyor.

Argun, AA muhabirine, geçen yıl Tarım ve Orman Müdürlüğünden emekli olduğunu söyledi.

Fide ve fidan yetiştiriciliği için sera kurduğunu belirten Argun, “Ceviz ve fındık fidanları üretiyorum. Yabani cevizlere Amerikan chandler ve Fransız çeşidini aşılıyoruz. Bir de Türk fındığını, ağaç usulü olan fındığı aşılıyoruz. Geçen yıl yaptık, aşı gayet başarılı. Türkiye'de bunu yapan üç kişiden birisiyiz. İzmir Ödemiş'te, Düzce'de ve Tokat Niksar'da biz varız.” dedi.

Aşılama yapıldıktan sonra verimin güzel olduğunu dile getiren Argun, şunları kaydetti:

“Bahçeleme dediğimiz ışkın alma yok bunda. Bu fındık, direkt ağaç oluyor, üstten dallanıyor. Kök yapısı diğerinden çok farklı. Artık ocak usulü fındıkçılıktan ağaç usulü fındıkçılığa geçiliyor. Makineli tarıma, silkelemeye, budamaya, toplamaya uygun. Talep çok fazla. Aşılama mevsimi Şubat 20'den Nisan 20'sine kadar süren bir zaman. Biz kalem aşısı yapıyoruz. Mevsimlik aşılamamız 5 bin adet.”