Karabük’ü anlamak kuruluşunun 79.yılında iyice karmaşık bir hal almış durumda… Tarihten kopuş süreci Karabük’ü iyece anlamsızlaştırdı. Şimdilerde moda deyişle… Yeni Karabük bambaşka. Deyim yerendeyse… Kent kabuk değiştirmiş . Kasaba kültürü edasıyla sorunlarını çözmeye çalışıyor. Tabi buna çözmek denirse…! Mesele nedir derseniz söyleyeyim. Amaç… Üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Yani… Herkesin kendi zaviyesinden kente bakması birlik beraberliği engelliyor. Ortak aklı rafa kaldırıyor. Bu ne demek… Herkes kendi yolunda gitsin demek. Pekala bu yol nerede keşişir… Hiçbir yerde… O zaman biz burada lafı neden eveleyip geveliyoruz ki… Laf ola beri gele demek için mi? Evet… Şimdilik öyle görünüyor. Karabük maddi olarak büyük değerler üretmiş kendini tarihe ilk ağır sanayi kenti olarak yazmış bir kent… Aynı şeyi manevi kültür değerleri yaratma açısından söyleyebilir miyiz? Hayır…. İnsana bakış açımız ve onu değerlendirmedeki maharetimiz sınıfta kalmış durumda… Çünkü kentin manevi değerlerini çok kolay ranta kurban ediyor ve bunda bir beis görmüyoruz. Bu durum çok şaşılacak bir hususiyeti oluşturuyor. Oluşturmaya da devam edecek. Bu kentte bir türlü birbirimizi anlayamamızın nedeni böylece kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor. Ne yaparsak yapalım… Ne söylersek söyleyelim. Kenti bu garabetten kurtaramadıktan sonra geleceğe asla umutla bakamayız. Önce bizi yere çakılı yapan ağır taşlardan kurtulmamız gerekiyor. Bunu nasıl yaparız bilemiyorum… Ama… Bir yolunu mutlaka bulmalıyız…!