2024 Sabri Ülker Bilim Ödülü’nün sahibi Dr. Aydan Bulut Karslıoğlu oldu

Anadolu Ajansı
Yayın: 26.09.2024 20:15
A+ A-

İSTANBUL (AA) – 2024 Sabri Ülker Bilim Ödülü'nü kök hücre biyolojisi alanındaki araştırmalarıyla Dr. Aydan Bulut Karslıoğlu kazandı.

Sabri Ülker Vakfı tarafından 2016 yılından bu yana verilen Sabri Ülker Bilim Ödülü, İstanbul'da gerçekleştirilen törenle sahibini buldu.

Bağımsız jüri tarafından değerlendirilen ve 9'uncusu verilen Sabri Ülker Bilim Ödülü'nü, Berlin'deki Max Planck Moleküler Genetik Enstitüsü'nden, Kök Hücre Kromatin Grubu'nun liderliğini yürüten Dr. Aydan Bulut Karslıoğlu kazandı.

Kök hücre biyolojisi ve embriyonik gelişim alanındaki katkılarından dolayı Sabri Ülker Bilim Ödülü'ne layık görülen Karslıoğlu, yaşamın ilk birkaç gününde embriyoların geçirdiği genetik, epigenetik ve metabolik değişimleri inceleyen araştırmalar yapıyor.

Karslıoğlu'na ödülünü Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Yahya Ülker, Harvard Sabri Ülker Merkezi ve Ödül Jürisi Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Harvard Toplum Sağlığı Fakültesi Dekanı (Harvard T.H. Chan School of Public Health) Prof. Dr. Andrea Baccarelli ve Sabri Ülker Vakfı Başkanı Dr. Talat İçöz takdim etti.

– “Bu buluşlar insanlığın faydası için”

Ödül töreninde konuşan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, Yıldız Holding olarak yıllardır “bilimin sponsoru” olduklarını belirterek, özellikle Amerika'daki Sabri Ülker Center, Harvard Üniversitesi ve Gökhan Hotamışlıgil ile beraber yaptıkları işbirliğinin meyvelerini almaktan çok mutlu olduklarını söyledi.

Harvard Üniversitesi ile 10 yılı geçen birliktelikleri olduğunu dile getiren Ülker, “Bu gecenin kahramanı Aydan Bulut Karslıoğlu. Kendisinin buluşları gerçekten bizi çok etkiledi. Bu buluşlar insanlığın faydası için.” dedi.

Ülker, Yıldız Holding'in ana faaliyet sahasının bilim olmadığını belirterek, “Ancak toplum, insanlık, refah toplumları ve insanının geleceği için bilimi desteklemek çok önemli. Herkese vazifeler düşüyor. Daha sağlıklı, gelecekte daha mutlu, refah içerisindeki nesillerimiz için bilime yatırım yapmaya devam diyoruz.” diye konuştu.

Harvard Sabri Ülker Merkezi Başkanı ve Ödül Jürisi Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil de ödülün, dünyanın herhangi bir yerinde görev yapan, Türk ve kariyerinin ilk aşamasında olan, gelecekte de büyük bir yıldız olacağına inandıkları bir kişiye verildiğini anlattı.

Bu ödül için aday havuzuna sahip olduklarını bildiren Hotamışlıgil, şöyle konuştu:

“Doktora çalışmalarından itibaren takip ettiğimiz bu kişilerin kariyerleri, ilk bağımsız aşamasına geldiğinde onların ürettiği bilimle, söylemleriyle bilgileri toplayan bir mekanizmamız var. Ayrıca bilim ödülünü daha önce kazanan ve bilim dünyasında saygınlığı olan insanların da aday göstermeleriyle elimizde oluşmuş bir havuz var. Bu havuzun içerisinden bir kısa liste yapıyoruz. Daha sonra yine bilim ödülünü daha önce kazanmış 5 üye ve benim başkanlık ettiğim bir jüride tartışılıyor ve karar bu şekilde veriliyor.”

– “Araştırmalarımızın takdir edilmesi bizim için büyük gurur ve motivasyon kaynağı”

Dr. Aydan Bulut Karslıoğlu ise Berlin'deki Max Planck Moleküler Genetik Enstitüsü'nde grup lideri olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

“Son senelerde çok büyük bir heyecanla odaklandığımız mekanizmalar şöyle. Hayatın ilk günlerinde itibaren, yani döllenmeyi takiben embriyonun bir hücreden başlayıp birçok hücreyi, dokuyu ortaya çıkardığı süreçlerde maruz kaldığı zorluklarla nasıl başa çıkabildiğini inceliyoruz. Hücreler, etrafında olup biteni hissedebilme yeteneğine sahip ve bu zaten biliniyor. Bizim gösterdiğimiz ve üzerine eğildiğimiz konu ise bu ortam hissedildikten sonra eğer uygun değilse ve çok zengin kaynakları içermiyorsa ortam, hücrelerin kendini kapatıp bir süre askıya alıp, ondan sonra tekrar hayata döndüğü aşamalar. Bu süreci araştırıyoruz.”

Karslıoğlu, konuşmasını, “Genç bilim insanlarının öncü araştırmalarını bu kıymetli ödülle onurlandıran Sabri Ülker Vakfı'na ve jüri üyelerine tüm ekibimiz adına teşekkür ediyorum. Yaşamın ilk birkaç gününde embriyoların geçirdiği genetik, epigenetik ve metabolik değişimleri incelediğimiz araştırmalarımızın takdir edilmesi bizim için büyük gurur ve motivasyon kaynağı.” diye tamamladı.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Plastikler denizlerde istilacı türlerin yayılımını hızlandırıyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 27.09.2024 16:52
A+ A-

İSTANBUL (AA) – GÜLSELİ KENARLI – Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, plastiklere tutunan yabancı istilacı türlerin denizlerde daha hızlı seyahat ettiğini ve yayılmalarının hızlandığını söyledi.

Doğal olarak yaşadıkları ekosistemden başka bir ekosisteme giren ve buradaki biyoçeşitliliği tehdit eden istilacı türler, iklim değişikliği ve küresel ısınma etkilerinin artmasıyla birlikte denizlerde daha fazla görülüyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre Akdeniz'de 413, Ege Denizi'nde 253, Marmara Denizi'nde 124 ve Karadeniz'de 28 olmak üzere Türkiye'yi çevreleyen denizlerde toplam 818 yabancı tür bulunurken bunların 105'i istilacı karakter sergiliyor. Akdeniz'deki türlerin yüzde 72'sinin Kızıldeniz kökenli olduğu ve Süveyş Kanalı'ndan Akdeniz'e giriş yaptığı belirlenirken, bu oran Ege Denizi'nde yüzde 54, Marmara Denizi'nde yüzde 21 ve Karadeniz'de yüzde 11 olarak tespit edildi.

İklim değişikliği istilacı türlerin yayılımını hızlandıran önemli bir faktörken Prof. Dr. Sedat Gündoğdu'nun yürüttüğü bir araştırmada, denizlerde artan plastik kirliliğinin de bu türlerin göç hızını artırdığı görüldü.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Gündoğdu, dünyada tüketilen ürünlerin sonucunda ortaya çıkan atığın ortalama yüzde 10 ila 20'sinin plastik olduğunu, Türkiye'de yıllık ortalama 32 milyon ton belediye atığı oluştuğunu ve bunun yüzde 10 ila 15'lik bölümüne tekabül eden yıllık 4-4,5 milyon tona yakın plastik atık meydana geldiğini kaydetti.

Farklı üniversitelerden bilim insanlarının bir araya gelerek oluşturduğu Mikroplastik Araştırma Grubu'nun başkanı da olan Gündoğdu, tüm dünyada yıllık ortalama 100 milyon tondan fazla plastik çöp üretildiğini, bunun 30 milyon tona yakınının denizlere döküldüğünü, Türkiye kıyılarında ise deniz dibinde günlük kilometrekarede 50-70 gram plastik biriktiğini bildirdi.

– “Plastik üzerinde daha fazla süre hayatta kalabiliyorlar”

Denize giren plastiklerin büyük bir çoğunluğunun en yakın sahile vurduğunu, bunların dalgayla tekrar denize karışabildiklerini ve bölgedeki hakim akıntı sistemiyle de denizin farklı bölgelerine taşındığını anlatan Gündoğdu, denizlere ulaşan plastiklerin neden olduğu sorunlardan birinin istilacı tür, yabancı tür ya da patojen tür taşınımı olduğunu ifade etti.

Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Plastiğin kendisi de istilacı. Girdiği markette, pazarda başka hiçbir alternatif bırakmıyor, kolaylıkla yerleşiyor. Denizde de böyle, plastiği türler için bedavadan yolculuk yaptıracak bir ulaşım aracı olarak düşünebilirsiniz. Yüzmeye çalışsa belki oraya erişemeyecek olan bir boyuttaki küçük bir yengecin rafting yaparak bu plastikler üzerinde çok uzun mesafeler katettiğini görmek mümkün. Bugün Akdeniz'in birçok noktasında bu plastikler üzerinde bunları kolaylıkla görebiliyoruz.”

Plastikle seyahat eden türlerin başlıcalarını bakteriler, mikro mantar grupları, bazı alg türleri, midye benzeri kabuklu canlılar, yengeç ve karides gibi eklem bacaklılar ve balıklar şeklinde sıralayan Gündoğdu, polistiren, polipropilen ve polietilen gibi plastikler üzerine yerleşen bazı canlıların buralarda normal yaşam sürelerinden bile daha fazla süre hayatta kalabildiklerine dikkati çekti.

– “Çöplerin hepsi bir yabancı istilacı tür taşıyıcısı olarak değerlendirilmeli”

Plastiklere yaklaşan canlıları fırsatçı canlılar olarak nitelendiren Gündoğdu, bunların çabuk kolonize ve istilacı olabilen yabancı türler olabildiğini aktardı.

Akdeniz'deki akıntılarla beraber dolaşım halinde olan plastikler bulunduğunu işaret eden Gündoğdu, “Süveyş Kanalı üzerinden giriş yapan Kızıldeniz türleri halihazırda orada var olan kirliliği kullanarak göç şiddetini artırabiliyor. Ama burada ana belirleyici olan Kuzeydoğu Akdeniz'deki, Kuzey Afrika'daki, Akdeniz'in en doğusundaki ülkelerin yetersiz atık yönetim altyapıları ve aşırı plastik çöp üretimi. Çünkü plastik çöpü olduğu gibi denize döken ülkeler var, bu plastikler de yüzücü olduğu için bizim kıyılarımıza kadar geliyorlar ve istilacı türler ile de karşılaştıkları zaman onların buraya kadar seyahat etmelerine neden oluyorlar.” diye konuştu.

Akdeniz'e kıyısı olan birçok ülkenin atıklarının akıntılar yoluyla Samandağ, Adana ve Mersin kıyılarına ulaşabildiğinden bahseden Gündoğdu, Kızıldeniz'in Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz'e bağlandığı noktadan itibaren çöplerin hepsinin birer yabancı istilacı tür taşıyıcısı olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.

– “Musluğu kaynağında kapatmamız gerekiyor”

Denizlerde tuzluluk, sıcaklık ve pH gibi bariyerlerin bulunduğunu hatırlatan Gündoğdu, “Bu bariyerlerin çok güçlü ya da engelleyici olmadığı ortamlarda türlerin bir yerden başka bir yere taşınması olası. Plastik malzemelere tutunarak göç edebilen türlerin toleransları zaten çok yüksek, istilacılık karakterleri de oradan geliyor. Çok dayanıklılar, çok ürüyorlar, sıcaklık ve tuzluluk aralıkları çok geniş, Karadeniz'e kadar çıkabiliyorlar.” görüşünü paylaştı.

Denizdeki kirliliğin de istilacı türlerin işgalciliğini desteklediğine ve yerel türleri tehdit ettiğine değinen Gündoğdu, “Yerli türler kirlilik toleransları çok düşük olduğu için kayboluyorlar ve yerlerine kirlilik toleransı yüksek olan türler yerleşiyor. Bir sonraki adımda, bu türler ortamı komple işgal ettikleri için yerli türler farklı yerlerde küçük stoklar, popülasyonlar oluşturuyor olsalar bile tekrar aynı egemenliği sağlayamıyorlar. Bunun birçok başka riski de var, bir ekosistemde biyoçeşitlilik azaldığı zaman ekosistemin üretimi, verimliliği de azalıyor ve bu çölleşmeye katkı sağlıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Plastik sorununun, plastikler denize ulaşmadan çözülmesi gerektiğini kaydeden Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı:

“En sofistike plastik yöntemini uygulasanız bile denizlere giren plastik miktarında uzun vadede bir azalma söz konusu olmuyor. Tek başına atık yönetimi plastik çöp, atık sorununu çözmeye yeterli değil. Denizden çöp toplamaktan ziyade girmeden önce engellenirse, tür taşınımının da bir nevi önüne geçilmiş olur. Bizim özellikle biraz daha musluğu kaynağında kapatmamız gerekiyor, aksi takdirde plastikleri toplayarak sorunları çözmemiz mümkün değil.”

Nöbetçi Eczaneler

Asuman Eczanesi
Adres

Fevzi Fırat Caddesi, No:51/A Merkez / Karabük

Telefon

(370) 413-1373

Beşbinevler Eczanesi
Adres

Beşbinevler 75. Yıl Mahallesi, 70. Sokak No:39 Merkez / Karabük

Telefon

(370) 433-1527

Dilek Eczanesi
Adres

Esentepe Mahallesi, İncekaya Caddesi, Sultan Çayırı Evleri No:78/B Safranbolu / Karabük

Telefon

(370) 712-5434

Mutlu Eczanesi
Adres

Orta Sokak No:7/B Eskipazar / Karabük

Telefon

(370) 818-1124

Gökçe Eczanesi
Adres

İnönü Caddesi No:2 Yenice / Karabük

Telefon

(370) 766-4455

Gülşen Eczanesi
Adres

Candaroğlu Mahallesi, Hastane Caddesi, No:7 Karabük-Eflani

Telefon

(370) 461-2331