Her Telden (31.Mayıs.2016)

Her Telden (31.Mayıs.2016)

Yayın: 31.05.2016 08:40
Paylaş:
A+ A-

SAĞLIK BAKANI PROF.DR.SAYIN RECEP AKDAĞ,KARABÜK’TE GÖREV YAPMIŞ,KARABÜK’Ü BİLEN BİR SİYASETÇİDİR,DEVLET HASTANESİ..
Sağlık Bakanı Prof.Dr.Sayın RECEP AKDAĞ,Karabük’te görev yapmış,Karabük’ü çok iyi bilen bir Siyasetçidir ve kendisine Karabük DEVLET Hastanesi olayı iyi anlatılırsa,mutlaka bir çözüm bulur.
Geçtiğimiz gün Ulusal bir Gazetemizde okumuştuk,Sağlık Bakanlığında yaşanan DEĞİŞİMİN temelinde,SAĞLIK SİSTEMİNDE Kİ çöküşün yattığını ve KENT HASTANELERİ’NİN ihmal edilmesinin yattığı yazıyordu.
KENT HASTANELERİ dediği DEVLET HASTANELERİ..
Karabük,ne yazık ki ÜÇ HASTANESİ’Nİ yıktırdı/kapattı ve yerine TEK BİR HASTANE ile devam kararı aldı,tam buna alışırken DANIŞTAY bir karar verdi ve AFİLASYON sistemini iptal etti.
Şimdi TEK HASTANEMİZİN statüsü ne olacak..?
DEVLET HASTANESİ Mİ OLACAK..?
Yoksa TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ Mİ olacak..?
Buradan yola çıkarak Sağlık Bakanı Prof.Dr.Sayın RECEP AKDAĞ’A Karabük’ün durumu iyi anlatılırsa,sanıyoruz Karabük bir DEVLET HASTANESİ kazanır..
Sayın RECEP AKDAĞ Karabük’te çalıştı,buraları iyi bilir..
Kendisine anlatılırsa,sanıyoruz soruna çözüm bulunur..

SAFRANBOLU “YER ALTI TÜNELLERİNİN İHYASI OLAYINI GÜNDEME GETİREN..” SAFRANBOLU KÜLTÜR/TURİZM VAKFI VE İTİRAZLAR..
Çok başarılı işlere imza atan SAFRANBOLU KÜLTÜR ve TURİZM Vakfı Başkanı Sayın ŞEFİK DİZDAR ile Yönetim Kurulu “SAFRANBOLU YER ALTI TÜNELLERİ’Nİ GÜNYÜZÜNE ÇIKARTMA..” olayını gündeme getirmişti.
YILLAR ÖNCE BU OLAYI KAMUOYU’NA DUYURMUŞTUK.
SAFRANBOLU KÜLTÜR ve TURİZM Vakfı bu olayı gündeme getirdi,ETE/KEMİĞE BÜRÜNDÜRDÜ ve Safranbolu MAL MÜDÜRLÜĞÜ geçtiğimiz günlerde BU İŞİN İHALESİNİ yaptı.
SAFRANBOLU KÜLTÜR ve TURİZM Vakfı BU İHALEYİ ALMAYI istiyordu,bu konuya ilişkin ÇOK ÖNEMLİ PROJELER hazırlattı,yapılan ihaleye katıldılar,ancak ihaleyi alamadılar..
VAKIF BÜNYESİNDE CİDDİ BİR KIRIKLIK YARATMIŞ OLAY.
Öte yandan ; Geçtiğimiz günlerde bir süre sohbet ettiğimiz Safranbolu Belediye Başkanı Sayın NECDET AKSOY ile VAKIF GENEL Kurulu’na davet edilmediğinden dolayı,bir serzenişte bulundu.
SAFRANBOLU KÜLTÜR/TURİZM VAKFI İYİ ÇALIŞIYOR..
Hatta MÜKEMMEL ÇALIŞIYOR..
Galiba yapılan ihaleyi VAKIF İTİRAZ etmiş..

KARDEMİR “KONTİNÜ HADDANE TAV FIRINLARINDA YAPILAN PRİYODUK BAKIM..” VE DEMİR PİYASALARINDA HAKLI İSYANLAR..
KARDEMİR inşaat çeliği üreten KONTİNÜ HADDANE TAV FIRININDA/FIRINLARINDA periyodik bakıma geçmiş,bu nedenle piyasalara yeterince inşaat demiri verilemiyormuş.
PİYASALAR İSYANLARDA..
DEMİR TÜCCARLARI İSYANLARDA…
Piyasaların bu konuda haklılık payı çok yüksek ve “MADEM BÖYLE BİR BAKIM YAPILACAKTIR,EN AZINDAN PİYASALARA DUYURU YAPILMASI GEREKMEZ MİYDİ..” şeklinde yakınmalar var.
Olayın meydana gelişi DEMİR FİYATLARINDA oynamalar sürecine de denk gelince “YÜRÜTELEN/DİLLENDİRİLEN SENARYOLARIN BİNİ BİR PARA GİDİYOR..” adeta.
Bunun periyodik bir bakım olduğu anlatılıyor.
Yani bakımın yapılacağı tarih,yapılış süreci gibi bir dizi temrin programı belli olan bir olay ve piyasalara BUNLARIN DUYURULMASI gerekirdi elbet..
DUYURULMAMIŞ,SİPARİŞLER ALINMAYA DEVAM ETMİŞ.
Şimdi piyasalarda yürüyen senaryoları bir dinleyin isterseniz.

YARGITAY,KARDEMİR YÖNETİM KURULU ÜYELERİ’NİN KARDEMİR İLE TİCARET YAPMASINI YASAKLARI,REKABET KURULU İSE SERBEST..
YARGITAY çok önemli bir karar verdi ve KARDEMİR Yönetim Kurulu Üyeleri’nin “KARDEMİR İLE TİCARET YAPMALARINI YASAKLADI..” bu karara rağmen,KARDEMİR Genel Kurulu ise 14.04.2016 günü yapılan Genel Kurul da,yine TİCARET İZİNİ verdi.
ŞİMDİ, O GENEL KURUL DA YARGIYA TAŞINDI..
Kaptan D.Çelik T.A.Ş. Avukatları Sayın HASAN KAKŞİ ile Sayın TUBA BATAL,açtıkları dava dilekçelerinde YARGITAY kararından söz ederek 14.04.2016 Tarihli Genel Kurul’un 6-7-8 maddesinde ki kararların iptalini istiyorlar.
Buna karşılık RAKEBAT KURULU’NA açılan bir dava ise KARDEMİR Yönetim Kurulu LEHİNE TECELLİ EDİYOR ve “DAVA KONUSU KARARDA HUKUKA ve MEVZUATA AYKIRILIK BULUNMAMAKTADIR..” deniliyor..
Her iki davanın da temel çıkış noktası KARDEMİR YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HAKSIZ REKABET YAPTIKLARI İDDİASINA dayanıyor ve bu nokta da iki ayrı karar istihsal ediliyor..
BİR DAVA KARDEMİR YÖNETİMİ ALEYHİNE.
BİR DAVA KARDEMİR YÖNETİMİ LEHİNE,ÇIKIYOR..
Bizim merakımız, BU İŞİN SONU NE OLACAK noktasında..

KARABÜK ÜNİVERSİTESİ “HAVAALANI PROJESİ BİR VİZYON MU,YOKSA,BİR FANTAZİ Mİ..” VE BU NOKTANIN TARTIŞILMASI
Biliyorsunuz KARABÜK ÜNİVERSİTESİ Rektörlüğü döneminde Prof.Dr.Sayın BURHANETTİN UYSAL SİVİL HAVACILIK MESLEK YÜKSEKOKULU açılması için müthiş çaba göstermiş ve açılmasını temin etmişti.
Bu olayın temelinde SİVİL HAVACILIK MESLEK YÜKSEKOKULU’NA ait bir HAVAALANI yapmak ve daha sonra ki süreçte bu havaalanı tesisinin TÜM KARABÜK’E HİZMET VERECEK noktaya taşınması fikri yatıyordu.
Şimdi Karabük Milletvekili olan,eski Rektör Prof.Dr.Sayın UYSAL bu projeyi bir VİZYON OLARAK ortaya koyuyor,buna karşın,şu an itibarı ile KARABÜK ÜNİVERSİTESİ Rektörü Prof.Dr.REFİK POLAT ise böyle bir projeyi “FANTAZİ OLARAK..” görüyor.
Örneği ; KARABÜK YAŞAYANLARI NE DÜŞÜRLER BU KONU İÇİN..
Örneğin ;SİYASİ PARTİLER NE DÜŞÜNÜRLER BU KONU İÇİN..
Böyle bir HAVAALANI BİR VİZYON,BİR HEDEF Mİ..?
Yoksa ;BİR FANTAZİ Mİ..?

SAYIN MEHMET CEYLAN,ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKAN YARDIMCISI OLARAK GÖREVİNE DEVAM EDECEK VE KARABÜK’ÜN BİR ŞANSI..
Karabük yaşayanlarında çok ince bir tereddüt,çok ince bir sıkıntı vardı,Sayın MEHMET ALİ ŞAHİN’İN AK Parti içinde çok daha aktif pozisyonu istemeyerek,nispeten geri planda kalmayı yeğlemesi,ciddi bir moral travması yaşattı bu Kent insanına.
Karabük yaşayanları “YA BİRDE Sayın MEHMET CEYLAN BAKAN YARDIMCILIĞI POZİSYONUNU KAYBEDER VEYA BU POZİSYONDAN AYRILIRSA..” gibi bir kuşku,bir tereddüt yaşıyordu Karabük sakinleri.
Nereye gitseniz bu ruh hali ile karşılaşıyordunuz Karabük’te.
Hem de “Sayın MEHMET ALİ ŞAHİN,YENİ FONKSİYONEL,YİNE AK PARTİ’NİN SÖZÜ GEÇEN,SÖZÜ DİNLENİR,AK PARTİ’NİN ÇOK GÜÇLÜ SİYASİ FİGÜRLERİNİN BAŞINDA GELİYOR..” şeklinde ki inanca rağmen pesimist bir ruh hali seziliyordu Karabük’te.
Sayın MEHMET CEYLAN’IN Bakan Yardımcılığı görevinde kalmış olması moralleri düzeltti,bir anlamda teselli ikramiyesi gibi oldu Karabük açısından..
Sayın MEHMET CEYLAN Karabük’e hizmet noktasında elinden gelen çabayı gösteriyor ve gösterirde,bunu yıllardan beri gördük ,biliyoruz,tanığı olduk.
YİNE BU KENTE HİZMETLER VERECEKTİR..
Öncelikle KATI ATIK BERTARAF TESİSİ olayı var..
ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK Bakan Yardımcılığı görevine gelir/gelmez,ilk üzerine eğildiği konulardan birisi bu KATI ATIK BERTARAF Tesisi oldu ve yarım kalan işlerin bitmesi için gerekli tüm girişimleri yaptı.
Sayın MEHMET CEYLAN’IN görevde kalması çok/çok iyi oldu..

ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ’NDE TESİS YÖNETİCİSİ BİR DOSTUMUZUN “MÜLKİ İDARE NE YAZIK Kİ BİZLERİ UNUTTU..” YAKINMASI…
Organize Sanayi Bölgesi’nde,önemli bir tesisin Yöneticisi durumunda olan bir Kardeşimiz “MÜLKİ İDARE NE YAZIK Kİ BİZLERİ UNUTTU .GELİP BİR DERDİNİZ VAR MI DİYE SORANIMIZ BİLE YOK..” diye yakındı.
OYSA ÇOK SORUNLARI VARMIŞ..
Kimse gelip dertlerini sormadığı gibi “İSTEDİKLERİ RANDEVUYA ARADAN GEÇEN YILLAR İÇİNDE CEVAP BİLE ALAMADIKLARINI..” söyledi “DAĞIN BAŞINDA DERTLERİMİZLE BAŞ/BAŞAYIZ..” gibi ifadeler kullandı.
Karabük Organize Sanayi Bölgesi’nde ki tesislere “BİR YIĞIN VE BÜYÜK MEBLAĞLAR TUTAN CEZALAR YAZILMIŞ..”,Karabük Belediyesi SAYIŞTAY DENETÇİLERİNİN yazdıkları cezaları uygulaması CAN YAKIYORMUŞ.
KARABÜK BELEDİYESİ UYGULAMAK ZORUNDA ELBET.
Katı atık bertaraf parası alınmadı ceza,atık su bedeli alınmadı ceza ve bunlar onbinlerle,yüzbinlerle ifade edilen meblağlarla Organize Sanayi Bölgesi Sanayicilerinden tahsil ediliyor..
O Yönetici Kardeşimiz “ÇOK SAHİPSİZİZ..” diyor..
“BİZİ SAHİPLENEN BİR İRADE YOK…” diyor..

“SAFRANBOLU SANAT ÜNİVERSİTESİ İÇİN HERHANGİ BİR GİRİŞİM VAR MI..?”,YOKSA BİR FANTAZİ OLARAK MI KALACAK DERSİNİZ..!!
KARABÜK ÜNİVERSİTESİ Rektörü Prof.Dr.Sayın REFİK POLAT’IN gündeme getirdiği SAFRANBOLU SANAT ÜNİVERSİTESİ noktasında herhangi bir gelişme var mı acaba..?
BİZ YOK DİYE BİLİYORUZ.
Zaten SAFRANBOLU SANAT ÜNİVERSİTESİ için herhangi bir gelişmeyi KİM BAŞLATACAK,NASIL BAŞLATACAK bu konuda bir hayli karamsarlığa yol açan bir durum.
KARAMSARLIĞA YOL AÇAR,zira,bu gelişmeleri,bu girişimleri KİM/KİMLER Başlatacaklar ve bunu başlatırken de gerekli ALT YAPI noktası hangi aşamadadır..?
Dikkat ediyoruz.
SAFRANBOLU YAŞAYANLARI DA BÖYLE BİR HEDEFİ BENİMSEMİŞ gibi durmuyorlar,bir Kentin insanı o olayı iyiden iyi benimseyecek ve iyiden iyiye içselleştirecek ki o iş mesafe almaya başlasın..
SAFRANBOLU’DA KİMSENİN UMURUNDA BİLE DEĞİL OLAY.
Görünen,kimsenin umurunda olmadığı..
SAFRANBOLU SANAT ÜNİVERSİTESİ İÇİN SİZE BİR SORU..!!
Bu fikir BİR VİZYON MU..?
Yoksa bu fikir BİR FANTAZİ Mİ..?
Ne dersiniz..!

12 kişi görüş bildirdi

  1. ADNAN

    Ahmet bey biliyorsunuz ki fantezi fransızca bir kelime.Anlam yüklerinden birisi sınırsız,sonsuz hayal demek.Önce hayel etmek lazım ki zemin ve şartlar gerçekleştiğinde gerçekleştirilebilsin. Ecevitin bunlar hayalci suçlamasına rahmetli Erbakan hayal etmeden yapamazsınız diyordu.Erbakanın talebeleri bu ifadeyi tam iktidar olunca ‘Hayaldi Gerçek oldu ‘sloganıyla ifade ettiler.Marmaray Abdulhamitin hayaliyli onlarca yıl sonra gerçek oldu.Şimdi dün akşam izmir konuşmasında CB çanakkale boğazını köprüyle geçmekten bahsediyor.Olur mu olur.Kanal istanbul olur mu olur.Yeter ki Türkiye ekonomisi canlı ve diri olsun.Yeter ki ülke kaynakları terör yolunda heder olmasın.Yeter ki anamuhalefet adam gibi muhalefet edebilmeyi becerebilsin.MHP sağlıklı kongre yapabilsin.
    Burhanettin Uysal bu hayali sadece KBÜ ye koymadı ki.Üniversitenin bütçesi ve harcama kalemleri diğer kurumlar gibi bellidir.Havaalanı gibi devasa yatırımını üniversite bütçesine yüklemek kolaycılık olur.Havaalanı şehrin meselesiyse buna şehir sahip çıkmalıdır.Hangi bakanlığın işiyse o bakanlık bu işi yapmalı.Üniversite değil.

  2. karabuksporperver-2

    adnan rumuzlu beyin yazdıklarının hepsine katılmıyorum yönetime gelen yöneticilerin ellerindeki gerçeklere göre yatırımlarını yapmaları gerekir abdülhamit döneminde hayal edilen marmaray yeni yapılabiliyorsa burda bir sorun var demektir.sorun ya hayalde ya marmaray yatırımında rahmetli sayın Eceviti eleştirirken biraz insaflı davranıp hayalci suçlamasını dogru anlamak lazım yoksa rahmetli erbakan hayal edip heryere temel atardı herhalde hale bazı yerlerde hala betonlar duruyordur.bu hayallerde hayata geçmedikten sonra hakikaten hayal olmuş oluyor.önemli olan yatırım yapılabilen ülke olabilmek onun içinde ülkemizdeki en önemli sorun adalet sistemidir.yatırım yapan yatırımcı hakkının yenilmeyecegine güvenebilmesidir.yoksa ülkemize bol bol borsaya ve devlet bonolarına yatırım yapılır vadesi geldigindede paralar hemen çıkar gider.sayın ecevitin köy kentler projesi yapaılabilmiş olsaydı bugün herhalde ülkemiz betonlaşmamış şehirler kalabalıklaşmamış heryer araba mezarlıgı gibi olmamış olur büyük kentlerdeki trafik karmaşası olmazdı. yatırım yapmak plan işidir planda 100-200 senelik hayallerle olmaz.

  3. Baykuş

    Adnan Bey’in yorumlarına katılmakla birlikte Sayın Rektör Polat’ın Safranbolu Sanat Üniversitesi ile ilgili FİKRİNİ de doğru okumak gerekir. Sanat Üniversitesi düşüncesi kabul görür veya görmez, bu Rektör’ün üzerinde kafa yorarak, olabilitesi üzerinden dile getirdiği bir önerisiydi gerisi Karabük ve Safranbolu insanına kalmış. Ahmet Gölbek Bey yazısında sanki havaalanı ve sanat üniversitesi üzerinden Milletvekili Uysal ile Rektörü kıyaslamış. Bi kere şunu iyi anlamak gerekir. Evet her ikisi de akademisyen, her ikisi de Rektörlük görevinde bulunmuş ama şöyle bir gerçek var; Uysal bugün millet adına hizmet etmek zorunda olan seçilmiş bir temsilci veya elçi. Rektör Polat ise Karabük Üniversitesi ile öğrencilerine, bölgeye ve ülkeye bilim ve akademik anlamda hizmet etmekle görevli. Dolayısıyla Rektör Polat diyor ki “Benim üniversitemde akademik ve fiziki anlamda laboratuvar, derslik, öğretim elemanı, araştırma projeleri noktasında yetersizlikler varken Üniversite olarak havaalanı gibi büyük yatırım gerektiren bir işe girmek fantazi olur” Bu söylemi doğru okumak gerek. Açıklamalarında ayrıca Karabük’e tabii ki havaalanı yapılsın ama bu diğer illerde olduğu gibi üniversite bütçesinden değil devlet destekli yapılsın. Bu iş madem Uysal’ın hayaliydi şimdi tam da zamanı, seçimlerde vaadettiği projesini hayata geçirmeli ve Adnan Bey’in dediği gibi yatırımın bütçesini üniversiteye yüklemeden, kolaycılığa kaçmadan yapmalı. ELİNİ ÇABUK TUTMALI YOKSA UÇAK KAÇACAK!

  4. murat orhan

    Sn.GÖLBEK

    Kamuoyunu ben aydınlatayım ( sizi değil sizi her kes ve her kesim biliyor )
    Rekabet Kurulu firmalar arası rekabete bakar
    yani Kardemir ile örneğin isdemir izmir dç , yazıcı vb gibi
    bu davalar açıldığı için bu açıdan da incelemer yapılmıştır sadece bilginiz olsun

    Sermaye Piyasası kurulu ve Türk Ticaret Kanunu ise Firma içinde ( Kardemir )yani firmaların yönetimini oluşturan ve firmanın müşterileri
    arasında haksızlık var mı bunları inceler,

    Benim açmış olduğum ve de kazandığımız davalar ( YARGITAY ONAMA LI ) Kardemir yöneticilerinin Kardemirin diğer müşterilerine haksızlık yapmış olduğunun ispatıdır.

    önümüzdeki süreçte de olacaklar ilanen duyuruları yapılacaktır.

    saygılarımla,
    murat orhan

  5. yiğit

    ahmet abi nasılsın inşallah iyisindir biz işakti fesihlerin 350 davaları şu an itibari ile ne durumda bizleri aydınlatırsanız seviniriz saygılar….iş akti fesihler adına teşekkür

  6. ŞAPŞAL SENİ KİMSE BİLMİYOR MU

    BİR İNSAN BİR BAŞKASINA SİZİ HERKES BİLİYOR DERKEN KENDİSİNİN KİMSE TARAFINDAN BİLİNMEDİĞİMİ SANIYOR ACABA.SAHİBİNİN SESİ OLDUNU KİMSE BİLMİYORMU .BİR KÜÇÜCÜK FIÇICIK İÇİ DOLU TURŞUCUK HESABI İÇİ FESAT KİN HASET DOLU TOPLUMDA KİMLEK SAHİBİ OLABİLMEK İÇİN SAHİBİNİN SIRTINDAN UCUZ KAHRAMANLIK YAPAN BİR ZAVALLI.

  7. Gönderen

    Kamuoyunun bir ferdi olarak andınlatıcı bilgiden hiçbirşey anlamadım. Şimdi yargıtayın aldığı/onadığı mahkeme kararında haksız rekabetten mi bahsediliyor, müşterilere ayrımcılık yapıldığından mı?
    Yargıtayın onadığı dava haksız rekabet üzerineydi galiba. Açıklamada haksız rekabet olayı değil, müşteriye haksızlık yapıldı deniliyor….
    Şimdi yargıtayın onadığı mahkeme kararına göre haksız rekabet olayı var mı, yok mu?

    Bir de yargıtayın onadığı mahkeme kararına göre Kardemir yöneticilerinin geçmişte Kardemir ile yaptıkları ticaretten dolayı Kardemir’e milyonlarca geri ödeme yapacağı havası estirildi. Yargıtayın onadığı kararda böyle kesin bir hüküm var mı? Varsa kaç lira geri ödeme yapılacak? Ne zaman yapılacak? Öyle bir hüküm yoksa niye böyle bir hava estiriliyor?
    Kardemir’in küçük hissedarlarının kafası karıştı….

  8. malazgirt

    şapşal….rumuzuyla başlayan rumuz sahibi ve bunun yaptığı yorumu; hakaret içermesine rağmen yayınlayan (demek ki işine gelen) admin. Yorumlardaki kalite düşmeye başlarsa bundan en çok, şu an bunlara müsaade eden, için için gülen zihniyet ve bu zihniyetin uşaklığını yaptığı, çatının kafamıza göçmesini engelleyen!!!! tayfa zarar görür haberiniz olsun.Murat Orhan ı tanımam,yolda görsem selam vermem ama verdiği mücadeleye saygı duyarım.Bu sadece onun değil, geleceğini karabükte,kardemirde görenlerin davası olmalıdır. o yüzden sokak ağzı,çocukça,aptalca yorumlara yer vermemenizi rica ediyorum.

  9. KISASA KISAS

    MALAZGİRT ARKADAŞ RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER,BİRİLERİNE HAKARET EDEN BAŞKALARINDANDA HAKARET GÖRÜR.BU SAYFADA GAZETE SAHİBİNE EN AĞIR ELEŞTİRİLER YAPILIYOR ADAMLAR YAYINLIYORO İNSANLARA HAKARET ETMEYE ÇALIŞANA BENDE AYNI ÜSLUPLA CEVAP VERİRİM VE BUNDAN KİMSENİN GOCUNMASINA LUZUM YOK.TANIMADIĞIN KİŞİLERİ ÖĞRENMEYE ÇALIŞMAK İYİDİR.SONRA HANGİ YORUMA YER VERİP VERMİCEKLERİNİ SİTEYİ YÖNETENLER İYİ BİLİRLER.ADAMLAR KENDİLERİNE YAPILAN HAKARETİ BİLE YAYINLAYACAK KADAR DEMOKRAT DAVRANIYOLAR BU YÖNLERİNİ NİYE GÖRMÜYOSUNDA BİR BAŞKASINA YAPILAN ELEŞTİRİ SANA ÜZÜNTÜ VERİYORKİ.MALAZGİRT ARKADAŞ

  10. malazgirt

    ne oldu mahkemelerden ümidi kesince yorumlardan mı medet ummaya,algı operasyonlarına başladınız.yazımı okuyup anlayabilecek kapasiten olsaydı; sadece murat orhana yapılmış hakaretten değil, herhangi bir şahıs için yapılan hakaret içeren yorumlardan bahsettiğimi anlayabilirdin. herkesin bir tarafı olması doğal,ama karşı tarafa hakaret (küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk tarzı son derece basit yorumlar) içermesi yanlış. bak murat orhan açıkça adını yazarak yorum yapmış,var mı sizde aynı yürek.

  11. gerçekler

    arkadaşlar nezamandır yazmıyordum. ahmetbey hiçbir zaman gasteciligi ögrenemeyecek nedenmi.konuları yayınlayıp yayınlaması biryana herzaman taraflı yayın yapmakta. bizim tabirimizle büyük insanlara haksızda olsalar bulaşmamaktadır aynı zamanda iş verenlerede aynı bunlarda insanın içinde bazı şüpeleri uyandırıyor hiç görüyormusunuz. ahmetbeyin kardemir aleyhinde yazı yazdıgını vergilinin ve diyer başkanların hakkında haksızdahi olsalar yazı yazdıgını gördünüzmü göremessiniz çünkü taraflı gasteci şunları yaz diyorlar yazıyor eski tabirle emir eri şaban gibi

  12. jahariel

    Questa brillante idea appena inciso
    jahariel

Bir Yanıt Yazın Yanıtı İptal Et

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sanatçı Okan Bayülgen: Buradan İngiltere’ye giden de topraklarımıza gelen de aynı ‘öteki’ kaderi paylaşıyor

Yayın: 29.03.2024 14:54
Paylaş:
A+ A-

Sanatçı Okan Bayülgen, “Buradan İngiltere’ye giden ya da güneyimizden, güney doğumuzdan bizim topraklarımıza gelenler, aslında ortak bir kaderi paylaşıyor ‘öteki’ olarak. Biz göç alıyor, sığınmacı alıyoruz, onlara öteki muamelesi yapıyoruz.” dedi.

Oyuncu, yönetmen, fotoğrafçı ve komedyen Okan Bayülgen’in yazıp, yönetip, oynadığı ve “Yılın Prodüksiyonu”, “Yılın Yönetmeni” ile “Yılın Oyuncusu” dahil 6 ödül sahibi “Richard” oyunu 50. temsilinde sanatseverlerle buluştu.

Oyuna, tiyatroya ve gelecek projelerine ilişkin  açıklamada bulunan sanatçı, Richard eserindeki asıl meselenin ötekileşme olduğunu belirterek, “Richard’ın da bir öteki olması bizi çok ilgilendirdi. Yani kraliyet ailesine doğmuş ama kral olamayacak bir öteki. Buradan İngiltere’ye giden ya da güneyimizden, güney doğumuzdan bizim topraklarımıza gelenler, aslında ortak bir kaderi paylaşıyor ‘öteki’ olarak. Biz göç alıyor, sığınmacı alıyoruz, onlara öteki muamelesi yapıyoruz. Biz de çalışmak, eğitim ya da yerleşmek için başka ülkelere, örneğin Kıta Avrupası’nda Berlin’e, Paris’e, Londra’ya gidiyoruz. Biz de orada öteki muamelesi görüyoruz. İnsan kendi doğduğu ailede, kardeşleri arasında ya da anne babaya karşı bile ötekileşebiliyor. Dolayısıyla bu çok önemli. Bunun işlendiği bir oyun. Bu açıdan Shakespeare’e dayanarak, biraz ona dil çıkartarak, biraz da Shakespeare’i överek yazılmış bir oyun.” ifadelerini kullandı.

Bayülgen, eserin yüzde 20’sinin orijinalin adaptasyonu olduğunun altını çizerek, yüzde 80’ini ise yeniden yazıldığının altını çizdi.

William Shakespeare’in kaleme aldığı ilk eserlerin VI. Henry oyunu ile Kral III. Richard’ın hayatını anlattığı oyun olduğunu dile getiren sanatçı, “O tarihte ya Tudorlara yaranmak için ya Tudorların ısmarlaması sonucu, Shakespeare bunu yapıyor yani III. Richard’ı kötü gösteriyor. Arada yüzyıl var ve o yüzyılda Yorkların yani son savaşta ölen Kral Richard’ın gölgesi kalkmamış devlet üzerinden, Tudorlar üzerinden. Bunu kötüleme çabası var. 16. yüzyıl anlayışıyla yani ‘Tanrı kötü insanları -güya- sakat bırakır ki siz ondaki fenalığı göresiniz diye’ anlayışıyla, adama sakatlıklar ilave edilmiş. İşte kambur, çolak, topal, çirkin yapılmış.” açıklamasını yaptı.

Okan Bayülgen, Shakespeare’in eserinde Richard’ı korkunçlaştırdığının altını çizerek, şu bilgileri verdi:

“Öyle bir adam değil. Çok yakın tarihte, 2012’de kemiklerin bulunması ve 2015’te Richard’a ait olduğunun tescillenmesiyle ortaya çıktı ki bu adamda biraz skolyoz var. O skolyoz da dışarıdan pek belli olmuyor. Yani kambur falan da değil. Eğri büğrü de değil. Yakışıklı bir adam. Savaşta kahramanca ölen son kral. Ama ne olmuş bugüne kadar? Bizim bu pek demokrat kıta Avrupası, İngilizler her şeyi demokrasi adına ve siyaseten doğruculuk yaparak herkesi temize çekmiş, düzeltmiş. Richard’ı bırakmışlar. Richard günden güne daha da korkunç hale getirilerek oynanıyor. Bu oyun bir soru soruyor. Diyor ki siz hala neden korkuyorsunuz? Yani 500 yıldır her gelen oyuncu, kimliği ne olursa olsun demokrat, ilerici, gerici, sağcı, solcu fark etmiyor; aynı hilkat garibesi Richard’ı oynuyor. Bir yandan bu açıdan Shakespeare’e dil çıkartıyor.”

“Söyleşilerle aslında bir şölene dönüştü”

Eserde, “sanatçı nerede durmalıdır?” sorusunun işlenmediğinin altını çizen başarılı sanatçı, “Aleladelik, üst insan olmak, Nietzsche’den, Baudrillard’dan, Alain Badiou’dan, Kierkegaard’dan Freud’a kadar, aslında sanatçının kim olduğu, ne yapması gerektiğiyle ilgili çok mesaj var oyunda. Ama iktidar yazarı olmak, olmamak gibi bir derdimiz yok. Tarih boyunca böyle olmuştur; her iktidara yakın duran yazarlar vardır. Uzak, muhalif olan yazarlar vardır. Bu oyunun özellikle meselesi bu değil.” diye konuştu.

Oyunun 50 temsilde geçirdiği değişikliklere de işaret eden sanatçı, şunları kaydetti:

“İlk oynadığımızda berbattık. Oyun da henüz toparlanmamıştı. Hızla festivale yetiştirilmişti. Hatta ilk 2-3 oyunu seyredenlere de ‘Davetiye vereyim, gelin bu halini görün.’ diyorum. Fakat seyircimizden büyük bir teveccüh gördük. Açık hava tiyatrosunda 4 bin kişiye, Atatürk Kültür Merkezi ya da diğer binli sayıları geçen seyirci kapasiteli yerlerde full oynadık, hakikaten. Ardından, sanatı üretenin ve seyircinin bir araya gelmesiyle birkaç saat süren söyleşilerle aslında bir şölene dönüştü. Bugün ‘Herkes için Shakespeare’ diyerek aslında Shakespeare’in sahibi olduğunu düşünen İngiltere ve Kıta Avrupa’sına da 1tatlı bir iltifat yapıyoruz üst yazıyla. Sinemada alt yazı, tiyatroda da üst yazı vardır. İngilizce üst yazıyla oynanıyor bugün oyun. Bu da önemli bir gelişme. Bu oyun bizim özel hatta ödenekli tiyatrolarımıza iki alışkanlık bırakacak. Bir; ki çoktan başladı, oyun sonrası söyleşileri. İki; İstanbul’umuzda, Türkiye’mizde yaşayan, yerleşik ya da kısa süreliğine burada olan yabancılar için İngilizce üst yazıyla oynanması. Bu iki gelişme de aslında bizim hem seyirciyle ilişkimiz hem de tiyatromuzun yeri açısından ya da seyirciyi önemsememiz açısından güzel göstergeler.”

Okan Bayülgen, tiyatro yapmanın hiçbir zorluğu olmadığına dikkati çekerek, “Tiyatro yapmak, tiyatrocu olmak, tiyatronun, bu atmosferin içinde olmak müthiş bir şey. Bu kadar uğraşıp didinip zar zor konservatuara girip, ayakta kalıp tiyatro yapanlar bir de üzerine şikayet ederse artık fazla geliyor bana. Şikayet etmeye hakkımız yok. Bunu biz istedik. Annemiz, babamız bize mani olmaya çalıştı, ‘Yapma çocuğum.’ dedi, önümüze dikildi, yalvardı, ‘Evlatlıktan reddederiz.’ dedi. Şimdiki aileler değil, bizim zamanımızdaki ailelerden söz ediyorum. Yine de ısrar ettik, yaptık. Neden şikayet ediyoruz o zaman?” değerlendirmesinde bulundu.

Son dönemde tiyatronun, yaptığı birçok işin önüne geçtiğini vurgulayan sanatçı,”Şu anda ‘Richard Otel’de’ diye bir oyunumuz var. Yine Richard’da oynadığım bir arkadaşım, hem ortak yazar hem yardımcı yönetmen Nihal Usanmaz’la orada da çalışıyoruz. Aynı anda o oyunu çıkardık, Richard’da oynuyoruz ve Ankara’da, Devlet Tiyatrosunda ‘Dracula’nın provaları başladı. O da mayıs ortasında sahnelenecek. Araya bir küçük oyun daha sıkıştıracağız. Böylece gelecek sezona 4-5 oyunu aynı anda oynayarak gireceğiz.” dedi.

“Shakespeare aslında bütün dünyaya ait”

Sanatçı, oyunları yurt dışında da sahnelemeyi çok istediklerine işaret ederek, “Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de oyun koyabilirsiniz, yeter ki oyununuz onlar için yeni ve farklı bir şey ifade ediyor olsun.” ifadelerine yer verdi.

Uluslararası tiyatro festivallerine gitmek konusunda ise Bayülgen şunları söyledi:

“Aslında Richard için çok devreye girenler oldu. Fakat bizim, sinemadaki gibi bazı filmlerimizin, yönetmenlerimizin alışageldik şekilde Cannes’da, Berlin’de, farklı festivallerde ödül alması gibi bir lobimiz yok tiyatroda. Bazı oyunlar zar zor gidiyor, geliyor ama bunu da başlatmak lazım. İngilizlere de bir şey söylemek için Shakespeare’i tercihimiz biraz da bu yönde kıymetliydi. Shakespeare ile ilgili bir şey söylediğiniz zaman artık bu sadece İngiltere’ye değil, bütün dünyaya ilginç geliyor. Çünkü artık İngiltere’ye ait bir yazar değil Shakespeare. İngilizler sahip çıkıyor tabii, adam İngiliz ama artık o, tiyatro kütüphanesinin en önemli yazarı olarak aslında bütün dünyaya ait. Dolayısıyla Türkiye’den birisi çıkıyor, diyor ki ‘Ya kardeşim, pek demokratsın ya, senin yapamadığını bak ben yaptım ve sana, senin biraz da kafanı açabilecek, yeni fikirler verecek bir şey söylüyorum. Gelip orada oynayayım mı? Diyecek ki oyna ama sinema filmi nasıl gidiyor? WeTransfer’le, yüksek bir dosya olarak gidiyor. Bir küçük flash diskle gidiyor. Gitmesi bugünkü teknolojiyle rahat. Tiyatro kamyonlarla, insanlarla gidiyor. Biz bugün Anadolu’da bir yere gittiğimizde birkaç kamyon ve 51 kişi gidiyoruz yani kolay değil. Onun için bu kadar adamı götürüp orada oynatmak hiç kolay değil. Tarihte yapılmış. Bunu yapan müthiş tiyatrocu abilerimiz oldu.”

“Yurt dışına oyunla gittiğinizde işin kolayına kaçamazsınız”

Okan Bayülgen, uluslararası gösterimlerde iki kişilik oyunlarla ve dekoru oradan tedarik ederek gidilebildiğini aktararak, “Ama bizim oyun için orada bir inşaat yapmalısınız. Bu kolay bir şey değil. Bir yandan da tiyatronun şöyle bir tarafı da var; hep böyle kolaya kaçamazsınız. Yani ‘Yurt dışına gidecek bir oyun var’. Eee? ‘Bir hırkayla gidelim.’ Hayır o değil. Bu tiyatro. Nasıl sinemanın böyle bir cazibesi, şaşası var. Tiyatroda da bazı oyunlarda seyirciye oyunculuk, müzik performansları, dans gösterdiğiniz kadar, dekor, kostüm ve ışık konusundaki kreasyonunuzu da göstermeniz lazım. Tiyatro çünkü bunların bir bütünü. Çok farklı sanatların bir arada oluştuğu büyük bir sanat diyoruz.” diye konuştu.

Richard oyununun yurt dışına gittiğinde en az 600 kişilik bir salonda oynaması gerektiğinin altını çizen sanatçı, “Dracula’yı Devlet Tiyatrosunda sahneleyeceğiz. Mesela Dracula’nın şahsı daha fazla yurt dışı festivalleri açısından çünkü devlet, Kültür Bakanlığımız, ‘Biz buna uluslararası, dünya markası fantastik kişilik olarak da bakalım. Bunu şu festivalde ya da tiyatroda oynayalım.’ derse oynanır. Bu da aynı şeyi yapabilir.” ifadelerini kullandı.

Bayülgen, bütün tiyatro oyunlarının “Kral Çıplak” dediğine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

“Bütün derdimiz seyirciyle böyle bir alışveriş içinde olmak. Bütün oyunlar bir şey söyler. Hangi oyunlar bir şey söylemez? Oyuncusu, yönetmeni ya da yazarı başka dertler içindeyse bir şey söylemeyebilir. Örneğin gelir der ki ben sana bir hikaye anlatacağım. Niye anlatacaksın bu hikayeyi? İşte ben bunu yazıyor muyum, yazabiliyor muyum diye baktım. Ya da oyuncusuna dersin ki ‘Senin derdin ne?’ Oyun bir şey söyler, bir ufuk açar, bir yere dokunur. Katarsis denilen şey gerçekleşir. Bir ahlaki yıkanma ortaya çıkar. Herhangi bir şey. Oyuncu diyorsa ki, ‘Benim derdim kendimi el aleme göstermek. Bakın ne güzel oynuyorum. Gördünüz mü beni? Bir daha alkışlayın bakalım.’ falan. Bunlardan bir şey olmaz. Sanatçının hep bastıramadığı, dert edindiği, paylaşmak istediği bir şey vardır. Resim mi heykel mi tiyatro mu müzik mi, her neyse. Bir yardım çığlığı gibi. Çünkü sanatçı da acayip bir tip. O da bir iletişim kurmak istiyor. Onun da bir derdi olmuş mesela çocukken. İşte anlatırsa çocukken neler olduğunu, çocukken dertli olan başka birileri de onu anlar. Beraber bir şey olur. Ama sürekli aynı şeyi de söyleyemez, yeni bir şey söylemesi lazım. Şimdi ideali mi tarif ediyorum? Hayır. Sanat şurasından bastırdığımız, buradan sıkıştırdığımız, ‘böyle yapılmalıdır’ diye kural koyduğumuz bir şey değildir. Zaten ne zaman bu kuralları koyarsanız birileri çıkıp o kuralları bozmaya çalışır. Ondan sonra da devrim yaptık derler. ‘Bravo’ deriz biz de. Biz devrimcileri severiz zaten.”

Oyunun ikinci sezonu tamamladığını kaydeden sanatçı, üçüncü sezonda da izleyiciyle buluşacağını sözlerine ekledi.

Eser, 5 Nisan’da Maximum Uniq Hall’de, 14 Nisan’da Atatürk Kültür Merkezi’nde, 16-17 Nisan’da Ankara’da, 3 Mayıs’ta Konya’da, 4 Mayıs’ta Antalya’da, 5 Mayıs’ta Denizli’de, 7 Mayıs’ta ise İzmir’de sahnelenecek.

Kabare Dada ve Net Sanat tarafından sahnelenen eserde Bayülgen’in yanı sıra Şenay Gürler, Ebru Unurtan, Nihal Usanmaz, Kevork Türker, Oral Özer ve Volkan Ateş Gündüz rol alıyor. (AA)