Bir kentte farklılıkları çoğaltmak mekana değişik anlamlar kazandırır.
Demokrasi kültürü bu anlayış sayesinde güç kazanır.
Kişilerin kentte tahakküm kurması engellenir.
Kentin iradesi mekanlara egemen olur.
Ben yaptım oldu anlayışı geçit bulamaz.
O nedenle bir kentteki sivil toplum oluşumu ve siyasi partileri temsil eden kişilerin sorumlulukları çok büyüktür.
Demokratik olan bu kuruluşların kentte yapılan işleri takip etmesini istememizin en önemli nedeni budur.
Kenti belli kişilerin esaretinden kurtarmak.
Sivil kitle örgütleri ve muhalefetteki siyasi parti temsilcilerinin bu anlamda olayın içinde olmaması bir kent için çok büyük kayıptır.
Halk böyle bir ortamda sahipsiz kalır.
Bence bir kentte, iktidarların topluma verdikleri sözlerin arkasında durmamalarında cılız demokratik yapılanmaların büyük bir rolü vardır.
Eğer öyle olmasaydı iktidar sahipleri yapmadıkları ve gerçekleştirmedikleri işlerle ilgili olarak yeniden halkın önüne çıkma cesaretini gösteremezlerdi..!
Türkiye’de demokrasinin kalitesini artırmak için herkese büyük sorumluluklar düşmektedir.
Bana dokunmayan yılan yaşasın zihniyetiyle hareket edildiği zaman haklar ve haklar büyük zarar görmektedir.
Zarar çılgınlığının geleceğe yön vermesi bizleri yeni yanlışlıklara sürüklemektedir.
Bunu önlemenin en kolay yönü kent demokrasisini işlevsel kılmaktır.
Buna yapacak olanlar kimlerdir?
Tabii ki sivil toplum kuruluşlarıdır.
Olumsuzluklardan kurtulmak için ne yapmak gerekir?
Sivil toplum kuruluşlarının kentin sorunlarına karşı duyarlılığını artırmak..
Ondan sonrası ise etkin demokratik usul olan muhalefet mekanizmasını kurallarına göre harekete geçirmek.
Yaşadığımız kentte, STK’ların işlevsizliği “var olmayı” tartışmalı bir hale getirmektedir.
Böyle bir durum; yaşam kalitesi ve refaha büyük bir darbe vurmaktadır.
Yöneticilerde sorumsuzluk duygusunu güçlendirmektedir.
Kentin yaşanabilir olma özelliğini sekteye uğratmaktadır.
Kentler ancak bizimle vardır.
Bizim düşüncelerimizle ve eylemlerimizle geleceği kucaklarlar.
Mekanlar insanlarla hayat bulur ve gelenek ve kültürlerini oluştururlar.
Bunları yok saymak kentin geleceğine ipotek koymaktır.
Şunu bilesiniz ki…
Kentler asla bu düşüncesizliği ve umursamazlığı kaldıramazlar.!