Bölgenin Sesi Gazetesi

Yayın: 18.03.2018 22:32
Paylaş:
A+ A-

Cumhuriyet Halk Partisi Safranbolu İlçe başkanı İbrahim Ayhan,Karabük Üniversitesi ve Yurtlar hakkında açıklamalarda bulundu.

İlçe başkanı Ayhan konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede,”İlçemizde yükseköğrenim yaşantısının başlamasıyla toplumumuzda meydana gelen olumlu yöndeki gelişmeleri birebir yaşayan kişiler olarak, üniversite ortamının gelişimini sürdürmesi en çok istediğimiz, desteklediğimiz bir konu. CHP ilçe yönetimi olarak bu konuda her türlü desteği verdik, vermeye de devam edeceğiz. Biz bu desteğimizi sürdürmeye kararlıyız ama gelişmelerden de aynı ölçüde memnun değiliz.

Şehrimizden yetişmiş ünlü iş adamı Sayın Türker İnanoğlu tarafından, binası olmayan İletişim Fakültesi için, bina yapılmak isteniyor. Kendisinin, Safranbolu imar planlarında Üniversite alanı olarak ayrılmış 180 dönüm büyüklüğünde bir alan olduğunu bildiğini zannetmiyoruz. Kendisine yol gösteren şehrimizin yöneticileri ve önde gelenleri Üniversite için yapılacak yeni yatırımları, şehrin orta yerinde arsa icat ederek üst üste yığmaya çalışıyorlar.

Biz, Safranbolu CHP ilçe başkanlığı olarak daha önceleri de, konu her açıldığında Üniversite yatırımlarının şehrin ortasında değil, imar planlarında Üniversite alanı olarak ayrılmış 170 dönüm büyüklüğündeki arazide, düzgün bir planlama ile oluşturulacak Safranbolu Kampusu’nda yapılması gerektiğini açıkladık. Günümüzde pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da akıl tutulması yaşanıyor. Sayın Türker İnanoğlu’nun yapacağı İletişim Fakültesi binasının Milli Egemenlik Parkı içinde bulunan, birkaç sene önce de belediye tarafından modernize edilen Yüzme Havuzunun bulunduğu yere yapılmasına çalışıldığını duyuyoruz. Sonuna kadar itirazımız var, sonuna kadar karşıyız.Yine söylüyoruz,yanlış anlaşılmasın.Üniversiteye ve bina yapılmasına karşı değiliz.Sadece yapılacak olan yere karşıyız.Yapılacak yeni binalar, düzenlenecek kampüs alanı içine düzgün bir planlama ile yapılmalıdır. Mevcut Mimarlık Fakültesi ve Yüksek Okul ve çevresinden Üniversiteye kazandırılan alanlar park ve otopark olarak değerlendirilmelidir.Mevcut binalar, bölgede ekonomik sıkıntıya sebep olmayacak düzenlemeler yapılarak, peyder pey kampüs alanına taşınmalı, boşalan binalar da, farklı amaçlar için kullanılmalıdır.

Sıkıntı sadece üst üste sıkıştırılmış binalar değil, bir de Öğrenci Yurtları konusu var. Ülkemizde yapılacak binaların deprem afetinden etkilenmemeleri için imalat kriterlerini düzenleyen bir yönetmeliğimiz var. Adı “DEPREM BÖLGELERİNDE YAPILACAK BİNALAR HAKKINDA ESASLAR”. Bu yönetmelik binalara “Bina Önem Katsayısı” düzenlemiş. Buna göre konut, işyeri ve oteller ( 1 ), Öğrenci Yurtları (1,4) olarak düzenlenmiş, yani basit anlatımla binanın taşıyıcı sistemi için Konut, İşyeri ve Otel yaparken (1) harcarsanız, Öğrenci Yurdu yaparken (1,4) harcayacaksınız. Yönetmelik olası felaketleri önlemek amacıyla, Öğrenci Yurtlarını özel binalar haline getiren böyle bir düzenleme yapmış. Peki, öğrenci yurtlarını denetleyenler bu yönetmelik maddelerine dikkat ediyor mu? Cevap, Hayır.

Öğrenci yurtlarında çıkan yangınlarla yaşanan felaketler de aklımızdan çıkmıyor. Mevcut yurtlarda, yurt yönetmeliğinin de amir hükümleri olan Yangın Yönetmeliğine uygun önlemlerin alınıp, alınmadığı denetleniyor mu? Yangın merdivenleri var mı, olanlar yönetmeliğe uygun mu? Denetleyici kurum olan Milli Eğitim Bakanlığı kendi çıkardığı yurt yönetmeliğine uygun denetim yapıyor mu? Bundan da şüphelerimiz var. Halen faal olan yurtların pek çoğu, Belediyeden, KONUT olarak Yapı Kullanma İzni almış yapılar. Yönetmelik yasaklamasına rağmen altında kafeterya olanlar, hatta bazılarının tepesinde Baz İstasyonu olduğu, bazılarının Yapı Kullanma İzinlerinin hiç olmadığına dair duyumlarımız var.Çıkarılan yönetmeliğin 9.maddesi gayet açık. Yönetmeliğe aykırı birşey söylemiyoruz, sadece yönetmeliğin öğrencilerimizin sağlığı ve selameti için doğru uygulanmasını istiyoruz.Allah göstermesin ama, yarın bir felaket olduğunda, vah çekmeyelim, dizlerimizi dövmeyelim diyoruz”dedi.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Bolluk ve bereketi simgeleyen Hıdırellez, renkli ritüellerle yaşatılıyor

Yayın: 05.05.2024 13:32
Paylaş:
A+ A-

Hızır ile İlyas peygamberlerin buluştuğu gün olduğuna inanılan “UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri”ndeki Hıdırellez, yüzyıllardır renkli ritüellerle kutlanıyor.

Halk inancına göre, karada darda kalan kişilere yardım ve kılavuzluk eden, bolluk ve bereket getiren Hızır Peygamber ile suların koruyucusu İlyas Peygamber her yıl sadece bir kez buluşuyor. Ölümsüz olduklarına inanılan Hızır ve İlyas peygamberlerin buluşması, Anadolu’nun yanı sıra Orta Doğu, Kırım, Azerbaycan ile Balkan ülkelerinde “bayram” olarak kutlanıyor.

Ölümsüzlüğe kavuşmuş, bolluk, bereketi simgeleyen kişiler oldukları için onların ayaklarını bastığı her yerin yeşerdiğine, temas ettikleri her şeyin bereketlendiğine inanılıyor. Baharın habercisi, bitkilere can veren, zorda, darda kalanlara yardım eden Hızır Peygamber, ak sakallı bir ihtiyar olarak tasvir ediliyor. İlyas Peygamber de uzun boylu, nur yüzlü olarak betimleniyor ve elinde uzun bir değnekle dolaştığına inanılıyor.

Adını Hızır ve İlyas kelimelerinin birleştirilmesinden alan Hıdırellez nedeniyle her yıl 5-6 Mayıs’ta çeşitli kutlamalar yapılıyor.

Türkiye ile Makedonya’nın ortak çalışması sonucu 2017’de “UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri”ne kaydettirilen Hıdırellez, kutlamalarla gelecek nesillere de aktarılıyor.

Hıdırellez kutlamaları genellikle yeşillik alanlarda, su kenarlarında, bazı yerlerde bir türbenin etrafında gerçekleştiriliyor. Bu dönemde, nevruzda olduğu gibi arınmaya özen gösteriliyor, evlerde temizlik yapılıyor, yeni kıyafetler hazırlanıyor, güreş, at yarışı, mendil kapma, ip atlama, salıncakta sallanma, mani söyleme gibi çeşitli etkinlikler yapılıyor. Boyalı yumurta kaynatma ve yakılan ateşlerin üzerinden atlama da kutlama ritüelleri arasında yer alıyor.

“Türk dünyasının ortak kültürel değerlerinden birisi”

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Alimcan İnayet, Hıdırellez inancına göre Hızır ile İlyas’ın her yıl 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece bir gül ağacının altında buluştuğunu söyledi.

Hıdırellez gecesinde Hızır’ın evleri dolaştığına ve dokunduğu her şeyi bereketli kıldığına inanıldığını aktaran İnayet, bu nedenle o gece yiyecek kapları, ambarlar ve kapıların açık tutulduğunu söyledi.

Prof. Dr. İnayet, Hıdırellez kutlamalarının takvimsel olarak kışın sona erip baharın başladığı bir döneme denk gelmesinden dolayı birçok yönden nevruz kutlamaları ile paralellik gösterdiğini dile getirerek, şöyle konuştu:

“Hıdırellez’de de nevruzda olduğu gibi temizlik yapılır, yiyecek ve yeni kıyafetler hazırlanır, ateşler yakılıp üzerinden atlanır, mezarlar ziyaret edilir, fakirlere yardım edilir, kırlara çıkılıp eğlenilir, dilek tutulur, dua edilir. Ancak nevruz eskiden yeniye geçişi, Hıdırellez ise bolluk bereketi simgeler. Hıdırellez tıpkı nevruz gibi Türk dünyasında coşkuyla kutlanan geleneklerden birisidir. Kutlamalar çerçevesinde oğlak ya da kuzu kesilir, boyalı yumurta kaynatılır, keşkek yapılır, dolma, çörek, börek, helva gibi çeşitli yemekler yapılır. Ayrıca kır gezisi yapılır. Yılın sağlıklı, bolluk bereket içinde geçmesi dilenir. Kesilen kurbanlar fakirlere dağıtılır. Dargınlar barıştırılır.”

Hıdırellez’in Türk dünyasının ortak kültürel değerlerinden birisi olduğunun altını çizen İnayet, söz konusu geleneğin toplumsal dayanışmayı, birlik beraberliği, paylaşma ve yardımlaşma duygusunu güçlendirip, bölgesel barış ve huzurun tesisinde önemli işlev gördüğünü sözlerine ekledi. (AA)