Anadolu Ajansı tarafından
09 Ağustos, 2024 20:22 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Eski İskoçya Başbakanı Hamza Yusuf, İngiltere’deki aşırı sağcı şiddet olaylarını AA’ya değerlendirdi:

İSTANBUL (AA) - GÜLÇİN KAZAN DÖGER - İskoçya'nın eski Başbakanı Hamza Yusuf, geçen hafta İngiltere'yi etkisi altına alan Müslüman karşıtı ırkçı olayların ardından kendisi ve ailesi için Birleşik Krallık'ın artık güvenli bir ülke olup olmadığından emin olmadığını söyledi.

Şu anda Glasgow Pollok'tan İskoç Parlamentosu Üyesi olan Yusuf, AA muhabirine, İngiltere'nin Southport kentinde 29 Temmuz'da 3 çocuğun öldürüldüğü bıçaklı saldırı sonrası başlayan ve Müslümanları hedef alan aşırı sağcı şiddet olaylarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

SORU: Birleşik Krallık geçtiğimiz haftadan bu yana Müslümanları hedef alan aşırı sağcı şiddet olaylarıyla çalkalanıyor. Öncelikle eylemlerin bu kadar büyümesini bekliyor muydunuz?

YUSUF: Bu korkunç bir şey. Hayatım boyunca insanların camilere tuğla attığı, en iğrenç İslamofobik sloganları haykırdığı ve sığınmacılar ile göçmenlerin yaşadığı otelleri ateşe verdiği bir ülkede yaşayacağımızı asla hayal etmezdim. Bu, Birleşik Krallık'ta yaşadığım süre boyunca tanık olduğum en aşağılık şiddet düzeyi. Ben burada doğup büyüdüm. Bu olaylar tek başına gerçekleşmiyor. Bunun sebebi, politikacıların yıllardır göçmenleri insanlıktan çıkarmış olması. Eski İçişleri bakanı Suella Braverman da dahil olmak üzere, yıllardır İslamofobi ve İslamofobik klişeleri kullandılar. Hatta Braverman, İslamcıların Birleşik Krallığı ele geçirdiğini söylemişti ki bu tamamen yalan ama o bunu yaptı ve sonuçta, bu söylemlerin İslamofobiyi siyasi kültürümüzde normalleştirdiğini düşünüyorum. Yıllardır farklı siyasi partilerden siyasetçiler aşırı sağın dilini benimsedi ve bu artık siyasi söylemimizde ana akım haline geldi. Korkarım ki bu durum, Birleşik Krallık'ta son birkaç gündür gördüğümüz şiddet sahneleri ile sonuçlandı.

SORU: Aşırı sağ gruplar, Müslümanlar için "Bu ülkeye ait değilsiniz" sloganları atıyor. Her şeyden önce Birleşik Krallık’ta doğmuş ve o ülkenin kurallarıyla büyümüş bir vatandaş olarak bunları duymak size nasıl hissettirdi?

YUSUF: Bu gerçekten güzel bir soru, açık olmak gerekirse kendimi güvende hissetmiyorum. Ben İskoç'um. İskoçya'da doğdum, İskoçya'da büyüdüm, hayatım boyunca İskoçya'da yaşadım. Bir yıldan fazla süre İskoçya'nın Başbakanı ve İskoç Ulusal Partisi'nin lideriydim. Yani ben de son derece İskoç'um. Yine de kendim ve ailem için Birleşik Krallık'ın güvenli bir ülke olmadığını düşünüyorum. Üç kızım var. Sadece üç hafta önce bir kızım oldu. Çocuklarımın Birleşik Krallık'ta güvende olup olmayacağından ya da saldırıya uğrayıp uğramayacaklarından emin değilim. İbadet edecekleri yerler saldırıya uğrayacak mı? Başörtüsü takmayı tercih ederlerse saldırıya uğrayacaklar mı? Dolayısıyla bu ülkenin artık Müslümanlar, beyaz olmayanlar ya da etnik azınlıklar için güvenli olup olmadığını bilmiyorum.

SORU: Son zamanlarda konuştuğumuz birçok Müslüman İngiliz ülkeden taşınmayı istediklerini söylüyor. Bu konudaki düşünceleriniz neler? Taşınmak sizin için de bir seçenek mi?

YUSUF: Bakın, bunu ben de pek çok Müslümandan duyuyorum. Hatta geçen hafta konuştuğum neredeyse her Müslüman aynı şeyi söyledi. Ben ayrılmak istemiyorum çünkü İskoçya benim ülkem. İskoçya'yı seviyorum. İskoçya'yı her zaman seveceğim, kalbimin ait olduğu yer her zaman burası olacak ama ben her şeyden önce bir baba ve kocayım. Bu da sahip olduğum diğer tüm işlerden önce geliyor. Görevim çocuklarımı, eşimi, ailemi korumak ve onların faydasına en uygun olanı yaptığımdan emin olmak olmalı. Yani ayrılmak istemiyorum. Ayrılmayı düşünmüyorum, ama ben ve tanıdığım her Müslüman şu soruyu soruyor: Birleşik Krallık Müslümanlar için güvenli bir yer mi? Kesinlikle öyle hissettirmiyor.

SORU: Nigel Farage gibi bazı İngiliz politikacılar olaylarla ilgili kışkırtıcı açıklamalarda bulundu. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Aşırı sağcı politikacıların ülke siyasetinde etkinliğini artırması Birleşik Krallık için nasıl tehlikeler doğurur?

YUSUF: Nigel Farage, siyasi söylemimizde yanlış olan her şeyin klasik bir örneği. Kendisi onlarca yıldır Müslüman karşıtı, uzun yıllar Müslüman karşıtı açıklamalarda bulundu. Müslümanların bizi öldürmeye çalışan, düşmanın çıkarlarına hizmet eden grup olduğunu söyledi. Göçmenler ve düzensiz göçmenler hakkında konuşuyor ve bu ülkeye gelen göçmenler hakkında ortaya attığı korkunç iddiaların çoğunu destekleyecek hiçbir kanıtı yok. Nigel Farage'ın İslamofobiden geçimini sağladığını ve çok para kazandığını söylemeliyim ve tabii ki geçen ay gerçekleşen Birleşik Krallık genel seçimlerinde seçildi. Dolayısıyla, sadece Nigel Farage değil, geçmişinde göçmen ve Müslüman karşıtı açıklamalar yapmış pek çok kişinin parlamentoya seçildiği tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız. Peki bu İngiltere'deki Müslüman toplumuna nasıl bir mesaj veriyor? Kendilerini buraya ait hissetmiyorlar.

SORU: İskoçya'nın ilk Müslüman Başbakanı olarak hikayeniz göçmen ailelere büyük ilham kaynağı oldu. Ancak, bu yılın başlarında görevinizden istifa etmeye karar verdiniz. Bu kararınızda, Müslüman kimliğinizden kaynaklı herhangi bir anlaşmazlığın etkili olup olmadığını merak ediyoruz. Bu konuda neler söylersiniz?

YUSUF: Hayır, Müslüman kimliğimle bir ilgisi yoktu. Çok hoşgörülü bir ülke olduğu için İskoçya ile gurur duyduğumu söylemeliyim. Tabii bu ırkçılığın olmadığı, İslamofobinin olmadığı anlamına gelmiyor. Elbette var. Irkçılık korkarım ki gezegendeki her ülkede var. İstifa etmek için sebeplerim vardı. O dönem Yeşiller ile koalisyonumuzu veya işbirliği anlaşmamızı bir arada tutamayacağımı ve bu nedenle görevi benden başka birinin devralmasının daha iyi olacağını belirttim. Ancak, bildiğiniz gibi hala görüşlerimi güçlü şekilde dile getiriyorum, siyasette aktifim, hala parlamentonun bir üyesiyim ve örneğin bugün konuştuğumuz bu konu gibi önemli meseleler için sesimi yükseltmeye devam edeceğim. Aynı zamanda Gazze'deki kardeşlerimizin maruz kaldığı insanlık dışı muamele ve zulüm gibi uluslararası meseleler için de sesimi yükselteceğim. İngiltere’de ve İskoçya'da birçok insan bu konuda çok üzgün, kızgın ve hayal kırıklığına uğramış hissediyor.

SORU: İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Müslümanlara yönelik saldırılara müsamaha göstermeyeceklerine dair açıklamalarda bulundu. Bu ifadeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

YUSUF: Şu ana kadar Başbakanın açıklamalarından memnuniyet duydum. Bence haklı olarak şiddeti "aşırı sağcı haydutluk" olarak nitelendirdi. Bence doğru ifadeyi vermek için bu önemli. Ayrıca Başbakan bu tür şiddet eylemlerine karışanların yasaların tüm gücünü hissedeceklerini söyledi ancak bunu görmemizin önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece tutuklamalar değil, bu aşırı sağcı ırkçı, beyaz üstünlükçü örgütler kanunen yasaklanmalı. Dolayısıyla Başbakan terör yasasını kullanmalı ve bu örgütlerin varlığını yasaklamalı. Böylece bu örgütlere üye olmak bile başlı başına bir suç teşkil edecek. Başbakanın sözleri şu ana kadar güven verici oldu ama artık eyleme geçildiğini görmemiz gerekiyor.

SORU: Diğer yandan Elon Musk son günlerde İngiltere'de yaşanan olaylarla ilgili birçok paylaşımda bulunuyor ve İngiltere için iç savaşın kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Musk'ın açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

YUSUF: Bence Elon Musk bir iç savaş çıksın istiyor. Umarım ve Allah’a dua ederim ki bir iç savaş çıkmaz. Olacağını da sanmıyorum. Ancak Elon Musk geçtiğimiz haftayı, elbette doğru olmadıklarını bildiği halde, aşırı sağcı beyaz üstünlükçü komplo teorilerini güçlendirerek geçirdi. Elon Musk aptal bir adam değil. Akıllı bir adam. Teknolojiyi nasıl kullanacağını biliyor. Ortaya atılan iddiaları kolayca araştırabilir ve çürütebilirdi. Bunun yerine onları güçlendirmeyi seçti. Bana göre o gerçekten de çok tehlikeli biri. Elon Musk'ın Twitter'ı, yeni adıyla X'i, bir dezenformasyon çöplüğüne çevirdiğini söylemek zorundayım. İşte bu nedenle, Birleşik Krallık hükümetinin yapması gereken şeylerden biri de sosyal medya şirketlerini çok daha iyi ve kapsamlı şekilde denetlemek olmalı ki bu nefret bu kadar kolay yayılmasın.

SORU: Birleşik Krallık'ta Müslümanlar için bir gelecek var mı?

YUSUF: Umarım vardır. Ama söylemeliyim ki, geçen hafta yaşananlar Müslümanların Birleşik Krallık'ta güvende olup olmadıklarını sorgulamama neden oluyor. Camilerin saldırıya uğradığını göreceğimi hiç düşünmemiştim. Bir gün bunu duyacağımı hiç düşünmemiştim. Bugün, liderlik yarışına katılan bir muhafazakarın, eğer birisi yüksek sesle "Allahu Ekber" derse tutuklanması gerektiğini söylediğini duydum. İşte bu, Birleşik Krallık toplumunda artık kökleşmiş ve sistematik hale gelmiş olan İslamofobi türüdür. Birleşik Krallık'ın güvenli bir yer olmasını umuyorum. Ama şu anda, size çok dürüst ve samimi olmam gerekirse, Birleşik Krallık'ın dört bir yanındaki Müslümanlar için bu ülke hiç de güvenli bir yer gibi hissettirmiyor.

blank
İhlas Haber Ajansı tarafından
18 Nisan, 2025 03:22 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Yaralı sürücüye, kovalamaca sırasında peşinde olan polisler yardım etti

Bartın’da arabasını polisin üzerine süren ve "dur" ihtarına uymayan şoför ile polis grupları ortasında kovalamaca yaşandı. Yaklaşık 30 kilometre kaçmayı başaran şoför kaza yapınca yakalandı. Yaralanan şoförün yardımına ise peşindeki polisler yetişti.
Edinilen bilgiye nazaran Orduyeri Caddesi’nde "dur" ihtarına uymayan 74 AAN 037 plakalı Tofaş aracın şoförü E.Y. ile polis aracı ortasında kovalamaca başladı. Bir polisin üzerine aracı süren E.Y., Bartın-Amasra yoluna çıkarak kaçmaya devam etti. Yolda orta refüje çıkan aracın şoförü, kazaya karşın yoluna devam etti. Bartın-Kurucaşile istikametine yanlışsız süratle giden şoför ile polis ortasında yaklaşık 30 kilometre boyunca kovalamaca yaşandı. Şoför peşine taktığı polislere izini kaybettirirken, Bozköy mevkisinde ise araç virajı alamayarak yol kenarındaki su kanalına düştü.
Araçtan çıkarak kanalda sırtüstü yatan yaralı şoförün yardımına ise peşindeki polis grupları yetişti. Bölgede ikinci bir kaza yaşanmaması emeliyle, polis ve jandarma takımları tarafından geniş güvenlik önlemleri alındı.
Otomobili için feryat etti
Yaralı halde yerde yatan şoför ise aracın halini görünce kendi acısını unutarak aracı için ağladı. Yaralı şoför, "Arabam bu hale gelmeyecekti. Babam bu arabayı bu halde görürse ne der? Babam beni boğar. Ben uygunum ağabey ancak bu otomobilin bu türlü kalmasını ben istemiyorum. Bu otomobil bu hale nasıl geldi? Bu arabayı kim bu hale getirdi? Ben mi getirdim arabayı bu hale? Anne, babam nerde? Kaza yaptım, ehliyetim de yok" diye bağırdı
Ehliyetsiz ve alkollü olduğu belirlendi
Araçta yapılan armada kabahat ögesine rastlanılmazken, 23 yaşındaki şoför E.Y.’nin 231 promil alkollü olduğu ve ehliyetinin bulunmadığı belirlendi. Yaralı şoför olay yerine gelen ambulansa alınarak birinci müdahalesi yapıldıktan sonra Bartın Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Kazada yaralanan ehliyetsiz ve alkollü şoför E.Y’nin babasının mahalle muhtarı olduğu ve aracı müsaadesiz aldığı öğrenildi.
Ailesi kayıp ilanı verdi
Kovalamacanın yaşandığı anlarda ise polisten kaçan E.Y.’yi ailesinin telefonla aradığı ve ulaşılamadığı ileri sürüldü. Çocuğuna ulaşamayan aile ise jandarma karakoluna müracaatta bulunarak kimlik bilgi ve eşkalini verdikleri çocukları E.Y’nin kayıp olduğunu söz etti.
Olayı hastane polisi fark etti
Hastane polisi, kayıp müracaatında bulunulan E.Y’nin yaralı olarak hastaneye getirilen yaralı olduğunu fark etti. Hastane polisinin telsiz anonsu ile durumu haber merkezine duyurması üzerine ise telefonla durum jandarmaya bildirildi.
Jandarma grupları tarafından da kayıp müracaatında bulunan aile bilgilendirilerek hastaneye yönlendirildi.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.