0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Cumhuriyet kenti Karabük ile ilgili olarak bir belgesel film hazırlansa nasıl olur…
Kentimizi daha iyi tanımak adına böyle bir girişim başlatılsa bu işe kimler ilgi duyar acaba?
Böyle işlerde destekçi firma bulma her şeyden daha büyük bir önem taşımaktadır…
Yoksa Karabük ile ilgili senaryo hazır…
İş bu işi kafaya koyup yapacak bir kurum bulmak gerekiyor…
Gerisi kolay…
Sık sık gür sesle atılmış hamasi nutuklar duyarsanız…
Ben memleketimi herkesten çok seviyorum diye…
İş o sevdiğiniz memleket ile ilgili bir iş yapmaya gelince birdenbire değişiverirsiniz…
Yaptığınız iş size ne kadar kazanç sağlıyor…
İtibarınızı ne kadar artırıyor…
Etrafınıza ne kadar yapılan işten ne kadar yararlandırabiliyorsunuz
Eğer bu sorulara verilecek yanıt koskoca bir hiçse hemen elinizi eteğinizi o işten çekersiniz…
O işi bir daha hiç anmazsınız bile…
Niye?
Siz bu toplumun hamalı mısınız?
Öyle ya siz hamal mısınız?
Evet ben bu işin hamalıyım…
Elimizde Karabük’le ilgili yığınla belge ve bilgi var…
Karabük’ün kuruluşunu anlatacak o günlere tanık olmuş insanlar var…
Elinize kamerayı alın ve harekete geçin…
Karabük belgeselinin ilk belgeleri olan tarihin canlı tanıklarıyla önce bir seri röportajlar gerçekleştirelim…
Övündüğümüz Cumhuriyetin değerlerinin bir kentin kuruluşuna ve yükselişine nasıl etki yaptığını hep birlikte çıplak gözle izleyelim…
Biz Karabük’te oturuyorsak ve Karabüklü olmaktan gurur duyuyorsak,gurur duyduğumuz değerleri gelecek kuşaklara ancak bu biçimde aktarabiliriz…
Karabüklü içinde yaşadığın kentin değerini bilmiyor…
Nasıl bilsin?
Elinde bu konuyla ilgili ne kitap var ne de yayın?
Sadece Karabük’e her iki girişte tepe üzerinde bir yazı:”Cumhuriyet Kenti Karabük”
Kendi kentimiz ile ilgili tek uyarıcı bilgi bu…
Neden Karabük Cumhuriyetle özdeşleştirilerek söylemleştiriliyor…
Bunun günümüz açısından önemi ve anlamı nedir?
Bir bilen bir anlatan yok.!
Hatta bu arada şunu da sorgulayabilirsiniz?
Cumhuriyet kenti olan Karabük’te Belediye’ye ait Mehteran takımının anlamı nedir?
Değerli büyüğümüz,gazeteci ağabeyimiz Ahmet Gölbek bu durumu çözümleyememiş olacak ki yazılarının birinde bunu anlamaya çaba sarfediyordu…
Bilginin olmadığı yerde davulu davulcu değil başkaları çalıyor…
Siz de onu meslekten davulcu çalıyor diye bir güzel dinlemek zorunda kalıyorsunuz..
Aynen Ramazanda şimdinin davulcularının tokmaklarında anlamsızlaşan kuru gürültüyü dinlemek zorunda kaldığımız gibi…!