İSTANBUL (AA) – Güven Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümünden Prof. Dr. Alper Sönmez, kalıtımsal olarak anne babadan geçen Ailesel Hiperkolesterolemi (AH) adı verilen hastalığın dünyada en sık görülen genetik hastalık olduğunu bildirdi.
– Güven Hastenesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Alper Sönmez:
– “Zamanında tanı konan Ailesel Hiperkolesterolemi hastalarında yüksek kolesterol düzeylerini düşürmek ve damar hastalığına bağlı olay ve ölümleri önlemek mümkündür”
Hastaneden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Alper Sönmez, AH hastalarında dolaşımdaki lipidlerin (kan yağları) karaciğere geri alınamadığını ve daha yenidoğan döneminden itibaren vücudun çeşitli bölgelerinde, özellikle de kan damarlarında birikerek damar sertliği gelişmesine de neden olduğunu kaydetti.
Lipidleri hedef dokulara götüren ve ihtiyaç fazlasını karaciğere taşıyan lipoprotein adında taşıyıcı proteinler olduğunu aktaran Sönmez, “Yaşlanmayla birlikte bu lipoproteinlerin karaciğere geri alınması bir miktar aksar. O nedenle orta ve ileri yaştaki bireylerde lipoprotlerin (LDL-Kolesterol bu lipoproteinlerin başlıcasıdır) kan düzeyleri bir miktar artar.” ifadelerini kullandı.
Artan lipoproteinler kan damarlarında biriktiğini ve hastalarda damar fonksiyonlarını sigara içimi, hipertansiyon, obezite, diyabet gibi risk faktörleri de varsa bu birikimin daha fazla olduğunun altını çizen Sönmez, “Damar sertliği gelişimi hızlanır. AH hastalığında ise daha doğuştan itibaren lipoproteinlerin karaciğerden alımında sorun vardır. Bu nedenle çocukluk yaşından itibaren fazla lipoproteinler damar duvarında birikmeye başlar ve çok genç yaşlarda damar tıkanıklığı ve kalp krizlerine neden olurlar.” açıklamasında bulundu.
– “Türkiye'de dünya ortalamasının neredeyse iki katı kadar AH hastası var”
“Türkiye, AH sıklığı açısından talihsiz bir ülke” yorumunda bulunan Sönmez, hastalığın kolayca tanısının konulabileceğini belirterek şunları kaydetti:
“Ülkemizde, dünya ortalamasının neredeyse iki katı kadar AH hastası var. Bunun önemli nedenlerinden birinin ülkemizde akraba evliliklerinin daha sık görülmesi olduğunu düşünüyoruz. Damar sertliğine bağlı kalp ve damar hastalıkları ortaya çıkıncaya kadar hastalığa ait bir belirti genellikle olmuyor. Bu yüzden AH hastaları çoğu defa belirgin bir şikayetle doktora gitmiyor. İşte burada birinci basamaktan itibaren bütün hekimlere görev düşüyor. Hangi nedenle başvurursa başvursun, bir hastanın LDL-Kolesterol düzeyi 190 mg/dl'nin üzerindeyse, kendisinde veya birinci derece akrabalarından birinde genç yaşta (erkek için 50 yaş, kadın için 55 yaş altı) kalp krizi öyküsü varsa bu kişilerde AH olabileceği mutlaka düşünülmelidir. Bu kişiler ileri tetkik ve değerlendirme için mutlaka İç Hastalıkları, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları veya Kardiyoloji uzmanlarına yönlendirilmelidir.”
Türkiye'deki AH hastalarının sadece üçte birinin tedavi aldığını ve neredeyse hiçbiri tedavi hedeflerine ulaşamadığını vurgulayan Alper Sönmez, şu değerlendirmede bulundu:
“Geçtiğimiz yıl yayınlanan Sağlık bakanlığı ulusal verileri Türkiye'de yaklaşık 500 bin AH hastası olduğunu gösteriyor. Çocuk yaştaki AH hastalarının sadece yüzde 1,5'i, erişkin yaştakilerinse sadece yüzde 30'u tedavi alıyor. Tedavi alanların bile hiçbiri istenilen LDL kolesterol hedeflerinde değiller. Bu kadar yüksek damar hastalığı riskine sahip olduğu halde, bu kadar çok sayıda kişinin tedavi almaması AH farkındalığının çok yetersiz olduğunu gösteriyor. Bu sorunu çözebilmek için her yıl ülkemizde 24 Eylül, Ailesel Hiperkolesterolemi günü olarak kutluyor ve hastalığın önemini topluma anlatmaya çalışıyoruz. Zamanında tanı konan AH hastalarında yüksek kolesterol düzeylerini düşürmek ve damar hastalığına bağlı olay ve ölümleri önlemek mümkündür.”