Ünal’ın Bütçe Konuşması

Ünal’ın Bütçe Konuşması

Yayın: 11.12.2019 19:42
Paylaş:
A+ A-

AK Parti Karabük Milletvekili Cumhur Ünal AK Parti Grubu adına bütçe konuşması gerçekleştirdi.

Ünal; “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Şırnak İdil’de şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum; milletimizin başı sağ olsun. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk ve onun mirası ile milli kültür ve ortak değerler etrafında, toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın güçlendirilmesi, kültürel zenginlik ve çeşitliliğin korunup geliştirilerek gelecek nesillere aktarılması, yurt içi ve yurt dışındaki kültürel mirasımıza sahip çıkılması, Türkiye’deki bozulma ve yabancılaşmanın önüne geçilmesi, hayatın tüm alanlarını kapsayan kültür ve tarih bilincinin geliştirilmesi gibi sosyal ve beşeri bilimler alanında bilimsel araştırmalar yapılmasını amaçlayan bir kurumdur. Yüksek Kurum, 2019 yılında başta üniversiteler olmak üzere kamu kurumlarınca yapılan etkinliklere destek vermeye devam etmiş, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla destek ve iş birliği, protokol ve sözleşmeleri imzalamıştır. Bu bağlamda, kurumu ve bünyesinde yer alan kurumları kurumsal özgün bilgi üretebilecek donanıma kavuşturmak, sosyal ve beşeri bilimler alanında bilgi üretilmesine yönelik ortamlar hazırlamak maksadıyla hayata geçirilen Bütünleşik Bilgi Sistemi’nin 2020 yılında da ek modüllerle geliştirilmesi sağlanacaktır. Kurumlarca 2019 yılında 249 lisans, 101 yüksek lisans, 177 doktora ve 8 doktora sonrası olmak üzere toplam 535 kişiye burs verilmiştir. 2020 yılında 168 lisans, 84 yüksek lisans, 60 doktora bursu olmak üzere toplam 312 bursiyere daha destek verilmesi planlanmaktadır. Kurum bugüne kadar da 40’ı aşkın ülkede ve ülkemizin 75 farklı şehrinde bilimsel etkinlik düzenlemiştir. 2020 yılında 116 bilimsel etkinliğin daha gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. 2019 yılında Yüksek Kurum bünyesinde bulunan kurumlar, Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılapları, Türk kültürü, Türk tarihi ve Türk diliyle ilgili eserleri tanıtmak ve yaymak amacıyla, 56 ulusal ve 20 uluslararası olmak üzere toplam 76 kitap fuarına katılım sağlamıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk tarihinin ve kültürünün en çok olduğu Karabük ilimiz ve ilçelerimiz hakkında da kısaca bahsetmek istiyorum. Nüfusu her geçen gün artan Karabük 1953 yılında ilçe, 6 Haziran 1995 tarihinde de Türkiye’nin 78’inci ili olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra oluşan ilk şehir olduğu için Karabük bir cumhuriyet kentidir. İlimiz Karabük antik devirde tarihçi Homeros’un İlyada Destanı’nda “Paplagonya” olarak geçmektedir. Yörede sırasıyla Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır. Karabük ilk ve tek, planlı sanayi şehri olmanın yanında, çevresi ve ilçeleriyle birlikte tarihî, kültürel değerleri ve doğal güzellikleriyle de öne çıkmakta olup Türkiye’de orman varlığının en çok olduğu il konumundadır. Bu kültürel zenginlikler içerisinde 1994 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan, özellikle Türk-İslam kentsel tarihinin bozulmamış bir örneği olan geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri, hanı, hamamı, camisi ve su kemerleriyle turizm kenti olan, yaşayan tarih Safranbolu ilçemiz; Orman varlığıyla dikkat çeken, en fazla ormanlık alana sahip, yeşil Yenice ilçemiz; Mozaikleri ve meşhur Hadrianapolis Antik Şehri’yle Eskipazar ilçemiz; Kaya mezarlarıyla ve kral mezarlarıyla Ovacık ilçemiz; İlk Türk-İslam yapısı olan, Demirli köyünde Candaroğlu İsmail Bey tarafından 1435’te yaptırılan Küre-i Hadid Camisi’yle Eflani ilçemiz, Karabük ilimizin incileri gibi sıralanmaktadır. Bu vesileyle 2018 kesin hesap ve 2020 bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.” dedi.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Slow Food hareketi iyi, temiz ve adil gıda için 38 yıldır mücadele veriyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 29.03.2024 08:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – YETER ADA ŞEKO – Doğal kaynakları korumayı ve temiz gıda üretimini desteklemeyi hedefleyen küresel Slow Food (Yavaş Gıda) hareketinin başkanı Edward Mukiibi iklim krizi ve israfın, gıda konusunda en fazla karşılaştıkları iki büyük sorun olduğunu söyledi.

Dünyanın en büyük gıda hareketlerinden biri olarak kabul edilen Slow Food, “iyi, temiz ve adil gıda” sloganıyla dünya üzerinde 160 ülkede faaliyetler ve farkındalık kampanyaları düzenliyor.

Hareketin çalışmaları hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Mukiibi, Slow Food'un 1986'da İtalya'da doğduğunu ve 38 yıldır devam eden serüvenlerinde dünyanın her köşesinden çok sayıda insana ulaştıklarını kaydetti.

Su başta olmak üzere doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin korunması hedefini faaliyetlerinin merkezine aldıklarını belirten Mukiibi, daha iyi bir dünya için çalıştıklarını ve bunu da çevreye ve insana zararı olmayan gıdaların üretimini teşvik ederek, aynı zamanda sorumlu tüketim ve sorumlu üretim bilincini aşılamaya çalışarak gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Slow Food ağı içerisinde çiftçilerden şeflere, öğrencilerden aktivistlere, devletlerden uluslararası organizasyonlara kadar gıda konusunda harekete geçmek isteyen milyonlarca kişiyle çok sayıda kurum ve kuruluşun yer aldığını bildiren Mukiibi, “Sadece maddi olarak destekleyen 100 binden fazla üyemiz var. Ama bu herkesin maddi olarak katkıda bulunmak zorunda olduğu anlamına gelmiyor. Aslında paranın satın alabileceğinden çok daha fazlasını yapan topluluklar var. Buna biyoçeşitliliği koruyan yerel toplulukları örnek gösterebiliriz.” dedi.

Edward Mukiibi, hareketin sadece gıda ürünlerini değil gıdanın getirdiği kültürü de korumaya çalıştığını, bu nedenle gıdanın nasıl tüketildiği, hangi tekniklerle pişirildiği ya da nasıl korunduğu üzerine de çalışmalar yürüttüklerini aktardı.

– Nuh'un Gemisi Projesi

Yok olma tehlikesi altında bulunan bitkisel ve hayvansal ürünleri çevrim içi katalogda bir araya getirdikleri “Nuh'un Gemisi” projesine değinen Mukiibi, “Bu katalogda yalnızca bilimsel veriler bulunmuyor. Kültürel, organoleptik, geleneksel bilgilerle ürünlerin hazırlanması sırasında kullanılan teknikler ve bölgeyle olan bağları da yer alıyor.” diye konuştu.

Proje kapsamında bugüne kadar dünyanın her yerinden 5 bin 300 ürünü korumaya çalıştıklarını dile getiren Mukiibi, şöyle devam etti:

“Bu projede büyük tufan yaşandığında türleri yok olmaktan kurtaran Nuh’un Gemisi'nden esinlendik. Aslında bugün de yine o büyük tufan genetik, kültürel ve geleneksel erozyonla burada. Günümüzde yerel ve geleneksel gıdalar gen aktarımı, gen korsanlığı gibi çeşitli problemle karşı karşıya. Slow Food hareketi ise gıda kültürümüzü korumaya çalışıyor.”

Proje dahilindeki türleri kendi coğrafyalarında korumaya çalıştıklarının altını çizen Mukiibi, iklim değişikliği sonucu artık beslemesi ekonomik olarak tercih edilmeyen, bu nedenle de popülasyonları giderek azalan hayvanları çeşitli teşvikler ve projelerle yeniden tercih edilebilir hale getirdiklerini, bitkiler konusunda ise özelikle yerel gruplar arasında tohum bankaları oluşturduklarını ve tohumların kullanılması için çeşitli ağlar geliştirdiklerini anlattı.

“Afrika’nın Bahçeleri” adlı bir diğer projelerinde, kıtada giderek yaygınlaşan endüstriyel gıda üretimine karşı bir alternatif oluşturmaya çalıştıklarından bahseden Mukiibi, şunları söyledi:

“Afrika’nın geleneksel gıda üretim yöntemlerini korumak istiyoruz. Bunu gerçekleştirmek için yerel toplulukları agroekolojik yöntemler çerçevesinde tarım yapmaya teşvik ediyor, konu üzerine eğitim programları düzenliyor, gruplar arasında koordinasyon kurarak bilgi aktarımı sağlıyoruz. Proje 2010 yılında Uganda, Kenya ve Tanzanya'daki birkaç bahçeyle başladı. Bugün Afrika kıtasının çeşitli yerlerinde 5 binin üzerinde bahçe oluşturulmuş durumda. Sosyal medyada her gün yeni bir katılımcının daha kendi bahçesini açtığını görüyoruz.”

– “Üretimde iklim değişikliği, tüketimde israf en büyük sorunlar”

Tüm projelerinde üretim süreçlerinde karşılaştıkları en büyük problemin iklim değişikliği olduğunu ifade eden Mukiibi, özelikle sıcak hava dalgaları, ani yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri gibi aşırı hava olaylarının gıda üretimini zorlaştırdığını vurguladı.

Mukiibi, “Tüm bu yaşananlar gıdaya erişimimizi, gıda güvenliğimizi ve bizim açımızdan yağmuru merkeze almış tarım sistemimizi etkileyecek. İklim kriziyle mücadelede geniş kapsamlı iklim değişikliği adaptasyon çalışmaları yürütüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Tüketim noktasında karşılaştıkları en büyük problemin ise gıda israfı olduğu bilgisini paylaşan Mukiibi, “Küresel gıda üretiminin neredeyse yarısı tabağımıza ulaşamadan israf ediliyor. Bununla birlikte enerji, kaynak, çiftçilerin o ürünleri üretirken harcadıkları zaman da israf edilmiş olunuyor yani gıda israfı tabağımızın çok ötesinde. Çünkü bir ürün yetiştirirken çok fazla su kullanıyorsunuz, topraktan çok fazla besin maddesi alıyorsunuz. Bunların hepsi israf ediliyor. Gıdaya yapabileceğiniz en büyük saygısızlık onu israf etmek. Ayrıca gıda israfı, doğaya da bir saygısızlık.” değerlendirmesini yaptı.

Özelikle gençlerin önlerine gelen tabağın hikayesini bilmediğine ve daha çok israf ettiğine dikkati çeken Mukiibi, Slow Food olarak bu farkındalığın kazandırılması için her yıl Nisan ayını “gıda israfı ile mücadele ayı” olarak belirlediklerini sözlerine ekledi.