NİNE BUĞDAYLAR VE ARAFTAN ASTRALE

NİNE BUĞDAYLAR VE ARAFTAN ASTRALE

Yayın: 27.03.2023 12:27
Paylaş:
A+ A-

Bazen ninemleri özlediğimi hissediyorum. Onların hoşgörülü ve sakin seslerini arıyorken, duyuyor gibi de oluyorum. Rahmet olalı çok oldu. Nadir de olsa bazen rüyama geliyorlar, hasret gideriyoruz. Keşke daha sık gelseler, fakat anlaşılan o ki, rüyada buluşmak için, kolay izin çıkmıyor onlara. Onları gördüğümde, içimden, aaa geri gelmiş diyorum. Buluşmalarımızın, her seferinde; öbür boyutta olduklarını hatırlıyor, bu boyuta geçiş yapmalarına şaşırırken, bir o kadar seviniyor, demek ki olabiliyormuş diyorum..

Gelebilmeleri için, çoğunlukla bir sebepleri olması gerekli. O sebepde, bizlerin önemsediği birşey oluyor. Önemsenen şeyle ilgili, iyi yahutta kötü bir gelişme olacaksa, haber vermeye görevli geliyorlar. Bir uyarıda bulunuyorlar. Verdikleri mesajı anlamlandırmak zaman alıyor. En güzeli, her görüşmeden sonra, onlar ve kendimiz için okumak. Hatta çok özlediğimizde, gelmeleri için de okuyup, dua edebiliriz.

Bizlerin hayatında olup bitenlerden haberdar oldukları gibi, yakın zamanda, hayatlarımızda müspet menfi olacaklardan da haberdarlar. Zannımca, sevginin gücüyle gerçekleşiyor bu görüşme. Gerçekleşebilmesi için, astral boyut gerekli. Yani onların bulunduğu boyut araf ile bizim bulunduğumuz boyutun arasında olan bir yer. O yerde, uyku modundayken, astralde olabiliyor.. Rüyalar için, hayırlara gelsin denir ya hani ; işte hayırlara gelebilmesi için de uyanınca okumak gerekiyor. Kendi deneyimlerime göre Yasin okumak faydalı oluyor.

Bir iki gün önce gördüm bende onu. Uzaktan bana sesleniyordu ninem. Yanına gittiğimde gülümsedi, elimi elinin içine alıp, avcumun içine bir avuç buğday koydu, sonra ocağa doğru dönüdü, ateşe odun atıp harlattı. Ninemin meşhur çörekleri pişiyordu ocakta. Burnuma sevdiğim çöreklerin kokusu geldi. Rüyalarımda, koku hissettiğimi pek hatırlamıyorum, bu belkide ilk oldu. Senin için yaptım der gibi baktı yüzüme…Sarıldım ona, nasılsın, oralardan nasıl geldin dedim. Tekrar gülümsedi ve arkasını dönüp gitti…

Anneannem çok becerikli bir insandı. Dokurken göremesemde,, onun dokuduğu çarşaflarda yattığımızı hatırlıyorum. Dokuma tezgahı, evin üst katında dururdu. Yaptığı cevizli çöreklerin lezzeti bambaşkaydı. Tam buğday unuyla, organik cevizlerle, organik tereyağı ile yapılan çörekler. O zamanın sığırları da montofon değil, kara sığırlardı. Anadolu’nun öz hayvanları ! Elbette, sütleri başkaydı onların, tereyağları da öyle. Ocakta süt kaynarken, mis gibi kokusu eve yayılır, o kokuyla birlikte huzurda saçılırdı odaya. Süt kokusu bebekleri ve çocukları hatırlatır bana. Onlar da süt kokar, ama sütle beslendikleri için değil, melek oldukları için. Ne zamanki meleklikleri biter, süt kokusu da attaya gider !

Çöreklere dönersek; onları kocaman toprak göveçte pişirirdi.Göveç, büyük derince bir tava gibiydi. 0 tavanın üstüne de ters çevrilmiş bir saç kapatırdı. Göveci ocağa, yanan ateşin üstüne yerleştirir, ateşin bir kısmını da üstteki sacın içine koyardı . Böylece iptidai bir fırın yapardı, ama sanırım bütün marifette o iptidai fırındaydı. Ocakta yanan odun ateşi çıtırtıları, cevizli çörekler ve yanında sıcak süt ! Ceviz OMEGA üç kaynağı biliyorsunuz. OMEGA 3 te her konuda marifetli bir yağ asiti. Vücutta faydasının olmadığı yer yok. Muhtemelen, şimdi bir soru işareti oluşmuştur sizlerde. Buğday unu zararlı değil mi? Gluten içermiyor mu.?Gluten otoümmin hastalıklara zemin hazırlamıyor mu? Kullandığımız buğday, genetiği değişmiş buğday değil mi? Bu soruların hepsinin cevabı ne yazık ki EVET’ tir. Evetse, neden ninemin çöreklerini yazıyorum değil mi ?

Yazıyorum, çünki Türk halkının beslenmesi, büyük ölçüde buğdaya dayalı bir beslenmeden oluşur. Halk, ekmek ve hamur işi ile karnını doyuruyor ve maalesef, yeterli ve dengeli besleniyor muyum yerine, karnımı nasıl doyurabilirimi düşünüyor.Böyle bir gerçekliğin içindeyken, buğday ununu beslenmeden çıkartın demek, afaki bir söylemden öteye gitmiyor. Hayatın gerçekleri değiştirilemez kaderler midir? Elbette değildir. Türkiye ihtiyacından çok fazla ziraat mühendisine sahip. Yani bu konuda kalifiye insan sıkıntımız yok. Henüz yerli tohumlar da, çok şükür ki, tamamen yok olmuş değil. Ziraat müdürlükleri, nasıl ki zamanında, yerli tohum yerine genetiği değişmiş tohumları çiftçinin eline verdiyse, şimdi de eski yerel tohumlarımızı çoğaltıp, çiftçimize dağıtmalı ve üretimi desteklemeli. Böyle çalışmalar bildiğim kadarıyla başladı ancak hızlı hareket etme zorunluluğu içindeyiz . Çünki insanlar hızla sağlıklarını kaybediyor ve ne yazık ki gelecek nesiller çok büyük tehlike altında. Gıdalarda yapılan genetik değişiklikler, bizlerin genetiğini tehdit ediyor. Doğası bozulmuş gıdalar, insanların da her yönden doğasını bozuyor. Hatta, çeşitli kimyasallarla dolu bu besinler, gençlerimizin cinsel yönelimlerinin bile değişmesine zemin hazırlıyor. İnsanlığın geleceği, elinden çalınıyor. Nesil hırsızlığı yapıldı, yapılıyor.. Sağlığa faydalı eski buğday çeşitlerimizden elde ettiğimiz unla yaşam devam etmeli. Yoksa ekmek yemeyin, et yiyin demekle, sorunu çözmek mümkün müdür? Kaç kişi, maddi olarak bunu yapabilir, yapabilse bile, kaç kişi, ekmeği ve tüm hamur işlerini beslenmesinden atmaya psikolojik olarak yanaşır. Tüm hamur işi yemekler, kaç bin yıllar boyunca oluşturulmuştur ! Hepsi çöpe atılabilir mi? Çözüm olarak sunulan bu söylemler ne yazık ki havanda su dövmek oluyor. Üstelik yakın zamanda yapay et çıkacak piyasaya. Muhtemelen, şimdiki hormonlu etleri bile mumla arayacağız. Dünya bunun hazırlığı içinde ve ne yazık, bizde. Yapay et yemeği tercih etmeyenler, tahıllara mecbur kalabilir. O halde, biz Nine Buğdaylarımızı geri istiyoruz.

Zordu ninemlerin hayatı. Güneş doğarken kalk yatana değin çalış. Onların ki zordu da, şimdi kolay mı ? Şimdi de zor hayat; zenginine ayrı zor, fakirine ayrı. Hem zaten, kolay olmak yakışmaz Hayata.

Sevgilerimle
Hayat bir yolsa,
Daima yokuş yukarı giden bir yoldur.(SusannaTamaro)

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Adalet Bakanı Tunç, Karabük’te konuştu:

Anadolu Ajansı
Yayın: 28.03.2024 20:48
Paylaş:
A+ A-

KARABÜK (AA) – Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Neymiş, 17 bakan İstanbul'da. Niye 17 bakan İstanbul'da? 17 bakan Türkiye'nin her yerinde, 81 vilayetinde, halkının arasında. Hem ülkeyi yönetiyor hem de milletini dinliyor.” dedi.

Çeşitli ziyaretlerde bulunmak için Karabük'ün Safranbolu ilçesine gelen Bakan Tunç, ilçe merkezindeki bir otelde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle buluştu.

Daha sonra Sunal Tülbentçi Öğretmenevi önünden partililerle Misak-ı Milli Demokrasi Meydanı'na kadar yürüyen Tunç, burada yaptığı konuşmada, AK Parti Safranbolu Belediye Başkan adayı Ali Büyüközdemir seçildiği takdirde Safranbolu için ne gerekiyorsa yapacaklarını söyledi.

Gerçek belediyeciliğin AK Parti belediyeciliği olduğunu dile getiren Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994'te Büyükşehir Belediye Başkanı olarak CHP'den devraldığı İstanbul'u 4,5 yılda yaşanır hale getirdiğini, bunun da AK Parti'nin kurulmasını sağladığını anlattı.

Tunç, AK Parti'nin iktidarda olduğu 22 yıldır hep “önce insan” dediklerini belirterek, “Eğitimden sağlığa, sosyal politikalardan kültüre, adalete, güvenliğe varıncaya kadar her alanda insanımızı güçlendirmek için çalıştık. İstikrarlı kalkınma hamleleriyle Türkiye'mizin 81 vilayetini yatırımlarla donattık.” diye konuştu.

Terörle mücadeledeki kararlılıklarından hiçbir zaman taviz vermeyeceklerini vurgulayan Tunç, ülkenin, çocukların, gençlerin huzurlu bir geleceğe kavuşabilmesi için gece gündüz çalışmaya devam edeceklerinin altını çizdi.

Tunç, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri birer birer kaldırdıklarına işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu ülkede bir daha darbeci, vesayetçi anlayış hortlamasın, milli iradenin önü kesilmesin diye reformlar yaptık. Anayasa değişiklikleri yaptık. Tüm bunları sizler onayladınız. Referandumlarda sizlerin huzuruna geldik, evet oylarınızla Türkiye'nin önünü açtınız. 22 yıldan bu yana 81 vilayetimizi yatırımlarla donatırken dünya projeleriyle tanıştırırken şer güçleri de hiç boş durmadı. Ülkemizin önünü kesmek, Recep Tayyip Erdoğan'ı iktidardan düşürmek, AK Parti iktidarını sona erdirmek için türlü türlü hilelere başvurmadılar mı? Parti kapatma davaları, 367 krizleri, Gezi olayları, 17-25 (Aralık) emniyet yargı darbe girişimi, 15 Temmuz hain darbe kalkışması, tüm bu karanlık günleri, geceleri milletimize yaşatmak istemediler mi? Ne yaptık? Size güvendik. Sizler hep o önümüze konulan taşları birer birer ayıkladınız ve bizim önümüzü açtınız.”

– “Milli irade bayrağını hiçbir zaman yere düşürmeyeceğiz”

Demokrasiye hep beraber sahip çıkacaklarını, milli irade bayrağını hiçbir zaman yere düşürmeyeceklerini vurgulayan Tunç, şöyle devam etti:

“O başbakanların asıldığı, bakanların asıldığı, siyasetçilerin zindanlara tıkıldığı, darbe mağdurlarının hapislerde çürütüldüğü o eski günlere bir daha geri dönmek yok. O geri dönmek isteyenler de hiçbir zaman bu ülkede iktidar yüzü görmeyecek. Bu millet onlara fırsat vermez, vermeyecek.

Şimdi belediye seçimlerinden sonra diyorlar ki acaba 'AK Parti'yi tökezletebiliriz de yeniden bir istikrarsızlık ortamı oluşturabilir miyiz? Yeniden ekonomiyi olumsuz etkileyerek 2028'den önce bir proje yapabilir miyiz?' Sizin projeleriniz tutmaz.”

Tunç, hakkaniyetli, adaletli ve dengeli dış politikayla dünyada insan haklarını, mazlumun hakkını, Filistinli mazlumu savunmaya, “Dünya beşten büyüktür.” demeye devam edeceklerini anlattı.

Bir belediye başkanının, bakanıyla, milletvekiliyle uyum içerisinde çalışmasının o şehre avantaj getireceğine vurgu yapan Tunç, şunları kaydetti:

“Ali Büyüközdemir, gençliğiyle, dinamikliğiyle, çalışkanlığıyla ve bizlerle uyumlu çalışmasıyla Safranbolu'muza değer katacak. O tarihi eserleri yeniden gün yüzüne çıkaracak, onarım bekleyen tarihi evleri yeniden ayağa kaldıracak çalışmaları hükümetimizle beraber yapacak. Şunu söylüyorlar biz bunu dediğimiz zaman; '17 bakan, siz seçim çalışmasındasınız.' Bakanların seçim çalışmasında olmasıyla ilgili anayasal yasak mı var? Nereden çıkardınız bunu? Kendi beceriksizliğinizi, kendi kayıp yıllarınızı örtmek için sürekli bunu gündemde tutmaya çalışıyorsunuz. Neymiş, 17 bakan İstanbul'da. Niye 17 bakan İstanbul'da? 17 bakan Türkiye'nin her yerinde, 81 vilayetinde, halkının arasında. Hem ülkeyi yönetiyor hem de milletini dinliyor.

Sen geleceksin vatandaşa o hükümetin çalışmalarını, bakanların çalışmalarını karalayacaksın, dezenformasyon yapacaksın, biz milletimize doğrusunu anlattığımızda da rahatsız olacaksın öyle mi? Sen işine bak. Sen İstanbul'a yaşattığın kayıp yıllara üzül, üzül. Sen kendi perişanlığına üzül. Nasıl İSKİ skandallarıyla bu ülkeyi çalkalandırdınız geçmişte. Şimdi de para kuleleriyle maalesef İstanbul'a o kara görüntüleri yaşatıyorsunuz.”

– “Millete hizmet yolunda durmadan çalışmaya devam edeceğiz”

Tunç, bakanların milletiyle beraber millete hizmet yolunda hiç durmadan çalışmaya ve koşturmaya devam edeceğinin altını çizerek, “Maalesef öyle bir karalama yapmaya çalışıyorlar ki o karalamayı şunun için yapıyorlar. Yaptıkları bir eser yok. Ürettikleri bir icraat yok. Çaktıkları bir çivi yok. Sırf onu gölgelemek, örtmek için böyle dezenformasyona başvuruyorlar. Nereye başvurursa başvursunlar, milletimiz 17 sandıkta 'Recep Tayyip Erdoğan' dedi, 22 yıldan bu yana 'AK Parti' dedi, 'Cumhur İttifakı' dedi. Şimdi 18. sandıkta da inşallah yine 'AK Parti' diyecek, 'Recep Tayyip Erdoğan' diyecek, 'Cumhur İttifakı' diyecek.” ifadelerini kullandı.

Bakan Tunç, millete güvendiklerini ifade ederek, “Seçimlerden sonra da inşallah 2028'e kadar 4 yıllık seçimsiz geçecek bir süre var. Geçmişte enflasyonu tek haneli rakamlara düşürdüğümüz gibi yine düşüreceğiz. Yine emeklimizin, memurumuzun, işçimizin maaşını, alım gücünü artırmaya devam edeceğiz.” dedi.

Programda, AK Parti Karabük milletvekilleri Cem Şahin ve Durmuş Ali Keskinkılıç, AK Parti Karabük İl Başkanı Ferhat Salt ve AK Parti Safranbolu Belediye Başkan adayı Ali Büyüközdemir de konuşma yaptı.