Kentin ahvali.
Yani…
Durumu…
Ya da vaziyeti…
Hal ve gidişi.
Ne derseniz deyin.
Bir yerlerde ilginçlik var sanki.
Kent konuşmuyor.
Sadece izliyor.
Asıl olanla ilgilenmiyor.
İşine geldiği gibi hareket ediyor.
Aslında söylenecek çok söz var…
Ama insanın dili varmıyor.…!
En iyisi hiçbir şeyi dert etmemek.
Konuşmamak…
Kadermiş demek.
Olanları kabullenmek.
Hatta alkış tutmak.
Bu kentte olup bitenlere akıl erdirmek güç görünüyor.
Ama kimse bir kelam etmiyor.
Edenlere itibar edilmiyor.
Laf aramızda…
“Herkes kendi işiyle uğraşsın “ bile diyen var.
Hatta…
Aramızda kalsın…!
“Fazla demokrasi can yakar” diye söylenenler bile oluyor.
Bir acaiplik söz konusu…
Hem de tedirgin edici ölçülerde.
Onların her zamanki gibi felsefe belli.
”Böyle gelmiş böyle gider”…
Herkes , her şeye olur olmaz burnunu sokmasın.!
Oturduğu yerde otursun.
Yarınları bize bıraksın.
Gününü yaşamaya baksın.
Kendine dert edinmeye kalkmasın.
Kentimde ki bazı kişilerin yaklaşımı bu.
Keyfine bak.
Bir daha mı geleceksin dünyaya…
Öyle ya…
Bestelense ne güzel şarkı olur değil mi?
Eyvah.!
Geyikli Dede’nin bedduası mı tuttu ne.!
Üzerimizde bir karabulut gibi dolaşıyor.
Ama yine de…
Bir ışık…
Atılım…
Ve cesaret.
Niçin işleri yoluna koymak için bir başlangıç olmasın.!…
Atalarımızın dediği gibi…
“Gün doğmadan neler doğar.”
Necağti ağbi
bas bas paraları leylağaya bidahamı gelecen dünyağaya dınt dınt-dınt dınt – dınt dını dınt-dınt
yada:
sevgilin çakip gittiyse, ümütlerin hep bittiyse, artık canına yettiyse, boşver abi dalgana bak, çak o zamançak çak çak çakk dını dını dınt dınt dınt tını dınt dınt
burası karabük. toplama araba gibin. ne beklenir ?