Günler çok çabuk geçiyor…
Sabah işe gidiyoruz,bir bakmışız akşam oluvermiş…
Zamanı durdurmak mümkün değil…!
Hani “vakit “ biraz dursa,ne yaptık diye bize arkamıza bakma şansı tanısa…
Geçmişe bakıp doğrularımızı ve hatalarımız öğrenme şansı elde etme imkanı tanısa ne iyi olurdu değil mi?
Ama bir türlü olmuyor…
Ok,yaydan bir kere çıkmış.
Tutabilene aşk olsun.
Ok istenilen noktaya varır mı?
Bilinmez.
Hepsi büyük bir muamma…!
****
Anılar anıları zaman zamanı kovalıyor…
İnsanlar sürekli olarak bir yerden bir yere hareket halindeler.
Durup oturan yok mu?
Ebette var…
Ya birini bekleyen?
Umut kovalayanlar…
Hayatı doyasıya yaşamak isteyenler…
Ne şekil istersen bir yığın var…
****
Bir de…
Üretim – tüketim meselesi var.
Birbirleriyle iç içe olan.
İkiz kardeş gibi…
Sarılmışlar birbirlerine…
Kapitalizm adına mücadele veriyorlar.
Öyle bir uğraş içindekiler ki…
Görseniz onları…
İnsanları programlanmış şekilde yönetiyorlar.
Sürekli hırs olgusunu besliyorlar.
Ders veriyorlar.
Rekabet nedir?
Pazarlama teknikleri nelerdir.?
İkinci konuları pazarlama…
Üçüncü konuyu dinlemeye vaktiniz var mı?
Evet TV’lerden seyredebilirisiniz?
Savaş çoktan başladı bile…!
****
Günler geçerken,yarınlara umutla bakabilmek…
Her şeyden önce yaratandan ötürü yaratılanları sevmek…
İnsan merkezli sevgi çemberini esas alarak
O’nun mutlu ve refahı için uğraş vermek
Sadece bunu düşünerek yaşamak.
Ne güzel olurdu değil mi?
****
Günler o kadar çabuk geçiyor ki…
İnsanların güzellikleri hatırlayamaya vakti bile olmuyor.
Öyle ki…
Bu yoğunluk içinde yaşadığının bile farkında olamamak.
En kötüsü de bu değil mi zaten….
Bireyin kendisini ve çevresindekileri önemsememesi…
Güzellikleri kapalı bir gözle yaşamaya çalışması..
Usta bir körlük faciasından başka ne olabilir ki?