Sormayın Gitsin…!

Sormayın Gitsin…!

Yayın: 11.03.2015 09:37
Paylaş:
A+ A-

Kentler,tarım dışı üretimin yapıldığı yaşama alanlarıdır.
Sanayi ve ticaretle uğraşan insanların yoğun olarak yaşadığı bu mekanlar,farklı yerlerden gelenlerin getirdikleri kültürle değişime uğrarlar ya da yeniden üretime konu olurlar.
Her kentin,kendi yaşam sanatına uygun oluşturduğu tutumları vardır.
Yani kültürleri….
Kültür kendini;gezme ,yemek yeme ,kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerde,damak tadında,sevinç ve hüzünleri paylaşmada, ayrı ayrı olarak kendini gösterir.
Farklılığını belli eder.
Karabük ve Safranbolu’da yaşamak gibi…
Her ikisinde de yaşam kültürü farklıdır.
Biri diğerine benzemez.
Birbirlerinden etkilense bile,kendi “özünü” korur.
Ancak bu “öz”,etkilenmelere bağlı olarak kendini yeniler ve çağa ayak uydurmaya çalışır.
Ne demek mi istiyoruz.?
Kentler zamanla yarışır.
Bu yarışa ayak uyduramayanlar varlıklarını sürdüremezler,tarihin malı olurlar.
Günümüzdeki asar/ören yerler böyledir.
Tarihi evleriyle ünlü Safranbolu’da zamanla kendi kimliğini yitirebilirdi.
Ancak.korumacılık bilinci bu kenti,geçmişe olan ilgi sayesinde “nostalji şehri ” oldu ve insanların özlemlerine yönelik yapılanmayla ayakta kalmayı başardı.
1994’te UNESCO tarafından dünya kenti olarak tescil edildi.
Günümüzde dijital olarak adlandırılan teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan bir kültür bilindiği üzere yerleşmiş var olan değerlere kafa tutmaya başladı.
Aynı zamanda bizlere ne olduğu belli olmayan bir yaşam tarzını zorla kabul ettirmeye başladı.
Kültürümüzle bağlantısı olmayan farklı davranışları esas alan tutum ve davranışlar özellikle gençleri çok büyük ölçüde etkiledi.
Bunlar Türkiye’de bir sınıf oluşturacak yoğunluğa ulaşmış durumdalar.
Deyim yerindeyse mantar gibi çoğalmaktalar.
Türkçe’yi kullanmalarından tutunda yolda cep telefonuna bakarak yürüyen ya da yasak olmasına karşın taşıt sürürken cep telefonuyla konuşma yapan birçok kişiye her an her yerde rastlamak artık olanaklı.
Sanki kentlerde onları besleyen özel bir toprak çeşidi var.
Hareketleri,yürüyüşleri ve tutumlarıyla kurulu düzeni alt üst ediyorlar.
En önemli özelliklerini başkalarını düşünmemeleri.!
Böyle bir davranış onlara hem zevk hem de güç veriyor.
Teknoloji delisi telefonları ya da tabletlerini yanlarından ayırmıyorlar.
Dahası çevreleriyle ilgilenmiyorlar.
Sanal dünyalarında sözüm ona çok mutlular.!
Bu iletişim çağında insanlık değerlerini hiçe sayan teknolojiyi bunlara kim sattı.?
Bu işin sorumlusu kim?
Çocuklarının her dediklerini yerine getiren anne ve babalar mı?
Yüksek teknolojiyi kullanarak içlerinde yok etmeye çalıştıkları eziklik duygusu mu?
Gençlerin sorunlarına çare bulmayan bu düzen mi?
Yoksa…
Dünyayı cenderesi altına alan küresel/kapitalist uluslararası şirketler mi?
Sorgulamayı reddeden ve tek düze düşünme biçiminden başka bir yeti kazandıramayan eğitim sistemi mi?..
Hangisi…?
Dijital teknolojiyle beslenen bu esaret platformu bize ait olan güçlü değerleri hızla aşındırmakta.
Salgın hastalık gibi içimize nüfuz etmekte….
Son dem de belirtmek gerekirse…
Bu yeni bir yaşam biçimi ortalığı öyle tehdit etmeye başladı ki…
Sormayın gitsin…!

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Emekli ziraat mühendisi kurduğu serada fidan aşılaması yapıyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 25.04.2024 00:48
Paylaş:
A+ A-

TOKAT (AA) – Tokat'ın Niksar ilçesinde emekli ziraat mühendisi Kayhan Argun, Türk fındığı fidanlarına aşılama yaparak satıyor.

Kayhan Argun, emekli olduktan sonra kurduğu serada fındık aşılaması yaparak isteyenlere gönderiyor.

Argun, AA muhabirine, geçen yıl Tarım ve Orman Müdürlüğünden emekli olduğunu söyledi.

Fide ve fidan yetiştiriciliği için sera kurduğunu belirten Argun, “Ceviz ve fındık fidanları üretiyorum. Yabani cevizlere Amerikan chandler ve Fransız çeşidini aşılıyoruz. Bir de Türk fındığını, ağaç usulü olan fındığı aşılıyoruz. Geçen yıl yaptık, aşı gayet başarılı. Türkiye'de bunu yapan üç kişiden birisiyiz. İzmir Ödemiş'te, Düzce'de ve Tokat Niksar'da biz varız.” dedi.

Aşılama yapıldıktan sonra verimin güzel olduğunu dile getiren Argun, şunları kaydetti:

“Bahçeleme dediğimiz ışkın alma yok bunda. Bu fındık, direkt ağaç oluyor, üstten dallanıyor. Kök yapısı diğerinden çok farklı. Artık ocak usulü fındıkçılıktan ağaç usulü fındıkçılığa geçiliyor. Makineli tarıma, silkelemeye, budamaya, toplamaya uygun. Talep çok fazla. Aşılama mevsimi Şubat 20'den Nisan 20'sine kadar süren bir zaman. Biz kalem aşısı yapıyoruz. Mevsimlik aşılamamız 5 bin adet.”