Ah/Vah Çekmeden…!

Ah/Vah Çekmeden…!

Yayın: 06.10.2016 08:46
Paylaş:
A+ A-

Düşler olmasaydı,yaşam çekilmez olurdu.
İnsanlar gelecekleriyle ilgili düşünceler üretemezdi.
Yaşam yavanlaşırdı.
Anlamsız kırılmalar bütünlüğü bozardı.
Yaşama dair umutlar azalmışken birden bire güzelliklerle tanışmak.
Ve bunu yaşam adına zenginleştirmeye çalışmak …
Açık denizlere yelken açmak gibi bir şey….!

O nedenle etrafa baktığımızda güzel şeyler görmek istememizin nedeni bu olmalı…
İyi ve güzel şeylerin içinde hayat bulmak.
O’na tutunmaya çalışmak.
İnsan yaratılmış varlıkların en güzel olanıdır.
Kabalığı ve çirkini olmayanıdır.
Bu nedenle….
Kavga ;insana yakışmayan bir hususiyettir.
İnsan olamamanın ilk halini anlatır.
İnsan sevgi ürettikçe kimlik kazanır.
Kavga ettikçe kendine yabancılaşır.
Barbarlaşır…
Kabalaşır…
Fikir yerine kaba kuvvette sığınır.

Yararlı işler yapmak idealimiz olmalıdır.
Bunu yaparken sadece kendimizi değil çevremizi de düşünmeliyiz.
Her yaptığımız işten insanlık adına yarar elde etmeyi bilmeliyiz.
Bu nedenle…
Savaş insanlık düşmanı bir eylemidir.
İnsanlık dışıdır.
Izdıraptır.
İnsanların yok edilmesidir.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarındaki insan kayıpları ve sakatlıklar bu açıdan önemli tecrübelerdir.
Ne demek mi istiyoruz.?
İnsanlar bütün yaşanan olumsuzluklardan ders almalıdır.
Kavga ve savaşla bir yere varmak mümkün değildir…
Evet savaş birçok teknolojik buluşa imza atılmasına vesile olmuştur ama….
Ama insanlık bunun da bedelini çok ağır ödemiştir.
Bakınız…
Endüstriyel devrimler sayesinde dünya küçüldü…
Ama aynı zamanda buluşlar yüzünden de yaşlandı.
Doğa kimliğini kaybetmek üzere…
Ne zaman yağmur yağar ne zaman hava soğur şimdi kimse bilemiyor.
Dünyayı garip duruma düşüren bir gelişme var.
Küresel iklim krizi insanları ciddi bir biçimde tehdit ediyor.
Günümüzde bilinmeyen yeni hastalıklar ortaya çıkıyor.
Ve insanları günlerce yatağa bağımlı kılıyor.
Doğal ortamların yok edilmesinin hastalık yapan virüslerin çoğalmasına yol açtığı ortada.
Her şeyden önce geleceği ;yeni doğanlar/doğacak olanlar için düşünmek zorundayız.
Bir reklamda söylendiği gibi…
“Gelecekte bir gün gelecektir.”
Evet…
O zaman…
İnsanlık, kendi çıkarları için yok ettiği bu doğayı her yerde arar olacak.
Dahası…
Her arayışta Ah/Vah çekecek.
Ama iş işten çoktan geçmiş olacak.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Ordulu çift söküntü ip getirenlere Kabataş kilimi dokuyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 28.04.2024 04:48
Paylaş:
A+ A-

ORDU (AA) – EYÜP ELEVLİ – Ordu'nun Kabataş ilçesinde 46 yaşındaki Fatma Öztok, eskiyen örgü işlerin sökülmesiyle elde edilen iplerle Kabataş kilimi dokuyarak kazanç sağlıyor.

Öztok, Kabataş ilçesinde evlendikten sonra el tezgahında dokumacılık yapan kayınvalidesi Kadriye Öztok'tan işin inceliklerini öğrendi.

Kayınvalidesinin sağlığı elvermediği için işi bırakmasının ardından Fatma Öztok, 2000 yılından itibaren evlerinin alt katında oluşturdukları atölyede mesleği sürdürüyor.

Dört yıl önce emekli olan Aziz Öztok da eşiyle atölyede mesai harcıyor.

İki çocuk annesi Fatma Öztok, AA muhabirine, kayınvalidesinin rahatsızlanması sonucu mesleği devam ettirdiğini söyledi.

Kayınvalidesinin kilimleri elinde dokuduğunu ancak kendisinin bu şekilde sürdüremediğini anlatan Öztok, adlıkları eski tip makinelerle yıllardır Kabataş kiliminin üretimini yaptıklarını ifade etti.

Öztok, Kabataş kilimine ilgi olduğunu dile getirerek, “Burada 7 kişi, 10 kişi çalıştırdığım da oldu. Ama çalışanlar fındık zamanı gelince işi bırakıyor. Siparişi de aldığımız için sıkıntıya düştüm. O yüzden siparişleri azalttım. Şimdi yapabileceğim kadar alıyorum.” dedi.

Eşiyle çalışmanın önemine işaret eden Öztok, “Eşimle çalışmak daha rahat, çok güzel. Ben eve çıksam, buraya müşteri geliyor. En azından burada müşteriye bakabilecek birisi oluyor. Öbür türlü eve çık, dükkana in şeklinde zor oluyor. O yüzden eşim geldikten sonra rahatladım. İşin getirisi de iyi oldu çok şükür.” diye konuştu.

Örgüleri söküp getirenlerin israfı da önlemiş olduğunu anlatan Öztok, şöyle devam etti:

“İsraf olmasın, 'yazıktır, günahtır' diyerek dokutturuyor. 'Benden sonraki nesillere kalsın.' gibi düşüncelerle yaptırıyorlar, en çok ondan geliyor. Çöpe atma durumu olsa bu devam etmeyecek ama eskilerimiz asla çöpe atmayı istemiyor. Sökemezse kesiyor, kesemezse dikiyor. Yine de onu dokutturuyor. Çöpe atmaktansa onu kenara koyuyor.”

Öztok, çevrelerinde kendilerinden başka bu işi yapan olmadığını, tozlu iş olması nedeniyle pek de kimsenin benimsemediğini anlattı.

İşinden keyif aldığını ve bu nedenle devam ettiğini belirten Öztok, “Yoksa bağ bahçe, evin temizliğine zaman kalmıyor. Evde temizlik için işçi tutuyorum, buradan aldığımı oraya veriyorum. Ama bana keyifli geliyor. 60 sene olmuş. 30-40 sene kaynanam, 20-25 sene de ben devam ettirdim. 5 sene daha ancak dayanırız. Sadece kilime odaklanırsam günde 80-100 metre dokuma yaparım.” değerlendirmesinde bulundu.

– “Bizim için mesleğin son temsilcisi diyebiliriz”

51 yaşındaki Aziz Öztok ise ilk etapta eşinin siparişleri elde yetiştirememesi üzerine araştırmalar yaptıklarını anlattı.

Gaziantep'ten makine aldıklarını belirten Öztok, “İlk önce bir makineyle başladık. Sonra bir, iki derken çözgü makinesi, sarma makinesiyle beraber işi çoğalttık. Daha seri bir şekilde çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.

Yörede bu mesleği yapan bir tek kendilerinin kaldığına dikkati çeken Öztok, “Bizim için mesleğin son temsilcisi diyebiliriz. Çocuklar yanaşmıyorlar. Kimisi üniversitede okuyor, kimisi çalışıyor. Biz de hanımla beraber yapabildiğimiz kadar bu şekilde yapmaya çalışıyoruz.” ifadesini kullandı.

Zaman zaman yurt dışına da ürün gönderdiklerine işaret eden Öztok, şunları kaydetti:

“Bize eski sökülmüş kazaklar geliyor. Onları belli bir aşamadan geçirdikten sonra dokuyoruz. Hem de katma değer oluyor. Rağbet de var. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa'ya mal gönderdiğimiz oluyor. Bu şekilde isteyenler, sipariş verenler oluyor. Yani güzel bir şey. Hem yöremiz için hem de otantik bir havası var. Yazları buralarda halıları kaldırıyoruz, sadece kilim seriyoruz.”

Öztok çifti, Kabataş kiliminin metresini 40 liraya örüyor.