Yaşamak ; insanın tek yönlü sadece kendi çıkarlarını düşünmesine yönelik faaliyetler değildir.
Vatanına,milletine hayırlı olacak,diğer insanlara fayda sağlayacak çalışmalar yapmasıdır.
Maalesef insanlarımız kendi özlerinden uzaklaştıkça iyi vatandaş olma özelliklerini birbir yitirmekte…
İlişkilerde “habis çıkarlar” bütün dengeleri alt üst etmiş durumda.
Varsa yoksa menfaatlerimiz.
İnsanlık nerede sorusunun yanıtı boşlukta donmuş bulunuyor.
Faziletli olmayı ve dayanışma/faydalı olmayı düşünerek iş yapan yok.
Ne hazin bir durum…!
Toplum olarak buralara nasıl geldik.?
Bizi bu noktaya ne sürükledi.
Nasıl oldu da her şey birdenbire bozuluverdi.
Toprak…
Su…
Hava
Kirlenmeyen bir şey kalmadı.
Küreselleşme denen şey her güzelliği mahvetti.
Onlara yeni anlamlar yükledi.
Kendisi ile bütünleşmeyen milli/ulusal değerleri birbir yok etmeye başladı.
Oluşturduğu yeni dünya düzenine bu anahtar deliğinden bakıyor.
Adeta kapının kilidinin “ kendisinde” olduğunu haykırıyor.
Siyaset…
Toplum…
Ekonomi…
Dahası…
Ahlak…
Maneviyat…
Yani…
Su çürüyor.
Tuz kokuyor.
Buz yanıyor.
Var mı gerisi…
Bunun sonucunda…
Sevgi bağları/saygı ve hoş görü gibi kavramlar giderek toplumda önemini kaybediyor.
Düşünün bir kere…!
Oğlu babasını dolandırıyor.
Kardeş kardeşi bıçaklıyor.
Aynı vatanda bölücülük yapıyor.
Böyle bir tutum nasıl yorumlanır?
Ses yok.
En anlaşılmazı şu:
Toplum bu olumsuzluklara tepki göstermez?
Eğitimsizlik…
Cahillik…
Nemelazımcılık
Vurdumduymazlık…
Çıkarcılık…
Adına ne koyarsanız koyun.
İnsanların yaşadıkları ortama kötülük yapması ve çevrelerine yabancılaşmaları başka ne ile açıklanabilir.?
Durum şimdilik vahim.
İnsanlığın bu hali düzelir mi?
Elbette düzelir…
Umut kesmemek gerekir.
Kendini yok etme çabasında olan insanlık bir gün kendi hatasını telafi etme çabası da gösterecektir….