Müşkül Kent Olmak…!

Müşkül Kent Olmak…!

Yayın: 15.04.2016 08:37
Paylaş:
A+ A-

Kentleşme noktasında Karabük’ün sıkıntılarını hep dile getiririz.
Bu sorunlar sıradanlaştıkları için bizim gözümüze pek çarpmaz.
Ancak Karabük’e dışarıdan gelenler için durum böyle değildir.
Çarpıklıklar onların sayesinde hemen ortaya çıkar.
Mesela Karabük Üniversitesini kazanan öğrencileri düşünün…
Ne hayaller kurarak Karabük’e gelmişler.
Hayallerdeki şehrin adı onlar için” Üniversite of Karabük city”
Ne güzel entelce bir düş değil mi?
Ancak…
Kim ne derse desin…
Karabük’ü gezdikten sonra böyle bir fanteziye sahip olmak güçleşir.
Öyle değil mi?…
Şehir sözcüğü çok önemli bir kavram.
Medeniyet kökünden geliyor.
Şehir , Medine sözcüğünden türemiştir.
“Medeni” olan yer demektir.
O nedenle şehirli “medeni” olmak zorundadır.
Şehirler için…
İhtiyaçları giderilmiş yaşanılır yerler demek doğru olur.
Bu anlamda Karabük noksanlıklarıyla dikkat çeken bir yerleşim yeri olarak gözlere rahatsızlık veriyor.
Üniversite kenti kültür şehridir diyoruz.
Kültür şehrinde her şeyden önce muazzam bir kütüphane olur.
Yetmez…
Aynı zamanda…
İçinde aradığınız kitabı bulacak çoklukta kitap bulunmalı…
Yani….
Akademik eğitimin ihtiyaçlarını karşılayacak kaynak zenginliğine sahip donanımlı bir kütüphane…
Aynı zamanda sahaf çarşısı olmalı…
Safranbolu çarşı kesimi için buna uygun mekan.
Rahmetli şair Hüseyin Avni Cinozoğlu’nun en büyük isteği buydu.
Ne zaman Karabük ya da Safranbolu’da karşılaşsam önce bu sıkıntısını dile getirirdi.
Öğrenciler istediği kitapları buradan alabilmeli.
Ayrıca…
Kitap fuarları düzenlemeli.
16 kez kitap fuarı düzenlemiş olan Bartın örneğinde olduğu gibi.
Bunun yanında kültürel etkinlikler halka dönük yapılır.
Böylece edebiyat zevki oluşturulmaya çalışılır.
Daha doğrusu içinde yaşadığımız kent kendi kültürünü üretecek hale getirilir.
Karabük “üniversite kenti “ ama…
Kenttin ürettiği kültür üniversite kenti olmanın düzeyinde değil.
Eskiden olduğu gibi sosyal yaşama yönelik kopukluk devam ediyor.
Bir bütünlük sağlanamıyor.
Karabük bu anlamda müşkül bir kent.
Sosyolojik ve psikolojik açıdan değerlendirmeleri konu alan araştırmalara değer veren de yok.
Bizde bilindiği gibi başa bir musibet geldiği zaman işin ehemmiyeti kavranıyor.
Ne demişler:
“Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır.”
Karabük musibetler kenti olmamalıdır.
Kenti kültürel anlamda güzelleştirecek çalışmalar yapılmalı.
Etkinlikler artırılmalı.
Kopukluk,istişaresizlik ve elitçi yaklaşımlardan kaçınılmalı.
Bir kenti kent yapan sadece maddi yatırımlar değildir.
O’nu ileriye taşıyacak,koruyacak düşüncelere de ihtiyaç duyulduğu asla unutulmamalıdır.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Tokat’taki Sebastapolis Antik Kenti depremlerde zarar görmedi

Anadolu Ajansı
Yayın: 20.04.2024 00:48
Paylaş:
A+ A-

TOKAT (AA) – Tokat'ın Sulusaray ilçesinde bulunan Sebastapolis Antik Kenti, depremlerde zarar görmedi.

İlçede yaşanan 4,7 ve 5,6 şiddetindeki depremlerin ardından Sebastapolis Antik Kenti, Anadolu Ajansı tarafından dron ile görüntülendi.

Antik kentin depremlerde zarar görmediği belirlendi.

Tokat kent merkezine 69 kilometre uzaklıktaki Sulusaray ilçesinin altında yer alan antik kentin ortaya çıkarılması için Tokat Müze Müdürlüğünce 1986'da sondaj kazılarıyla başlayan çalışmalar, sonraki yıllarda kurtarma kazısı şeklinde devam etti. 1991'de ara verilen çalışmalara 2013 yılında tekrar başlandı. Antik kentteki kazı çalışmaları, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Akın Temür'ün danışmanlığında sürüyor.

– Sebastapolis Antik Kenti

Antik kentin bazı kaynaklarda M.Ö 1. yüzyılda kurulduğu ifade ediliyor.

Roma İmparatoru Trajan zamanında M.S 98-117 yıllarında Pontus Galatius ve Polemoniacus eyaletlerinden ayrılarak Kapadokya eyaletine dahil edilen antik kentin 2 bin yıl önce Karadeniz'in en büyük 5 şehrinden biri olduğu belirtiliyor.

Döneminde çok az şehrin sahip olduğu, zenginliğin göstergesi olarak para basma yetkisi bulunan Sebastapolis'in büyük savaşlar, yıkımlar, afetler ile geçiş yollarının değişmesi sonucu eski önemini kaybettiği, zamanla da unutulduğu kaydediliyor.