Lojistik Köye Ne Oldu?

Lojistik Köye Ne Oldu?

Yayın: 26.06.2015 08:32
Paylaş:
A+ A-

Hatırladınız mı?
Dünkü yazımda da raylı sistem taşımacılığına ne oldu sorusunu yöneltmiştim.
Bugün de lojistik köy üssüne ne oldu meselesini buradan gündeme taşıyorum.
Sahiden…
Bir lojistik köy meselesi vardı.
Batı Karadeniz ‘in en önemli taşımacılık ve dağıtım merkezi Karabük olacaktı.
Ne oldu?…
Unutuldu gitti bile…
Biz de…
Düşünce var…
Laf var.
Ekran başında iyi giyimli şık beyanatlar var.
Ne yok…
İcraat yok.!
Sahiplenme/sahiplenilme noktasında müşkülatımız devam ediyor.
Kafamızda bu konuyla ile birçok soru var.
Kent için ortaya atılmış güzeli arayan o kadar düşünce, tozlu raflarda duran gazete koleksiyonlarını süslemekten başka bir işe yaramıyor.
Ne acı bir gerçek…!
Söylenen sözler gerçekleşmiş olsa…
Karabük bugünkü halinden çok daha iyi bir durumda olurdu.
Günümüzde sıkıntı yaratan birçok mesele çözümlenmiş olurdu…
Karabük’te yaşam kalitesi artardı.
Sosyo-ekonomik gelişme hız kazanırdı.
Karabük bu anlamda düşündüğünüz zaman bir çok fırsatı yitirmiş kent durumunda.
O nedenle…
Kentte keyifsizlik veren husus nedir diye sorarsanız hemen yanıtını verelim.
Öngörüler bir türlü gerçekleşme aşamasına geçemiyor.
Daha önce de belirttiğim gibi yapılanlar da tat vermiyor.
Kamusal ihtiyaçları karşılamakta zorluk çekiliyor.
Şirinevler Araştırma Hastanesi açıldıktan sonra sağlık alanında yaşanan sıkıntılar bunun en basit örneğini oluşturuyor.
Karabük’te yön şimdilerde neyi gösteriyor
Herkes gibi Karabük’te siyaseten yeni kurulacak hükümeti bekliyor.
Bundan sonra herkes kendine düşeni yapmak zorunda.
Ben öyle düşünüyorum.
MHP Karabük milletvekili Sayın Durmuş Yalçın ilk işim eşrafı bir araya getirmek demişti.
Ben de Karabük’te eşraf yok ki nasıl toplayacaksınız diye bu köşeden bilimsel iki makale ayarında yazı yazmıştım.
Kimseden bir yanıt gelmedi.
Ben de şimdi merakla milletvekilimiz Sayın Durmuş Yalçın’ı izliyorum.
İnşallah dediklerimde yanılıyorumdur.
O nedenle eşrafı olmayan Karabük’te kentin sahibi kimdir diye soruyorsanız düşüncelerimi birkez daha buradan açıklayayım.
Vali,Belediye Başkanı,TSO ve sivil toplum kuruluşları.
Karabük’te bölgecilik nedeniyle sivil toplum etkinlikleri bakımından etkili bir kent değildir. Bu da ayrı bir araştırma konusu tabi…
Ama burada meseleyi tartışmayı şimdilik yersiz buluyorum.
Yakında Karabük’te STK’ları (Sivil Toplum Kuruluşları) konu alan bir makale yazmayı kendime bir görev bildiğimi buradan sizinle paylaşmak durumundayım.
Ne diyorduk…
Evet kayak merkezi…
2015 genel seçim vaatleri…
Derken…
Sahiden…
Bir türlü gerçekleşmeyen “ Lojistik Köy ya da Üs “kurma meselesine ne oldu?
Unutuldu mu?
Vallahi…
Ben çok merak ediyorum doğrusu…!

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

“Gölgeyim Ben” Karabük’te okuyucusuyla buluşuyor

Yayın: 29.03.2024 16:54
Paylaş:
A+ A-

The Poet House tarafından yayımlanan mini kitapta Tuğba Turan’ın “Gölgeyim Ben” adlı hikayeleri İsmail Sertaç Yılmaz tarafından çizilen illüstrasyonlarla bir araya getirildi.

Karabük’te polisiye ve gerilim türünde kitap yazan Tuğba Turan, güçlü kalemiyle yeni bir başarıya imza attı. Karabük’ün yetenekli yazarı Tuğba Turan, bu kez okuyucusunu dört hikayede buluşturuyor. Hikayelerinde, kadınların erkeklerin gölgesinde kalmaktan çıkıp, kendi güçlerini keşfetmelerine vurgu yapıyor. Karakterinin gölge üzerinden güçlenmesi, aslında kadınların toplumda ikinci planda tutulduğu, bastırıldığı ve görmezden gelindiği gerçeğini simgeliyor. Ancak bu hikayeler, kadınların içlerindeki gücü keşfetmeleri ve erkek egemen topluma karşı mücadele vermeleri üzerinden umut ve ilham veriyor. Gölgelerden güç alan anti-kahramanın, kadınların kendilerini güçlü ve değerli hissetmelerine yönelik bir metafor olması da bu mesajın önemli bir parçasını taşıyor. Bu hikayeler, kadınların kendi ayakları üzerinde durmalarını, seslerini duyurmalarını ve adalet arayışlarında korkusuzca ilerlemelerini konu alıyor. Bu sayede, kadınların erkeklerin gölgesinde kalmayı reddederek kendi ışıklarını yakmaları ve hayallerine doğru ilerlemeleri teşvik ediliyor.

Bu kitap aynı zamanda sakin kitap ‘slow book’ projesi, hızlı tüketilen kitaplara karşı bir başkaldırı niteliği de taşıyor. Hikayelerinde gücünü gölgeden alan anti-kahramanın yaratıcısı Turan, kitabında şu ifadelerde bulunuyor: “Ben yoklukla güçlendim. Hiçlikten doğdum. Bir kadının içine düşerken zevk veren, düştükten sonra istenmeyen bir bebek gibi, boşluğu doldurdum. Ben oldum” sözleriyle karakterinin iç dünyasını anlatarak, kadınların sessizliklerine ses katmayı hedefliyor.

“Gölgeyim Ben”, kadınların güçlenme sürecini ve adalet arayışını ele alan etkileyici hikayelerle dolu bir kitap olarak okuyucularla buluşacak. Bu kitap ile Yazar Tuğba Turan’ın Karabük ve Türkiye genelinde edebiyata ve sanata farklı bir bakış açısı getireceğinin mesajı veriliyor. (Esra Oğuzkağan Özkan)