Safranbolu’da Çankaya Parkının Temeli Törenle Atıldı

Safranbolu’da Çankaya Parkının Temeli Törenle Atıldı

Yayın: 16.10.2022 12:34
Paylaş:
A+ A-

Safranbolu’nun en kapsamları parklarından birisi olmaya aday Çankaya Parkının temel atma töreni Cumhuriyet Halk Partisi Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi ve Karadeniz Bölge Sorumlusu Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Abdullah Çakır, Sivil Toplum Kuruluşlarının Temsilcileri, çok sayıda vatandaş ve basın mensuplarının katılımı ile yapıldı.

Program, Saygı Duruşu ve istiklal Marşımızın okunması ve ardından Çankaya Belediyesi Halk Oyunları Ekibinin gösterileri ile başladı.

Açılış konuşmasını yapan Safranbolu Belediye Başkanı Eli Köse, “Biz göreve geldiğimizden beri ekip arkadaşlarımız ile birlikte tasarruf eden üreten, kaynaklarını doğru yerlerde kullanan, kaynaklarını halka hizmette kullanan sosyal belediyecilik anlayışı ile çalışıyoruz” dedi.

Yediden yetmiş’e doğumdan ölüme tüm vatandaşlarımızın yanında olmaya çalıştıklarını ifade eden Başkan Köse konuşmasını şöyle sürdürdü,”Bebeklerimizin askerlerimizin kadınlarımızın, yaşlılarımızın tüm ihtiyaçlarında onların yayanında olduğumuzu hissettirmeye çalışıyoruz. Sosyal belediyecilik anlayışının yanı sıra, üreten tarımla ilgilenen, kendi çiçeğini kendi sebzesini yetiştiren bir belediye olduk bu son üç yıl içerisinde. Bunun yanı sıra da Safranbolu’da daha temiz bir çevre yeşile duyarlı bir Safranbolu olsun diye yola çıkarak Safranbolu’da ki tüm atıl yerlerde koruluklar oluşturmaya başladık. Parklarımızı yine halkın ihtiyaçlarına yönelik temalı parklar haline getirmeye çalıştık. Koruluklar yaptık geçen sene üç tane açtık ‘’ iz bırakan kadınlar koruluğu’’ tıp bayramında doktorlar için yaptığımız bir koruluk, emekli öğretmenlerimiz için yaptığımız ’’emekli öğretmenler koruluğu’’  bu koruluklarda akasya ve iğde ağaçlarımız var. Bunlar büyüdüğünde vatandaşlarımız altında oturup dinlenme fırsatı bulacaklar.”

Kardeş Belediyeciliğimiz Kağıt Üzerinde Kalmadı

Projeyi Safranbolu Belediyesi İmar Müdürlüğünün hazırladığını hatırlatan başkan Elif Köse, “ her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Biz bu parkı nasıl yaparız diye düşündüğümüzde Çankaya Belediyemize gittik. Çankaya Belediyemiz, belediye başkanımız ve ekibi her zaman yanımızdalar. Biz göreve geldikten sonra başkanımızın da talebi ile kardeş belediye olduk. Ama kardeş belediyecilik sadece kağıt üzerinde kalmadı. Çok teşekkür ediyorum her zaman maddi manevi yanımızda oldular ekipleri ile birlikte bizim ekiplerimiz her daim yan yana kol kola çalışmalar yapmaya devam ediyorlar” diye konuştu.

Safranbolu Belediye Başkanı Elif Köse konuşmasını şöyle tamamladı, “Bu parkın yapım sürecini de Çankaya Belediye Başkanımız üstlendi. Adını Çankaya Parkı koyduk. İnşallah çok kısa bir sürede bitip halkımızın hizmetine sunacağız. Ben bu vesile ile emeği geçen Çankaya Belediyesinin teknik ekibine, Safranbolu Belediyemizin teknik ekibine, Çankaya Belediye Başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Onlar olmasaydı bu kadar kısa sürede bunu ortaya çıkaramazdık.”

Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, “Aslında çok daha önceden biz bu parkın ihalesini yaptık fakat ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumu biliyorsunuz ekonomik koşullar, sürekli değişen fiyatlardan dolayı ihalelerimiz hep iptal oldu yoksa çoktan hizmete açmış olurduk” dedi.

‘’Safranbolu’ya girdiğiniz zaman bir kadın elinin değdiğini görüyorsunuz’’

Çankaya Parkı’nın kardeş belediyeciliğin bir timsali olacağını belirten Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, ‘’Elif başkanımızın da belirttiği gibi burada Çankaya parkımızın temelini atıyoruz ve çok kısa bir zamanda da inşallah açılışa geleceğiz. Safranbolu’ya girdiğiniz zaman bir kadın elinin değdiğini görüyorsunuz kente bir kadın belediye başkanı var burada diyorsunuz. Çünkü her yer düzenli tertipli, çalışan bir belediyeyi biz belediye başkanları hemen hissederiz. Çankaya parkımız aynı zamanda Safranbolu ve Çankaya kardeşliğinin bir timsali olacak.’’

‘’Önümüzdeki seçimde de biz tekrar Cumhurbaşkanlığı köşkünü de Çankaya’ya getireceğiz’’

Taşdelen: ‘’Burada Çankaya adı da yaşayacak. Ben Safranbolu’da Çankaya’nın yani Mustafa Kemal Atatürk’ün ilçesinin adının yaşayacak olmasından da mutluluk duyuyorum. Atatürk’le özdeş bir adı vardı Mustafa Kemal Atatürk’ün İlçesi olmasından dolayı zaten önümüzdeki seçimde de biz tekrar cumhurbaşkanlığı köşkünü de Çankaya’ya getireceğiz’’ diye konuştu.

Kürsüye son olarak Cumhuriyet Halk Partisi Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun çıktı.

‘’Bu iktidarın her türlü baskısına engellemesine rağmen ve ötekileştirmesine rağmen Belediyelerimiz inanılmaz işler yapıyorlar’’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, ‘’Gerçekten Belediye Başkanlarımız olağanüstü işler başarıyor. Gerçekten Türkiye’nin her bir noktasına gittiğimde guru duyulacak işler yapılıyor. Üstelik ekonomik buhrana rağmen, üstelik bu iktidarın her türlü baskısına engellemesine rağmen ve ötekileştirmesine rağmen inanılmaz işler yapıyorlar” dedi.

‘’Mars’ta suyu keşfederken gelişmiş ülkeler biz hala sütü kaça satacağız, hala yolu nasıl yapacağız bunun kaygısı içindeyiz’’

 

Seyit Torun konuşmasına şöyle devam etti,  ‘’Bu iktidar bütün kamu kaynaklarını bizim belediyelerimize kapattı. Çevre ve şehircilik bakanlığı kaynaklarının %97’sini cumhur ittifakı belediyelerine sağlıyor düşünün geriye kalan %3 üstelik şuanda Türkiye Cumhuriyet’inin nüfusunun %51.8’ini Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet ittifakının belediyeleri yönetiyor. Mars’ta suyu keşfederken gelişmiş ülkeler biz hala sütü kaça satacağız, hala yolu nasıl yapacağız bunun kaygısı içindeyiz. Ekmek derdindeyiz iş, aş derdindeyiz.

‘’Bizim Belediyelerimiz doların yeşilini değil doğanın yeşilini seviyor’’

Torun: ‘’Bunu hak etmiyoruz. O yüzden yol yaptık köprü yaptık diyorlar ya teşekkür ediyoruz yapılana ama sadece sigaraya ve içkiye ödenen vergilerle o yollar o köprüler 19 yılda yapıldı arkadaşlar. 130 milyar dolar vergi toplandı sadece içki ve sigaradan yapılan 19 yılda yol ve köprü yatırımı 150 miyar dolar. Ama bizim belediyelerimiz betonu değil yeşili seviyor. Doların yeşilini değil doğanın yeşilini seviyor. Onun içinde böyle güzel alanlar yapıyorlar onlar ranta çalışmıyorlar halka çalışıyorlar ben tekrar onlara teşekkür ediyorum hayırlı uğurlu olsun diliyorum” diye konuştu.

Tören, Konuşmaların ardından Protokol Üyelerinin butona basarak temel atması ve park alanını incelemesi ile son buldu.

 

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Slow Food hareketi iyi, temiz ve adil gıda için 38 yıldır mücadele veriyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 29.03.2024 08:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – YETER ADA ŞEKO – Doğal kaynakları korumayı ve temiz gıda üretimini desteklemeyi hedefleyen küresel Slow Food (Yavaş Gıda) hareketinin başkanı Edward Mukiibi iklim krizi ve israfın, gıda konusunda en fazla karşılaştıkları iki büyük sorun olduğunu söyledi.

Dünyanın en büyük gıda hareketlerinden biri olarak kabul edilen Slow Food, “iyi, temiz ve adil gıda” sloganıyla dünya üzerinde 160 ülkede faaliyetler ve farkındalık kampanyaları düzenliyor.

Hareketin çalışmaları hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Mukiibi, Slow Food'un 1986'da İtalya'da doğduğunu ve 38 yıldır devam eden serüvenlerinde dünyanın her köşesinden çok sayıda insana ulaştıklarını kaydetti.

Su başta olmak üzere doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin korunması hedefini faaliyetlerinin merkezine aldıklarını belirten Mukiibi, daha iyi bir dünya için çalıştıklarını ve bunu da çevreye ve insana zararı olmayan gıdaların üretimini teşvik ederek, aynı zamanda sorumlu tüketim ve sorumlu üretim bilincini aşılamaya çalışarak gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Slow Food ağı içerisinde çiftçilerden şeflere, öğrencilerden aktivistlere, devletlerden uluslararası organizasyonlara kadar gıda konusunda harekete geçmek isteyen milyonlarca kişiyle çok sayıda kurum ve kuruluşun yer aldığını bildiren Mukiibi, “Sadece maddi olarak destekleyen 100 binden fazla üyemiz var. Ama bu herkesin maddi olarak katkıda bulunmak zorunda olduğu anlamına gelmiyor. Aslında paranın satın alabileceğinden çok daha fazlasını yapan topluluklar var. Buna biyoçeşitliliği koruyan yerel toplulukları örnek gösterebiliriz.” dedi.

Edward Mukiibi, hareketin sadece gıda ürünlerini değil gıdanın getirdiği kültürü de korumaya çalıştığını, bu nedenle gıdanın nasıl tüketildiği, hangi tekniklerle pişirildiği ya da nasıl korunduğu üzerine de çalışmalar yürüttüklerini aktardı.

– Nuh'un Gemisi Projesi

Yok olma tehlikesi altında bulunan bitkisel ve hayvansal ürünleri çevrim içi katalogda bir araya getirdikleri “Nuh'un Gemisi” projesine değinen Mukiibi, “Bu katalogda yalnızca bilimsel veriler bulunmuyor. Kültürel, organoleptik, geleneksel bilgilerle ürünlerin hazırlanması sırasında kullanılan teknikler ve bölgeyle olan bağları da yer alıyor.” diye konuştu.

Proje kapsamında bugüne kadar dünyanın her yerinden 5 bin 300 ürünü korumaya çalıştıklarını dile getiren Mukiibi, şöyle devam etti:

“Bu projede büyük tufan yaşandığında türleri yok olmaktan kurtaran Nuh’un Gemisi'nden esinlendik. Aslında bugün de yine o büyük tufan genetik, kültürel ve geleneksel erozyonla burada. Günümüzde yerel ve geleneksel gıdalar gen aktarımı, gen korsanlığı gibi çeşitli problemle karşı karşıya. Slow Food hareketi ise gıda kültürümüzü korumaya çalışıyor.”

Proje dahilindeki türleri kendi coğrafyalarında korumaya çalıştıklarının altını çizen Mukiibi, iklim değişikliği sonucu artık beslemesi ekonomik olarak tercih edilmeyen, bu nedenle de popülasyonları giderek azalan hayvanları çeşitli teşvikler ve projelerle yeniden tercih edilebilir hale getirdiklerini, bitkiler konusunda ise özelikle yerel gruplar arasında tohum bankaları oluşturduklarını ve tohumların kullanılması için çeşitli ağlar geliştirdiklerini anlattı.

“Afrika’nın Bahçeleri” adlı bir diğer projelerinde, kıtada giderek yaygınlaşan endüstriyel gıda üretimine karşı bir alternatif oluşturmaya çalıştıklarından bahseden Mukiibi, şunları söyledi:

“Afrika’nın geleneksel gıda üretim yöntemlerini korumak istiyoruz. Bunu gerçekleştirmek için yerel toplulukları agroekolojik yöntemler çerçevesinde tarım yapmaya teşvik ediyor, konu üzerine eğitim programları düzenliyor, gruplar arasında koordinasyon kurarak bilgi aktarımı sağlıyoruz. Proje 2010 yılında Uganda, Kenya ve Tanzanya'daki birkaç bahçeyle başladı. Bugün Afrika kıtasının çeşitli yerlerinde 5 binin üzerinde bahçe oluşturulmuş durumda. Sosyal medyada her gün yeni bir katılımcının daha kendi bahçesini açtığını görüyoruz.”

– “Üretimde iklim değişikliği, tüketimde israf en büyük sorunlar”

Tüm projelerinde üretim süreçlerinde karşılaştıkları en büyük problemin iklim değişikliği olduğunu ifade eden Mukiibi, özelikle sıcak hava dalgaları, ani yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri gibi aşırı hava olaylarının gıda üretimini zorlaştırdığını vurguladı.

Mukiibi, “Tüm bu yaşananlar gıdaya erişimimizi, gıda güvenliğimizi ve bizim açımızdan yağmuru merkeze almış tarım sistemimizi etkileyecek. İklim kriziyle mücadelede geniş kapsamlı iklim değişikliği adaptasyon çalışmaları yürütüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Tüketim noktasında karşılaştıkları en büyük problemin ise gıda israfı olduğu bilgisini paylaşan Mukiibi, “Küresel gıda üretiminin neredeyse yarısı tabağımıza ulaşamadan israf ediliyor. Bununla birlikte enerji, kaynak, çiftçilerin o ürünleri üretirken harcadıkları zaman da israf edilmiş olunuyor yani gıda israfı tabağımızın çok ötesinde. Çünkü bir ürün yetiştirirken çok fazla su kullanıyorsunuz, topraktan çok fazla besin maddesi alıyorsunuz. Bunların hepsi israf ediliyor. Gıdaya yapabileceğiniz en büyük saygısızlık onu israf etmek. Ayrıca gıda israfı, doğaya da bir saygısızlık.” değerlendirmesini yaptı.

Özelikle gençlerin önlerine gelen tabağın hikayesini bilmediğine ve daha çok israf ettiğine dikkati çeken Mukiibi, Slow Food olarak bu farkındalığın kazandırılması için her yıl Nisan ayını “gıda israfı ile mücadele ayı” olarak belirlediklerini sözlerine ekledi.