Bu kentte olup bitenlere kimsenin bir türlü aklı ermiyor…
Herkes bir şeylerden şikayetçi…
Yapılan işler aksaklıkları gideremiyor.
Söylenenler yerini bulmuyor.
Tedirginlik had safhada…
Sahipsizlik…
En kötüsü ne yapacağını bilememek…
Zaman kaybetmek…
Ve en vahimi;
İstikbal vaat edememek
Geçenlerde bir yazımda da belirtmiştim…
Karabük “kendini tanımlayamıyor” diye…
Bir kentte geçmişle kıyaslandığında bu kadar değer kaybı olur mu?
Kendini geliştiremezsen olur tabii…
İyi de bu kent kendini niye geliştiremiyor…
İyi yönetilemediğinden mi?
Duyarsızlık ileri boyutlarda olduğu için mi?
Yoksa….
Gelişigüzel çözümlemelerden medet umma son çare olarak görüldüğü için mi?
Neden?
Bir bilen var mı?…
Yanıtları verilmeyecek,
Verilmekten kaçınılacak, birçok soru var ortada…
Herhalde biz daha kent olamadık.!
O bilinçten ,ruhtan yoksunuz…
Ne demeli?
En iyisi hiçbir şey dememek…
Çünkü dedikçe…!
İnsanın deyiş yerindeyse ruhu kararıyor.
İşte size moral bozan bir anlatım.
Bir cadde düşününüz.
O caddenin önünde bir trafik levhası asılı…
Yol boyunca park yapmak yasak diyor.
Trafik kuralı böyle uyarıyor.
Uyarmasına uyarıyor ama kim kural tanıyor.
Hiç kimse…
Bir kent düşünün…
O kentin yaya kaldırımında yürümek mümkün olmasın.
Neden mi?
Çünkü otomobiller yaya kaldırımına park yapmışlar…
Oh ne ala memleket değil mi?
Aklımız yerinde olduğuna göre bu kural tanımazlığı neyle açıklayabilirsiniz?
Durun ben söyleyeyim.
Menfaatim için yapmayacağım şey yoktur zihniyetiyle…
Gerekirse çıkarlarım için yoldan geçişi bile engellerim.
Bravo bize…
Yol bu tabi…
Ne demezsiniz.
Taş düşebilir.
Engel oluşabilir…
Hatta…
Çok şeyler de olabilir…
Ne gibi mesela….
O’nu da siz düşünün…!