Zamanın evvelinde sizin de temaşa ettiğiniz “Paylaşmak Güzeldir” temalı reklamlar vardı. Ha bir de hatırlarsınız: “Kirlenmek güzeldir” cümlesini içeren tanıtımlar. Dünyada kimsenin ‘kirlenmekten’ hazzetmeyeceğini söyleyebiliriz. Bu sonuca genelleme yaparak varabileceğimizi de düşünebiliriz. Peki, efendim; her ‘kirlenmek’ kötü müdür? İşte bu konuda tüme varamayız. Karabük’ümüzde bir haddehanede kirlenmeden çalışmak mümkün değildir. Örneği, “Kardemir” diyerek de genişletebiliriz. Zonguldak’ta, Manisa’da, Bartın’da, Kütahya’da, Amasya’da, Yozgat’ta ve Balıkesir’de kömür ocaklarında alın teriyle çalışan madencilerimiz için; evine ekmek götürmek derdinde olan bu kara alınlı güzel insanlara, “Kirlenmek kötüdür” demek abesle iştigal olacaktır. İşte kömür madeninde emek verenlerin hayatı ve ekmeği nasıl paylaştıklarına bakalım. Bahsi geçen reklamlarda bile görürüz ki; paylaşmaktan ne kadar da mutludurlar. Zaten onlar paylaştıklarını, mecburi paylaşmak zorundadırlar. Aynen bizim, bu dünyayı mecburiyetten paylaşmak zorunda olmak durumunda olduğumuz gibi. Evet; paylaşmak zorunda olan insanlarımıza da “Paylaşmak kötüdür” demememiz gerektiği gibi. Gelelim sebeb-i derdime: Kovid-19 pandemisi sürecinde neleri paylaştık. Önce, tabi aileyi paylaştık. Yine evin içinden sıkılınca sosyal hayatın medyatik bölümünü paylaşmak zorunda kaldık. Bazılarımız öte evrene giden yolda, yolda kaldı. Bazıları kayboldu. Bazıları uçup gittiler. Bazıları kendini kaybetti. Psikolojik olarak bir yere tıkılı kalmanın klostrofobik etkisiyle geçmişe, gençliğe seyahat yapanlarımız çok oldu. Neleri paylaşmadık ki bu sanal dünyada: Öncelikle fotoğrafları, aile bireylerinin aynı pozda yeniden çekilen anlık pozlarını, gezintilerini, seyahatlerini, yediklerini, içtiklerini, kahve molalarını, arkadaş toplantılarını, okuduğu ya da okumadığı kitapları… Kısacası hayatın reklamize edilebilecek her ânını paylaştık. “Paylaştık”; bu yazıya göre belki çok ajite edici bir yüklem oldu. Derdimi daha uzun da anlatabilirim, lâkin öğrencilerimle ve fedakâr meslektaşlarımla paylaşacağım ama pek de reklamize etmekten imtina ettiğim birçok işim var dostlar. Sonuç olarak: Bu dünyayı; orası senin burası benim diyerek “pay/pay” ettik, ama hayatı, dostluğu, ekmeği, suyu, ışığı, enerjiyi, zamanı ve mutluluğu paylaşamadık. “Paylaşmak kötüdür” de demek istemiyorum. Nasıl ve ne şekilde olacağını bilemediğim “paylaşmak”; mecburidir diyorum. Aslında; neyi, kiminle paylaştığımız önemli. Not: Bu yazının yazıldığı günün akşamında, Bartın Amasra’mızda elim bir maden kazası gerçekleşti. Kırk bir maden emekçisi kardeşimiz ölümü paylaştılar. Kendilerine Rabbimden rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Satılmış Ümit ÇETİNKAYA Eğitimci-Yazar Ekim-2022