Günümüzde sıklıkla görülen bir hastalık: “Multipl Miyelom”

Günümüzde sıklıkla görülen bir hastalık: “Multipl Miyelom”

Yayın: 08.06.2017 00:51
Paylaş:
A+ A-

Günümüzde sıklıkla görülen hastalık “Multipl Miyelom” hakkında bilgi veren Hemotoloji Uzmanı Prof. Dr. Vasıf Akın Uysal, hastalığın özellikle yaygın kemik ağrılarıyla kendini belli eden, hareket ettikçe kaburgalarda ağrı oluşumuna neden olun bel ağrısı, kemiklerde çökme ve kolay kırılma ve felç ile etkisini gösterdiğini bildirdi.

Hastalığın geçmişe oranlara daha sık ortaya çıkmasının sebebini insan ömrünün giderek uzamasına bağlı olduğunu bildiren Koru Ankara Hastanesi Hemotoloji Uzmanı Prof. Dr. Uysal, hastalığın plazma hücre hastalıkları (PHH) olarak tanımlanan bir grup hematolojik onkolojik hastalığın en sık rastlanılan üyesi olduğunu bildirdi.

Uysal, bu hastaların kemik iliklerinde normalde bulunan plazma hücrelerinin zaman içinde anormal oranlarda artarak çok daha yüksek oranlara ulaştığını söyledi. Ayrıca hücrelerin morfolojik yapılarında da değişiklikler oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Vasıf Akın Uysal, “Hastalığın oluşması bazen yıllara yayılıyor. Hastalarda yaygın kemik ağrıları ilk dikkati çeken yakınmalardan. Özellikle kaburgalarda (Kostalar) hareketle artan ağrılar oluşuyor. Kostalara hafifçe basıldığında hasta bu ağrıları fazlasıyla hissediyor. Ayrıca bel ağrısı yakınmaları olmakta ve hafif travmalarla kolaylıkla kırıklar oluşabilmekte. Bel kemiklerinde olan çökme kırıkları felçlere kadar gidebilen ciddi nörolojik belirtilere neden olabilmektedir. Bu ağrılar nedeniyle miyelomlu hastaların çoğunun tanısı fizik tedavi, ortopedi ve beyin cerrahisi (nöroşirürji) kliniklerinden başlayan hematoloji konsültasyonları, radyolojik tetkikler ya da hematolojik, immünolojik incelemeler ile tamamlanır” diye konuştu.

Hastalık bağışıklık sistemi ile yakından ilgili olduğu için hastalarda bakteriyel, viral ya da mantar enfeksiyonlarına yatkınlık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Uysal, “Solunum yolları ve idrar (üriner) yolları enfeksiyonları başta olmak üzere enfeksiyonlara ciddi oranlarda yatkınlık oluşur. Bu hastaların yolu da göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisi, böbrek hastalıkları klinikleri ile kesişir. Tanı ile ilgili ilk çalışmalar buralarda başlar” dedi.

Hastalarda akciğer ve idrar yolları enfeksiyonları, böbrek taşları, böbrek yetmezlikleri, ürik asit, kreatinin, üre yükseklikleri sık görüldüğünün altını çizen Uysal, “Yaygın osteoporoz (kemik erimeleri), kemiklerde zımba ile delinmiş görüntüsü veren (litik) lezyonlar direkt grafilerde kolaylıkla saptanabilirler. İki yönlü kafa grafileri, akciğer grafisi, kalça grafileri ile diğer grafiler tanıya ciddi boyutlarda katkı sağlarlar. Tam kan sayımında (CBC-Hemogram) sıklıkla saptanan kansızlık, sedimantasyondaki (kanın çökme hızı) ileri boyutlardaki artış yanında kalsiyum ve total proteinlerdeki artışlar tanı konusunda çok ciddi ipuçları verebilecek testlerdir. Sedimantasyonda 80-120 mm saat gibi rakamlar, serum albüminlerinde azalma ve globülinlerdeki artışlar ileri tetkikleri gerekli kılmalıdır. Sonuçta serum protein elektroforezinden (SPE) başlayarak serum IgG, IgM, IgA, diğer immünolojik kan ve idrar testler yanında kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi ile kesin tanıya gidilebilir” ifadelerini kullandı.

Ayırıcı tanıda plazma hücrenin hastalıklarının daha iyi huylu formları olduğunu ifade eden Prof. Uysal, “Yaygın kemik tutulumu oluşturan kötü huylu (malign) hastalıklar (meme , prostat, akciğer gibi), bağ dokusu (romatizmal) hastalıkları, hematolojik diğer hastalıklar (örneğin lenfoproliferatif hastalıklar) öncelikle dikkate alınmalıdır” dedi.
Prof. Dr. Vasıf Akın Uysal, “Hastalığın kesin tanısı konulduktan sonra eski yıllardan çok farklı olarak (steroid, kemoterapi, radyoterapi) birçok tedavi seçenekleri gündeme gelebilir. Gerçekten son yıllarda çok fazla sayıda kemoterapi ilacı, hedefe yönelik tedaviler, kök hücre transplantasyonları eşliğinde yüksek doz tedaviler, destek tedavileri (kemikler, kan ürünleri, büyüme faktörleri) diğer tedavi seçenekleri arasında sayılabilir. Tedavi seçenekleri başlı başına ayrı bir yazı konusu olabilir” şeklinde konuştu.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Giresun’da keneye karşı 33 bin 314 büyükbaş hayvan ilaçlandı

Anadolu Ajansı
Yayın: 03.05.2024 08:12
Paylaş:
A+ A-

GİRESUN (AA) – Giresun'da kene ile mücadele çalışmaları kapsamında 33 bin 314 büyükbaş hayvanın ilaçlandığı bildirildi.

İl Tarım ve Orman Müdürü Muhammet Angın, yaptığı yazılı açıklamada, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığına (KKKA) neden olan keneye karşı çalışmaların Alucra, Çamoluk ve Şebinkarahisar ilçelerinde gerçekleştirildiğini belirtti.

Büyükbaş hayvanların, muhtarlıkların ve bazı çiftçilerin de desteği sağlanarak, riskli yerler başta olmak üzere ücretsiz olarak ilaçlandığını aktaran Angın, çevre kirliliğine yol açması ve doğada faydalı canlılara da zarar verebilmesi nedeniyle mera ve benzeri açık alanların ilaçlanmasının önerilmediğini vurguladı.

Angın, çiftlik hayvanlarında yapılan bu ilaçlı mücadele çalışmalarının temel amacının kenelerin biyolojik üreme zincirini kırarak popülasyonunu mümkün olduğunca azaltmak olduğunun altını çizerek, “Doğada çok geniş alanlarda bulunan, larva, nimf ve ergin evreleri, beslenmek için tavşan, kirpi ve yerden beslenen kuşlar gibi yabani hayvanlar ile evcil hayvanları tercih eden ve hızlı üreyebilen kenelerin herhangi bir mücadele yöntemiyle tamamen yok edilmesi mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.

Sıcak mevsimlerde insanlara kene tutunması vakalarının artması nedeniyle kenelerin bulunabileceği alanlara gidildiğinde dikkatli olunması gerektiğine dikkati çeken Angın, en etkili korunma yönteminin kişisel korunma tedbirleri olduğunu belirtti.

Kırsal ve ormanlık alanlardan dönüşte vücutta kene yönünden mutlaka kontrol yapılması gerektiğine işaret eden Angın, kene tespiti durumunda sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini kaydetti.

Angın, çiftçilerin, yaz mevsiminde tarlada çalışma saati olarak, kenelerin hareketsiz veya en az hareketli oldukları, sıcaklığın 15 derecenin altında olduğu zaman dilimleri olan sabah 05.00-10.00 arası ve akşam 17.00-20.00 saatleri arasını tercih etmelerinin faydalı olacağını belirtti.

Muhammet Angın, ilaçlama çalışmalarının İlçe Tarım ve Orman Müdürlüklerince 4-6 haftalık periyotlarla devam edileceğini sözlerine ekledi.