Biz ;yatırım,kalkınma,teşvik,yol,içme suyu derken bir kent yaşamı için elzem olan manevi değerleri hiçe sayıyoruz…
Yani kent kültürünü geliştirecek hamleleri önemsemiyoruz.
Sonra da neden Karabük’te tuhaf /acayip olaylar yaşanıyor diye kendi kendimize sorular sorup,dövünmeye başlıyoruz…
Sosyal hayatın manevi kültür değerleriyle beslenmemesi aksaklıklara neden oluyor.
Kent bütünlüğüne ve gelişimine olumsuzluklar yüklüyor.
Bu yetersizliği ne ile aşmaya çalışıyoruz. ?
Polisiye tedbirlerle…
Ama nereye kadar?
Sadece tüketimi/tüketmeyi pompalayan reklamlar , insanları mutsuz bırakmakta,onları özne değil nesne olmaya itmektedir.
Nesnenin özneden bağımsız hali kimliksizlikleşmedir.
Bu durumu kabullenmek kenti kendi var oluş kaynaklarından yoksun bırakmaktır.
Daha doğru bir anlatıyla…
Sosyal hayatı çileli kılacak bir gelişmedir.
Şimdi ne demek ki istiyoruz.?
Bakın…
Anma etkinlikleri düzenliyoruz.
Hususiyeti örnekleyelim…
1994 tarihinden itibaren Bahaddin Gazi hazretlerini anmaya başlamışız.
O zamanki Karabük Belediyesi mensuplarının da bu işte büyük katkıları olmuş…
Karabük’e 28 km uzaklıkta Dede Yaylasında her yıl bu anmaları düzenli bir biçimde kurulan vakfın da katkılarıyla gelenek haline getirmişiz.
Biz, Bahaddin Gazi hazretlerini neden anıyoruz?
Karabük’ün manevi kurucusu olduğu için.
Bu anma Karabük’e bir kimlik kazandırıyor ve insanlarımıza mutluluk veriyor mu?
Veriyor….
Buraya kadar hiçbir sorun yok…
Bahaddin Gazi hazretleri adına yapılan etkinlikleri bilimsel platforma çekme,kendisinin manevi kişiliğinin daha da anlaşılır kılınması iyi olur mu?
Olur…
Ama bu konuda hiçbir gayretimiz olmamış.!
Neden…?
Kendinizce…
Bu hususları araştıracak,tartışacak zamanımız yok diyorsunuz!
Körü körüne anıyoruz ya o yetmez mi diye düşünüyorsunuz?
İşte kenti kimliksizliğe sürükleyen süreç böylece başlamış oluyor.
Ben bunu özne durumundan nesne haline dönüşme diyorum.
Bu samimiyetsizlik kenti kendi varlığından uzaklaştırmak ve yabancılaştırmaktadır.
Aynı hususiyet; Karabük’ün Cumhuriyet kenti olma iddiasında da söz konusudur.
Erken Cumhuriyet Dönemi yapılarının Yenişehir’de bakımsızlıktan yok olmasına göz yumarız.
Ama lafa geldiğimiz zamanda Cumhuriyet kenti olmakla övünüz.
Kentin hafızası demek olan DÇ Müzesinin göz göre işlevsiz hale getirilmesine ses çıkarmayız.
Evet..
Sadede gelelim…
O,bu,şu derken…
Hala işlerin iyi gittiğinden dem vuruyoruz.
Herhalde işlerimizin çokluğundan dolayı uzun zamandan beri aynaya bakmaz olduk.!
Ki…
Öyle anlaşılıyor…!