Karabük’te hayatın durgunluğu üzerine şimdiye değin çok yazılar yazıldı.
Çok sözler söylendi.
Karabük’te bir şeylerin hep eksikliği üzerinde duruldu.
Duyarsızlık…
Ben yaptım oldu anlayışı….
Gün ola harman ola dendi.
Karabük’te insanların gelecekle ilgilenmedikleri,günlük yaşadıkları iddia edildi.
Kuşkusuz…
Bu değerlendirmelerin doğru olup olmadığını sorgulayabilecek elimizde kayda değer sosyolojik araştırma sonuçları yok.
Ama gözlemlerimiz söylenenleri doğrular nitelik taşımakta…
Karabük’te yaşam anlayışı farklılık üretmeye devam ediyor.
Ortak bir kültüre vurgu yapamıyor.
Bu durumu nasıl tanımlamak gerek.
İşçi kültürü bu mudur?
Elbette değil…!
Ya emeklilik halinin geleceği birtürlü kucaklamayan kuşkulu durumu mudur?
Bilinmez.!
Sıkıntılar ve sıkıntıların ortaya çıkardığı sorunlar dolayısıyla kentte olup biteni anlamak mümkün olmuyor.
Türdeş kentlerde sosyal hayat kendi dinamizmi ile devam ederken, bu anlayışı oluşturamamış kentlerde yaşam birdenbire alt üst oluveriyor
Türdeş yapı kavramı gücünü köklü geleneksel yaşantıdan alır.
Ortak kültür uzun bir tarihsel sürecinin yaşanmasından sonra ortaya çıkar.
Örneğin bu kültürün mükemmel olarak yaşandığı bir mekanda, bulunduğunuzu hayal edin….
İnsanlar bir kere tanıdık….
Mahalleli birbirini biliyor.
Sokak tanıdık kişilerden oluşuyor.
Sonuç…
Yaşamı kolaylaştıran ne varsa hayata içerik ,anlam ve değer kazanıyor.
Biz ;yatırım,kalkınma,teşvik,yol,içme suyu ,kent meydanı derken kent yaşamı için elzem olan manevi değerleri,kültürü hiçe sayıyoruz.
Göz ardı ediyoruz…
Sonra da neden Karabük’te tuhaf /acayip olaylar yaşanıyor diye kendi kendimize sorular sorup,dövünmeye başlıyoruz…
Sosyal hayatı ortak bir kültürle bütünleşmemiş kentler gelecek açısından sorun oluşturmaktadır.
Karabük’te bu noktada yazılı ve görsel yayın kuruluşlarına da büyük görevler düşmektedir.
Bu kuruluşlar bir kere daha etkin bir biçimde halka ulaşmanın yolunu bulmalı ,bilinçlendirme noktasında eğitici yazılar, öğretici programlarla kültürel hayata aktive kazandırmalıdırlar.
Sadece tüketimi/tüketmeyi pompalayan reklamlar , insanları mutsuz bırakmakta,onları özne değil nesne olmaya itmektedir.
Herkes kendine düşün görevi para kazanma tutkusunun dışında bir sorumluluk anlayışı ile üstlenirse toplum,kente yakışan “türdeş kültürü” oluşturabilir…
Oluşturamazsa ne mi olur?