Karabük Kent Konseyi Sayın Özcan Büyükgenç’in başkanlık yaptığı dönemde çok anlamlı bir etkinlik düzenlemişti.
Gençlere, “2023’te Nasıl Bir Karabük’te Yaşamak İsterseniz” diye düşünceleri sorulmuştu.
Ne kadar anlamlı ve güzel bir soru değil mi?
Çünkü…
Karabük’ün kıymetini biz bilemedik.
Bari onlar bilsinler…
Yaşadıkları yeri önemsesinler.
Bizler bir kent kurduğumuzu zannettik.
Bu duygularla sevindik.
Duygularımızı tüm Türkiye ile paylaştık.
Yazdığımız kitaba adını koyduk…
“ Cumhuriyet Kenti Karabük” dedik.
Ama….!
Bu başlık ile Karabük’teki çarpık yapılaşma arasında bir bağlantı kuramadık.
Cumhuriyet modernleşmeyi konu alırken acaba bu anormal durumda neyin nesidir diye kendimize sormaktan edemedik.
Bakın…
Bugün Karabük inşaat şehir halinde…
Birçok yapı geri dönüşümü bekliyor.
Adeta çöplük gibi.
Estetik diye bir şey yok.
Betonlaşmış hiçbir mimari kaygı taşımayan yapılar topluluğu kenti çevreliyor.
Ve kentin geleceğini tehdit ediyor.
İyi ama kent bu hale nasıl geldi.?
Bunun…
Cevabını verebilecek olan var mı?
Yok.
Bakın şimdilerde DDY’dan alınmış olan arazinin ne olacağı hususu bugün için kafa karıştırıyor.
Meşhur “Arıcak vadisi.”
Eskinin buğday tarlası
Orada kaplıca denilen Karabük’e özgü buğday üretimi çok meşhurdu.
Sanayileşme süreci ile birlikte unutuldu.
Arazi DDY’na tahsis edildi.
O gündür bugündür şehrin ortasında kentsel mekan bütünlüğünü engelleyen ucube olarak dikkat çekmektedir.
Şimdilerde Belediye’ye devredilmiş olan bu arazi Karabük’ün en önemli mevzi taşı olarak önemini korumaktadır.
Ama aynı zamanda iştah kabartmaktadır.!
Birçok yatırımcının ilgi alanındadır.
Bunun yanında bir de Karabük gerçeği vardır.!
Karabük’e bina mı yapmak gerekir yoksa yeşil alan mı?
Her bina bir ısınma kaynağıdır.
Betonlardan çevreye yansıyan ısı ,hava kirliliği ile birleşince yaşamı tehdit etmektedir.
Bilindiği gibi atmosferdeki sera gazı etkisi iklim krizlerine neden olmaktadır.
İlkbahar’da yağan dolu ve yağmur nedeniyle alt geçitlerde oluşan yapay dehlizler bunun en güzel örnekleridir.
Evet…
Son demde…
Karabük’e bakış açısını değiştiremedik.
İnşa ettiğimizi sandığımız kenti içinden çıkılmaz hale getirdik.
Bugün…
Geçmişte yaptığımız hataların günahını çekiyoruz.
Ah/vah çekmemizin nedeni bundan.
Acaba gençler bizim hakkımızda ne düşünürler.?
Yapılanları affetmeleri mümkün müdür?
Bu bakımdan…
Gelecek kentsel açıdan hiç manidar görünmüyor…!