Hulusi Yazıcıoğlu’nu Rahmetle Anarken…!

Hulusi Yazıcıoğlu’nu Rahmetle Anarken…!

Yayın: 24.05.2016 08:44
Paylaş:
A+ A-

24 Mayıs 2004
24 Mayıs 2016…
Hulusi Yazıcıoğlu aramızdan ayrılalı tam 12 yıl olmuş…
Uzun bir zaman geçmesine rağmen biz onu unutmadık.
Unutmamız da mümkün değil.
Bir şehri “şehir” yapan değerleri vardır.
O değerlerden biri de Safranbolu ve yöresi için Hulusi Yazıcıoğlu’dur.
Kendisi doğduğu şehir olan Safranbolu tarihinin ve kültürünün anlaşılması için gece gündüz araştırma yapmış ,eser vermiş nadir kişilerden birisidir.
Safranbolu denildiğinde rahmetliyi anmamak bu şehri anlamamak anlamına gelir.
Bu nedenle biz bu akşam Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı’nın Kıranköy’de Ulu camii karşısındaki Kahvebolu adını taşıyan mekanında Safranbolu gönüllüsü araştırmacı/yazar Sayın Aytekin Kuş ile birlikte rahmetli Hulusi Yazıcıoğlu’nun tarih anlayışı ve dava-fikir adamı yönünü konuşacağız.
İlgi çekici bir etkinlik olacağını düşünmekteyim.
Buradan konuya ilgi duyanları akşam saat 20.30’da başlayacak gelenekselleşmiş kültür sohbetleri etkinliğine katılmaya davet ediyorum.

İsterseniz bu yazımızda bilmeyenler için rahmetli Hulusi Yazıcıoğlu’nu biraz olsun tanıtmaya gayret edelim.
Hulusi Yazıcıoğlu(1935-2004) kimdir?
Kendisiyle ilgili olarak,onunla sürekli bilgi alışverişinde bulunmuş bir kişi olarak şunu söyleyebilirim ki,Safranbolu konusunda çok hassas bir uzmandı.
O’nun bu hassasiyeti bence Türk kültür ve tarihine olan ilgisini yansıtmaktadır.
Safranbolu’yu anlamak,Türk tarihini ve kültürünü anlamak demektir
O’nun bütün çalışmalarında esas vurgusu bu olmuştur.
Safranbolu konusunda yapılmış yanlış anlatımları ve bilgileri bu nedenle içine sindirememiş,kendisi Safranbolu’yu bu badirelerden kurtarmak için tarihsel araştırmalara yönelmiştir.
O’nun tarihçiliği bir tepki tarihçiliği olduğu kadar pragmatist-öğretici tarihçiliktir.
Yanlışlıkların düzeltilmesine yönelik yapılan araştırmaları konu alır.
Bu araştırmaları yaparken aidiyet duygusunu ön planda tutar.
Yazıcıoğlu’na göre Safranbolu Türkmenleri Kayı boyundan gelir.
Kayı Osmanlıdır.
O halde Safranboluların bu küçük vadide ortaya çıkardıkları medeniyet küçük Osmanlı uygarlığıdır.
Moğollarla Türkmenlere karşı ittifak yapmış ve Osmanlıların atası sayılan,Hüsameddin Çoban’ın 1211’de Kastamonu’da kurduğu olan Çobanoğulları Beyliğinin yıkılmasına neden olan Candaroğlu’nun Safranbolu’da eseri yoktur.
Olmamalıdır.
O nedenle camisi ve medresesi olan Gazi Süleyman Paşa.
Candaroğlu Süleyman Paşa değildir.
O Rumeli fatihi Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa’dır.
Hıdırlık Tepesinde mezarı bulunan Hıdır Paşa,
Candaroğulları zamanına değil Osmanlı Sultanı Orhan Bey’in oğlu Gazi Süleyman Paşa’nın Safranbolu’yu alması için görevlendirdiği beydir.

Rahmetli Hulusi Hoca’yı yaşamında üzen bir iki durumdan burada bahsetmek isterim.
Bunlardan biri hiç kuşkusuz,Yurt Ansiklopedisinin kulaktan dolma bilgilerle Safranbolu adına verdiği yanlış bilgiler.
1984 yılında bu yanlışları düzeltmek için rahmetli Aydın Kaltabanoğlu’nun sahipliğini yaptığı “Bizim Safranbolu” adlı gazeteden konuyla ilgili görüşlerini açıklarken aynı zamanda bizleri yakın dönem Safranbolu tarihi hakkında aydınlatmaktadır.
Bu yazısının sonunda;”Burada Safranbolu Belediyesine bir görev düşmektedir.
Belediye bünyesinde vakit geçirmeden,yetişmiş bir görevlinin gözetiminde,yanlış bilgi akımını önleyecek bir danışma birimi kurulmalıdır” demektedir.

Rahmetli Hulusi Yazıcıoğlu’nu üzen diğer bir duruma gelince;o da 1976’da bugün kent tarihi müzesi olarak hizmet vermekte olan eski hükümet konağının yanması sonucunda bodrum katında depoda bulunan Safranbolu ve çevresindeki ilçelerin tarihini aydınlatmakta çok büyük bir öneme haiz tarihi belgelerin göz göre göre korunmayıp,çürümeye ve yok edilmeye terk edilmesi olmuştur.
Hele bu kağıtların soba yakmakta kullanılması,tarihsever bir kişinin tesadüfen çoçukların elinde gördüğü Safranbolu şeriyye sicillerini(mahkeme kayıtları) alması ,Hulusi Bey’e teslim etmesi ve kendisinin 278 sayfalık bu belgeyi Ankara Milli Kütüphaneye göndermesi manidar bir durumdur.
Bu anlatım Safranbolu’da korumacılık konusunun yeniden tartışılmasını gündeme taşıyacak kadar dramatiktir.

Rahmetli Hulusi Yazıcıoğlu’nu yaşadığı dönemde üzen diğer bir olay ise hiç kuşkusuz 18 Haziran 1995 tarihinde Kazdağlıoğlu camiinin içinde Safranbolu Belediyesi tarafından korunmakta olan,içlerinde paha biçilmez nitelikte olan 280’e yakın kitabın ve el yazması ve taş baskı kitapların çalınması olayıdır.
Bugün gerçekten 14.yüzyıldan beri hattatların kitap yazdığı,19.yüzyılda 6 medresenin eğitim ve öğretim verdiği bu kentte el yazması kütüphanesinin yokluğu düşündürücüdür.

Yine 1980’li yılların başında Cinci Hanının restore edilmek amacıyla Vakıflar Genel müdürlüğüne devredilmesinden sonra özel kişilere ait olan eşyaların odalardan taşınması gerekmiş bu taşınma sonucunda da birçok belge imha edilmiş hatta o dönemin kaymakamı tarafından bu belgeler kağıt hammaddesi olmak üzere SEKA’ya gönderilmiştir.
Demek ki biz bu gün gerçek anlamda tarihini bilmediğimiz bir şehirde yaşıyoruz .
İsterseniz buraya kadar anlattıklarımızı bir toparlayalım.
Başlangıçta yönelttiğimiz soruyu yineleyelim…
Hulusi Yazıcıoğlu kimdir?
O bence Safranbolu’nun belleğidir.
Geçmişidir
Kültürüdür.
Geçmişle gelecek arasında bağ kurmaya çalışan köprüsüdür.
Biz onun kaleminden Safranbolu’nun tarihini ve kültürünün zenginliklerini öğrenme imkanı bulduk.
O olmasaydı inanın Safranbolu tarihine ilişkin bilgilerimiz bugünkü düzeyinde olmayacaktı…
Günümüzde başka bir Hulusi Yazıcıoğlu’nun olmaması kanımca çok büyük bir eksikliktir.
Bunu gidermek için Safranbolu Araştırma merkezi etkili hale getirilmelidir.
Somut maddi değerlerle soyut kültürel değerlerin buluşması sağlanmalıdır….
Bu işler yapılırken uzman kişilerle birlikte hareket edilmelidir.
Rahmetli Hulusi Hoca’mın da en büyük isteği buydu.
Aramızdan ayrılışının 12.yılında Hulusi Yazıcoğlu’nu birkez daha rahmetle anıyorum…
Mekanı cennet olsun…

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

YSK, İftar Molası Verilmeyecek Kararı Aldı

Yayın: 29.03.2024 10:47
Paylaş:
A+ A-

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 31 Mart yerel seçimlerinin Ramazan ayına denk gelmesi nedeniyle, sandık kurulu üyelerinin ‘iftar molası’ konusundaki merakını giderdi. YSK, sandık kurulunun kanun gereği oy sayımının ve dökümünün aralıksız yapılması gerektiği için iftar saatinde mola verilmeyeceğine karar verdi.

Bahçe İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından YSK’ye gönderilen yazıda, sandık kurullarının saat 17.00 itibarıyla sayım ve döküm işlemlerine başlayacağı, ancak Ramazan’da sadece su ile orucun açılması durumunda ‘sağlıklı oy sayımının yapılamayacağı’ belirtildi. Bu nedenle, ‘sandık kurulu görevlilerinin iftar saatinde kısa bir mola verip veremeyeceği’ soruldu.

YSK, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un ‘Zarfların açılması, oyların sayım ve dökümü’ başlıklı 100’üncü maddesinin birinci fıkrasında, ‘Oyların sayım ve dökümüne derhal başlanır, açık ve aralıksız yapılır’ hükmünü hatırlattı. Ayrıca, YSK’nin Sandık Kurullarının Görev ve Yetkilerine Dair 138 Sayılı Genelgesinde de aynı yönde düzenleme bulunduğuna dikkat çekildi. Bu sebeple, ‘oy sayım ve döküm işlemlerinin aralıksız yapılması gerektiğine’ oy birliğiyle karar verildi. Bu karar, sandık kurulu üyelerinin iftar saatinde mola verip veremeyeceği konusundaki belirsizliği ortadan kaldırdı.