KUŞATILMIŞLIK VE CESARET ÜZERİNE

KUŞATILMIŞLIK VE CESARET ÜZERİNE

Yayın: 24.03.2016 08:32
Paylaş:
A+ A-

Birey ve kuşatılmışlık…
Böyle bir niteleme kafanızda hangi düşünceleri uyandırır.?
Özgürlüklerin yitirilmesini mi?
İnsanın hareket olanağının sınırlandırılmasını mı?
Yoksa belirli bir mekana hapsedilişini mi?
Evet…
Doğrusunu söylemem gerekirse…
İçinizden geçeni okuyor gibiyim.
Bunların hepsi kuşatılmışlığın anlatımı olabilir….
Kuşatılmışlık her devri anlatan evrensel bir kavram.
Nasıl mı?
İnsan çıplak olarak doğar.
O’na bir çul bulunur…
Büyük bir bitki yaprağına ya da beze sarılıp sarmalanır.
Kuşatma ilk önce doğduğu mekanda üşümeme adına bireyi korumak için yapılır.
Daha doğrusu böylece kuşatılmaya alıştırılmış olur.
Birey bu nedenle yaşamı boyunca kuşatılmışlıklara boyun eder.
Kuşatılmayı doğal bulur.
Bu durum yaşamı durağanlaştırır.
Giderek yapıyı muhafazakarlaştırır.
Toplumun ise kendini aşması için dinamizme ihtiyacı vardır.
Ancak kuşatmalar bunu o süreçten mahrum bırakır.
Kuşatmalar birey özgürlüğüne indirilmiş bilinçli kısıtlamalardır
Bu sayede toplum izin verilen denge aralığında tutulmaya çalışılır.
İstenilen şekilde yapılandırılır.
Biz buna “hayat” deriz.
Durumu biraz daha kişiselleştirirsek…
“İşte benim hayatım” deriz.
Kuşatılmışlığı içselleştirmeye başlarız.
Buradan tekdüzeliğe alıştırılırız.
Arkasından kabullenme süreci bizi kendi cenderesine alır.
Hayatımızda oluşabilecek durgunlukların nedeni budur.
Böyle bir durumda…
Bireyin kendini sorgulama süreci başlar.
Nedenler/niçinler üzerinde durulur.
Ama bunun müsebbibini bir türlü bulamazsınız.
Ruhsal sıkıntılar giderek sizi rahatsız etmeye başlar…
Şimdi buradan sormak isterim…
Sizce tarih bizlere öğretildiği gibi yazı ile mi…
Yoksa insanın doğduğu anda kuşatılması/kuşatma altına alınması ile mi başlar.?
Kendinizi bu soru karşısında ikiye bölünmüş gibi hissediyorsunuz değil mi?
Gölnünüzü hoş tutun…
Elbette buna yanıt vermek zorunda değilsiniz.!…
Ama şunu iyi bilin ki hayat bütün kuşatılmışlıklara rağmen onu “yaşamak” için büyük cesaret ister.
Bunu gösteremeyenler kaybeder.
Tarih onları hiçbir zaman yad etmez.
Aşağıdaki değerlendirme yazısı ile kendimi kuşatılmışlıktan azede etmek istiyorum.
Bakın Tunuslu lider Raşid el-Gannuşi konuyla ilgili olarak ne diyor:
“Allah insanları hür yaratmıştır…
İnsanları bir yere götürecek olan onların bizzat kendileri,vicdanlarında oluşan kanaattir…
Tehdit ve baskı (kuşatma aracı olarak)* …iki yüzlülük(münafıklık) sonucunu doğurur;bu ise insana yamanacak en kötü vasıftır.(**)

(*) Parentez içindeki açıklama bana aittir.
(**)bkz Hayrettin Karaman,”Gannuşi’yi Doğru Anlamak.” Yeni Şafak,29 Temmuz
2012,s.2

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Özhaseki’den belediyelere kentsel dönüşüm çağırısı:

Anadolu Ajansı
Yayın: 28.03.2024 20:24
Paylaş:
A+ A-

SİNOP (AA) – Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, “Kentsel dönüşümün üç ayağı var. Bir tanesi de Bakanlık. Biz istekliyiz, hazırız, bekliyoruz. Bu konuda yetki almış bir bakan olarak diyorum ki A'dan Z'ye kaç tane parti varsa söz, yeter ki kentsel dönüşüm yapın, kapı sonuna kadar açık. A,B,C,D,E hangi parti olursa olsun.” dedi.

Özhaseki, AK Parti Sinop İl Başkanlığı tarafından Polisevi'nde düzenlenen iftar programında yaptığı konuşmada, Türkiye'de son 100 yıl içinde 6 ve üzeri şiddette meydana gelen yıkıcı deprem sayısının 231 olduğunu söyledi.

Sadece ana karada meydana gelen deprem sayısının ise 60'nın üzerinde olduğunu vurgulayan Özhaseki, depremlerde kaybedilen insan sayısının da 130 bin olarak gerçekleştiğini belirtti.

Özhaseki, bu depremlerin ülkeye verdiği zararın ise milyarlarca dolar olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

“Deprem ülkesiyiz bunu bilelim arkadaşlar, kabul edelim. Şu anda hareketli, kırılmamış nerede, ne zaman, hangi şiddette kırılacağı belli olmayan 500'ün üzerinde fay hattı var bu memlekette. O yüzden her ne yaparsak bu gerçekliği bilerek yapmak zorundayız. İşimizi ona göre muntazam yapmak zorundayız. Evlerimizi, iş yerlerimizi bahçemize yapacağımız affedersiniz bir köpek kulübesini dahi öyle yapmak durumundayız. Mevlana Hazretleri diyor ki, 'Akıl dize vurup ah etmek için değildir, akıl olanı biteni görüp ibret alıp yola revan olmak içindir.' Çok şükür bizler akıllı insanlarız. İkide bir dizimize vurup ağlayıp yeniden aynı yerden başlamanın da bir manası yok ki. Tedbir almadıktan sonra hiçbir anlamı da kalmıyor zaten bu işin.”

– “Biz istekliyiz, hazırız, bekliyoruz”

Deprem riskinin ortadan kaldırılması için birincil önceliklerinin kentsel dönüşüm faaliyetleri olması gerektiğini aktaran Bakan Özhaseki, bu noktada bakanlığın kapılarının tüm belediyelere açık olduğunu vurguladı.

Özhaseki, kentsel dönüşüm noktasında bakanlık olarak istekli ve hazır olduklarını belirterek, şunları kaydetti:

“Kentsel dönüşümün üç ayağı var. Bir tanesi de Bakanlık. Biz istekliyiz, hazırız, bekliyoruz. Bu konuda yetki almış bir bakan olarak diyorum ki A'dan Z'ye kaç tane parti varsa söz, yeter ki kentsel dönüşüm yapın. Kapı sonuna kadar açık. A,B,C,D,E hangi parti olursa olsun. Ne olur değişim, dönüşüm, bir an evvel evlerimizi depreme dayanıklı hale getirelim. Elimdeki bütün imkanları namus sözü sonuna kadar kullanacağız, buyurun. Fakat arkadaşlar bir grup arkadaşımız tövbe yanaşmıyor bu işe. Zor bir iş vatandaşı ikna edeceksiniz, plan yapacaksınız, eziyet çekeceksiniz, evleri yaptıktan sonra dağıtması bile başlı başına bir sorun. Bir türlü yanaşmıyor arkadaşlar. Bana göre de o arkadaşlarımız hakkıyla vazifelerini yerine getirmiş olmuyorlar. Hele hele İstanbul'daki ilçeler için söylüyorum. Çünkü Bakanlık hazır ama asıl çalışması gereken grup belediye.”

Belediye başkanlarının kentsel dönüşüm konusuna daha fazla ağırlık vermeleri gerektiğine dikkati çeken Özhaseki, “Belediye başkanları kültürle de uğraşır, sanatla da uğraşır, düğünlere de gider başımızın üstüne. Zaten bunlar olmazsa olmazımız bizim. Ama İstanbul gibi, İzmir gibi yerde birinci iş kentsel dönüşüm. Deprem her geldiğinde çünkü en sevdiklerimizi alıyor, götürüyor. Götürürken de hangi partili diye bakmıyor ha ona göre. Dini, imanına, insafına da bakmıyor. Alıyor, götürüyor. O yüzden bizim birinci yapmamız gereken iş bu.” diye konuştu.

Özhaseki, Sinop'ta altyapı sorununun olduğunu ve bunu çözmek gerektiğini de vurgulayarak, “Ne kadar bir bedel gider diye baktım. O kadar çok birikmiş ki iş 130 milyon dolar civarında altyapıya para gidiyor. Su, kanal, arıtma tesislerine. Bu bir belediyenin gücü ile de olacak değil haliyle, dışardan kredi bulup yaptırmak gerekiyor. Bu fonlar da bizim elimizde. İnşallah bunu yaparız.” ifadelerini kullandı.

Bakan Özhaseki, kentteki temasları kapsamında iftar programı öncesi Sinop Valiliğini de ziyaret ederek, Vali Mustafa Özarslan'dan çalışmalar hakkında bilgi aldı.