Anadolu Ajansı tarafından
22 Şubat, 2024 08:48 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Akademi dünyasındaki İsrail yanlısı tutumun “bilimsel olma” iddiasına gölge düşürdüğü belirtiliyor

İSTANBUL (AA) - HALİL İBRAHİM MEDET - Akademisyenler ve akademik kuruluşların, 7 Ekim saldırıları nedeniyle Hamas'ı kınarken İsrail'in sivillere yönelik çok daha yıkıcı saldırılarına tepki göstermemesinin objektifliği zedeleyip akademinin bilimsel otorite olma iddiasını kaybetmesine yol açtığı kaydediliyor.

Doha Üniversitesi Lisansüstü Çalışmalar Enstitüsü Başkanı Sudanlı-İngiliz düşünür Doktor Abdelwahab el-Affendi, AA muhabirine, soykırım çalışmaları yapan İsrail yanlısı akademisyenlerin tutumunu değerlendirdi.

Affendi, İsrail'in Holokost üzerinden akademide soykırım suçlamalarına karşı dokunulmazlığını teyit etmeye çalıştığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Holokost'un hem soykırım paradigması hem de benzersiz ve tekrarlanamayan bir olay olarak ele alınması, bir paradigma benzersiz olamayacağı için (soykırım çalışmalarında) akademik alanı karmaşık hale getirdi. Aynı zamanda İsrail'in Holokost'u sahiplenmesi, İsrail'in soykırım suçlamalarına karşı dokunulmazlığını teyit etmek ve soykırım prizmasının Filistin vakasına uygulanmasını engellemek veya bazı yazarların yaptığı gibi Nekbe'yi (Büyük Felaket) yavaş ilerleyen bir soykırım olarak tanımlamak için kullanıldı."

Akademisyenlerin, İsrail-Filistin meselesi gibi ciddi konularda objektifliğini korumasının zor olmadığını ve "taraf" olmanın soykırım çalışmalarının kaçınılmaz bir parçası olduğunu aktaran Affendi, bu alanda çalışanların "soykırımı destekleyen veya inkarı teşvik eden" araştırmalar yapmasının düşünülemeyeceğinin altını çizdi.

Affendi, asıl amacı yaşananları inkar olan soykırım araştırmacılarının araştırmacı olarak güvenilirliklerini ve statülerini kaybettiklerini vurgulayarak, "Zulümler ve savaş suçları yeterince ciddi konular. Düşünce ve medya aracılığıyla bunları desteklemek suçtur hatta Birleşmiş Milletlerde bunların devamı yönünde oy kullanmak daha da ciddi bir suçtur. Aynı zamanda soykırımın inkar edilmesi veya teşvik edilmesi de suçtur. Özellikle de Uluslararası Adalet Divanının bunların büyük olasılıkla meydana geldiğini tespit etmesinden sonra." değerlendirmesini yaptı.

- "Akademi (tarafsız) bilimsel otorite olma iddiasını kaybetti"

İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırıma yönelik eylemlerin varlığını kısmen kabul eden bazı akademisyenlerin, İsrail'i savunmaya devam ettiğini dile getiren Affendi, UAD'nin kararının bu bahaneyi ortadan kaldırdığını ve "Holokost ve Soykırım Çalışmalarına" biraz anlam kazandırdığını söyledi.

Affendi, çok sayıda akademisyen ve araştırma merkezinin nispeten az sayıda ölü ve İsrail lehine olan bariz güç dengesizliğine rağmen Hamas'ın 7 Ekim saldırısını soykırım olarak kınayan basın açıklamaları yaptığını hatırlatarak, şunları söyledi:

"(Aynı kişi ve kuruluşlar) İsrail'in sivillere yönelik büyük ve çok daha yıkıcı saldırısına sessiz kaldı. Böylece akademik camia, şu ya da bu tarafın propaganda makinesinin bir parçası olmaktan ziyade bilimsel otorite ve bu tür anlaşmazlıklarda hakim olma iddiasını kaybetti. Tartışmanın ana noktası, İsrail'in Gazze'deki soykırım eylemlerini onaylamak veya reddetmek. Her iki taraf da sivillere yönelik gelişigüzel saldırıların, altyapının, tıbbi tesislerin, geçim kaynaklarının yok edilmesinin ve yardımların engellenmesinin en azından savaş suçu veya insanlığa karşı suç olduğu konusunda hemfikir. Çoğu kişi bunun Soykırım Sözleşmesi kapsamına girdiği konusunda hemfikir. Ancak İsrail yanlısı akademisyenler ve propagandacılar, bunların sadece haklı bir savaşta ikincil zararlar olduğunu ve dolayısıyla soykırım olarak sayılamayacağını savunuyor."

Soykırım Araştırmaları Dergisi (JGR) için yazdığı bir makalede "Eğer bir dizi eylem, soykırım olup olmadığı konusunda bir tartışmaya yol açacak kadar soykırıma yaklaşıyorsa, o zaman 'eğer' veya 'ama' olmadan kınanabilecek kadar kötüdür. Amaç adaletsiz bir sistemi sürdürmekse bu daha da kötüdür." ifadesini kullandığına dikkati çeken Affendi, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sözde büyük demokrasilerin yalnızca gizli anlaşma yapmak ve zulmü inkar etmekle kalmayıp, aynı zamanda cinayet ve kargaşaya fiilen katıldığında, soykırım araştırmalarının tüm amacını ve anlamını yitirdiğini düşünüyorum. JGR tarafından geçen aydan itibaren düzenlenmeye başlanan 'İsrail-Filistin: Vahşet Suçları ve Holokost Krizi ve Soykırım Araştırmaları' forumunun, akademik alana akıl sağlığını ve otoriteyi yeniden kazandırmak ve kendisini propaganda ve partizanlık labirentinden kurtarmak için iyi bir başlangıç olduğuna inanıyorum. Bu trend devam etmeli."

blank
Şafak Zeki Akca tarafından
17 Nisan, 2025 10:50 tarihinde yayınlandı
A+ A-

KARABÜK’TE HAYVAN BAKIM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ

KARABÜK’de herkesin kolayca ulaşıp hizmet alabileceği bir Hayvan Hastanesi kuruluyor…

***

Karabük Belediyesi bünyesinde bir veterinerlik hizmeti var ama çok kötü şartlarda hizmet veren bir yerdi.

BARINAKLARDA küçük operasyonların yapılabildiği klinik bölümleri hizmet veriyorsa da, kapasiteleri çok küçük; sahipli hayvanlar için beklenen hizmeti vermiyordu.

***

MADEM sokak canlarıyla bir arada yaşıyoruz..

Onların da insanlarınki gibi tam teşekküllü bir hayvan bakım ve rehabilitasyon merkezi olmalıydı.

***

Sayın Özkan ÇETİNKAYA; Karabük’ün bu sorununa da el atarak Karabük’e

HAYVAN BAKIM VE REHABİLİTASYON Merkezi'ni kuruyor.

Bu çalışma hayvanseverleri çok sevindirdi.

SON yıllarda sokak hayvanlarını sahiplenenlerin ya da sokakta, bahçede, sağda solda sevip karınlarını doyuran vicdanlı vatandaş sayısı giderek artıyor olması…

Bu sorumluluğu gönüllü olarak yüklenirlerken, hayli masraf yapıyorlar.

Bir hayvanın sorumluluğunu üstlenmek, sahiplenmek, bakımıyla, yiyeceğiyle, barınmasıyla falan her şeyini yüklenmek hayli maliyetli iş.

Mama fiyatları çıldırmış durumda.

Veterinerlik işleri hiç sormayın!

Kısırlaştırma yapılacak meselâ; soruyoruz “ne kadar?”

Yedi bin isteyen var, “sen tanıdıksın, bu da cins bir hayvan değil, sokak köpeği türü.. Beş bine hallederiz” diyen…

Kanser hastası iki köpeğimizin tedavisi için otuz bin lira civarında bir rakam telaffuz edildi daha geçen gün.

Sokak canları için ücretsiz, sahipli canlar için makul ve mantıklı tedavi rakamlarıyla vatandaşı zorlamayan bir hizmet politikası eşliğinde yapılırsa çok daha iyi olacağını söylüyor vatandaş…

İşte bu yüzden, Karabük Belediyesinin ve Özkan Çetinkaya’nın bu çalışmasını takdire şayan buluyoruz diye beyanatlar veriliyor.

***

Çalışması yapılan HAYVAN BAKIM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ’nin faaliyet alanları ve projenin neler kapsadığını sizlere yazıyoruz.

***

Bin hayvan kapasiteli olarak planlanan tesis, toplam 13 Bin metrekarelik bir alan üzerine inşa ediliyor.

Merkez; Tedavi, rehabilitasyon, bakım ve sosyal etkileşim alanlarıyla yalnızca geçici barınma değil, hayvanların tüm yaşam ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tasarlandı. Proje bünyesinde 1.910 metrekarelik köpek parkuru, serbest gezinti alanları, çevre dostu peyzaj düzenlemeleri ve ziyaretçilere yönelik otopark alanı yer alıyor.

Ayrıca merkezde, veterinerlik hizmetlerinin sunulacağı tam donanımlı bir sağlık altyapısı da kuruluyor. Bu yönüyle proje, fiziksel bir tesisin ötesinde, sürdürülebilir bir hayvan refahı modeli sunmayı hedefliyor.

Karabük’te inşası süren Modern Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nin tamamlanmasıyla birlikte, bölgenin en kapsamlı ve donanımlı hayvan bakım tesislerinden birinin hizmete açılması hedefleniyor.

***

Bir de hayvan mezarlığı konusu var.

Ölen hayvanı ne yapıyorlar?

Çöp konteynerine atıyorlar. Şehir çöplüğüne gidiyor hayvanın ölüsü.

Kırsaldaysanız, uygun bir çukur kazıp gömebiliyorsunuz belki..

Şehirde yaşayanlar için büyük sorun.

Yaşlılık ve hastalık nedeniyle ölen canların gömülebileceği bir mezarlık alanı oluşturmak o kadar zor olmasa gerek.

Kalın sağlıcakla

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.