Yıllar yıllar önceydi: Karabük’teyiz. Lider bir sürücü kursunun sınıfında “Girişimcilik” adlı bir kurs alıyoruz. Hocamız, şehir dışından gelmiş olduğu her tavrından anlaşılan, cihanşümul, yetkin bir eğitmen. Sınıfımız, parlak fikirleri olan gençlerle dolu. Bu eğitime girişmemizin amacı da bir meslek dalında proje yapıp işe giriştiğimizde “KOSGEP” tarzı kurumlardan kaynak desteği alabilmek. Kimimiz işsiz, kimimiz zaten meslek erbabı. Sınıfta 20 kişiyiz, taş çatlasa 25 diyelim. Bizler, o zaman işsizler olarak bir fikir bulup o iş üzerine bir sunum yapmak zorundayız. O kadar güzel fikirler var ki; bazısı Osmanlı Tatlıcısı konseptinde ilerliyor, bazısı parayı bulursa yurt açacak, bazısı benim gibi reklam ajansına daha yakın. Bayan arkadaşlarımızdan bazıları çeyiz ya da terzi dükkânı açma peşindeler. Bu arada, her iş kolunun bir “Nace Kodu” olduğunu öğreniyoruz. Aslında aramızda zaten küçük de olsa iş sahibi olan arkadaşlarımız da var. Arkadan, “Ben ayakkabıcıyım; destek alıp işimi geliştirmek istiyorum,” diyenler olduğunu öğreniyoruz. Düşünüyorum da, daha nasıl güzel fikirler de varmıştır. Sonra zamanla, eğitimcimizle kaynaşıyoruz. Bazı teorik konulardan bahisle, neler yapabileceğimizi arkadaşlarımızla uygun bir dille tartıyor ve tartışıyoruz. Hocamız son derslerden birinde, dersin sonunda “Arkadaşlar, bu konularda aslında insanda biraz da “Ferdi Şansı” olması gerekiyor” deyince, olay karışıverdi: “Ferdi Şansı” deyince, “Hangi Ferdi’nin şansını kastediyorsunuz?” sorusunu soruvermiş bulundum. Olayı müziğe de bağlayarak, konuyu Ferdi Tayfur’a kadar da götürdük diye hatırlıyorum. Yıllar geçmesine rağmen, hâlâ o dersi böyle bitirmenin bir espri mi, yoksa zekice bir bitirilme mi olduğunu düşünmekteyim. Sizler, okuyucu ailemizin birer ferdi olarak, gerçekten böyle bir şansın olup olmadığı konusunda ne dersiniz acaba? İyi şanslar dostlar. Satılmış Ümit ÇETİNKAYA Öğretmen-Yazar [email protected] Temmuz 2022 Karabük