Karabük’te İşçi Sınıfı

Karabük’te İşçi Sınıfı

Yayın: 04.05.2015 10:03
Paylaş:
A+ A-

Karabük’te işçi sınıfı tarihi araştırılmaya değer bir konudur.
Bu konuda esaslı olarak yapılmış bir çalışma yok gibidir.
Bu büyük bir eksikliktir.
Oysa emeğin başkenti Türkiye’de neresi diye sorsalar aklıma Karabük’ten başka kent gelmez.
Hele işçilerin 1600 santigrad sıcaklıkta potada demiri sıvı hale getirdiklerini düşündüğünüzde birden dimağınız durur.
İlk ağır sanayi/endüstri şehri Karabük’te işçi sınıfı tarihsel sürecinde ilk kez kendini 1989’da 137 günlük grevde göstermiştir.
Bu tarih Karabük işçi sınıfı tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Hak alma ve sendikal özgürlükleri genişletme noktasında Karabük işçilerinin ilk kez grev başlattıkları tarihtir.
Dönemin Öz-Çelik İş sendikası Başkanı rahmetli Metin Türker bu grev sırasında gösterdiği dirençli tutum sayesinde “Türk Walesa’sı” olarak anılmıştır.
Arkasından gelen 8 Kasım 1994 direnişi…
Bir kentin işçileriyle birlikte tarih yazdığı gün olmuştur.
“Birlik ve dayanışma günü” olarak tarihe geçmiştir.
Kentin hafızasında yer eden bu konuların yeniden araştırmalara konu yapılması ve gelecek kuşaklara birikim olarak aktarılması gerekiyor.
Maalesef Karabük’te işçi sınıfının durumu uzun uzadıya araştırmaya konu yapılmamıştır.
Bu noktada Gazi Üniversitesinden Doç.Dr.Erdinç Yazıcı’nın 1992 yazmış olduğu doktora tezine konu olan Sosyo-Kültürel Değişim Süreci İçinde Karabük’te İşçi Ailesi adlı çalışma elimizin altında olmasa bu noktada ne kadar bilgi fakiri olduğumuz ortaya çıkar.
Tabi bu arada değerli meslektaşım Sayın Harun Ünlü’nün Karabük’te işçi sınıfını ele aldığı,Batı Karadeniz Ekspres gazetesinde yayımlanan “Karabük’ün Siyaset Karnesi,1-2-3-4)(19-22 Şubat 2010)” makaleyi de unutmamak gerekir.
Öz-Çelik-İş Sendikası ayrıca “137 Gün Süren Grevimiz” adlı bir çalışmayı 1989’da yayınlamış bulunmaktadır.
Adı geçen bu çalışmada o tarihlerde bu grev ile ilgili olarak günlük gazetelerde çıkan bütün yazılar küpür halinde orijinal olarak yayımlanmıştır.
Bunları böyle bir günde neden anlatıyorum.
Dediğim gibi…
Karabük İşçi Sınıfının tarihi yazılmayı beklemektedir.
Hem de Türkiye işçi sınıfı içindeki yeri ve önemini belirten mukayeseli bir çalışmayla…
Evde oluşturduğum özel arşivimdeki dosyaları karıştırırken daha doğrusu eski belgelerin tozlarını almaya çalışırken elime,Milliyet Gazetesi’nde,10 Mayıs 1994’te yayımlanmış bir köşe yazısı geçti.
Yazarı Yalçın Doğan.
Yazının başlığı,”İşte bu Karabük’ün Ayak Sesleri” başlığını taşıyor.
Yazıyı okurken Karabük adına ,Karabük halkı adına ve hatta kendi adıma üzüldüm.
****
Yalçın Doğan yazısına şu tümce ile başlıyor:”Karabük’in içinden yetişen bir milletvekili…
Ama şimdi Karabük’e adımını atamayan bir milletvekili.Karabük Demir Çelik İşletmeleri’nin kapatılması için var gücüyle çalışan bir milletvekili.Karabük kapatılsın,”ucuza düşün ki,o bölgenin ünlü bir demirci ailesi Karabük işletmelerine hoop cumbur lop bir anda sahip olabilsin!
Bu ünlü demirci ile o milletvekili arasında ne gibi bir çıkar bağlantısı var”…diyor
****
Oluşturulan Karabük İnceleme Kurulu’nun hazırladığı ön raporda Karabük ile ilgili şu bilgilere ver veriliyor:
”Karabük Demir Çelik İşletmeleri hiç de başlangıçta öne sürüldüğü gibi,ne öyle büyük zararlar ediyor,ne de modası geçmiş teknolojiler uyguluyor….
Tam tersine,bu işletmenin daha en az 15-20 yıllık ömrü var.
Üstelik Karabük’ün ürettiği ürünler halen Türkiye’nin en kaliteli ürünleri,en aranan ürünleri”.
****
Ancak işçiler,perdenin arkasında yapılan pis hesapların ve ilişkilerin farkında..
Geçenlerde Necati Çelik’in düzenlediği bir mitingde hep bir ağızdan haykırıyorlar:
”Ankara,Ankara duy sesimizi/
İşte bu Karabük’ün ayak sesleri/
Karabük’le kimse başa çıkamaz/
Hükümet hükümet kolla kendini!”…
****
Tarihin ders alınmadığı için tekerrür ettiği bir coğrafyadayız.
Demir-Çelik Fabrikalarının kapatılması yıllarında işçi kardeşlerimizin içlerinden gelerek söyledikleri bu Karabük Marşı gerçekten çok şeyler ifade ediyor.
Karabük için yapılanlar ve yapılmayanlar ortada….
Bu noktada doğruyu bulmak için Karabük’ün ayak seslerine selam duranlardanız.
Yalçın Doğan’ın o gün yazısını bitirirken söylediği gibi,”Türkiye’nin Karabük!Karabük’ün Türkiye” olduğu zamanlar ne çabuk unutuldu?…
Gerçekten…..
Unutmak mümkün mü.?

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Vezirköprü’de İFET ve geleneksel çocuk oyunları şenliği yapıldı

Anadolu Ajansı
Yayın: 05.05.2024 00:36
Paylaş:
A+ A-

SAMSUN (AA) – Samsun'un Vezirköprü ilçesinde, İlkokullarda Fiziksel Etkinlikler (İFET) ve Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği gerçekleştirildi.

Okul sporları faaliyet programında yer alan İFET ve Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği İlçe Birinciliği, Köprülü Mehmet Paşa Spor Salonu'nda düzenlendi.

Toplam 1100 öğrenci ve 78 sınıfın katıldığı yarışmalarda çocuklar eğlenceli vakit geçirdi.

İFET kapsamda birinci sınıflar el değdirerek bayrak koşusu, ikinci sınıflar dairesel bayrak koşusu, üçüncü sınıflar çift ayak atlama, dördüncü sınıflar da fasulye torbası atma oyununda yarıştı.

Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği'nde ise beşinci sınıflar yağ satarım bal satarım, altıncı sınıflar mendil kapmaca, yedinci sınıflar kaleli yakan top, sekizinci sınıflar halat çekme oyununda mücadele etti.

Ödül törenine Kaymakam Özgür Kaya, Belediye Başkanı Murat Gül, İlçe Milli Eğitim Müdürü Resul Özata, İlçe Gençlik ve Spor Müdürü Mehmet Uyar, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü şube müdürleri Burak Akça, İbrahim Sezer ve Murat Güven katıldı.

Yarışmalarda dereceye giren 240 öğrenciye ve okullara ödülleri verildi.

Birinci olan okullar, Samsun'da düzenlenecek yarışmalarında Vezirköprü'yü temsil edecek.