“Şeker Fabrikaları Cumhuriyetin Kaleleridir”

“Şeker Fabrikaları Cumhuriyetin Kaleleridir”

Yayın: 07.03.2018 09:07
Paylaş:
A+ A-

Atatürkçü Düşünce Derneği Safranbolu şube başkanı İsmet Zühtü Saraçoğlu yaptığı yazılı açıklamada,”Şeker Fabrikaları Cumhuriyetin Kaleleridir.Satılamaz,teslim edilemez”dedi.

Saraçoğlu yaptığı açıklamada, “Özelleştirme adı altında Cumhuriyetin ekonomik kazanımlarını yok eden AKP iktidarı, bu kez, 14 şeker fabrikasını feda ediyor. 3 Nisan ile 18 Nisan 2018 tarihleri arasında yapılacak 3 gurup ihale ile tarımsal sanayinin can damarı ile şeker pancarı üretiminin hayat damarları koparılırken, GDO’lu tatlandırıcı üreten emperyalist şirketlerin önü açılıyor.

Türkiye bu girişime karşı, çiftçisiyle, işçisiyle, sendikasıyla, kamyon şoförü ile tüketicisi ile, siyasi partileri ile demokratik kitle örgütleri ile ayakta ve direnmeye kararlıdır..

Şeker fabrikaları Türkiye Cumhuriyetinin yol göstericisi Altı Ok’un Devletçilik ilkesinin en güzel ve ilk hayata geçirilen adımlarından biridir. 17 Şubat 1923 günü açılan İzmir İktisat Kongresinde görüşülüp karara bağlanan ekonomik bağımsızlığı da elde etme kararlılığı ve hedefi doğrultusunda, bir yanda özel sektör, diğer yanda kamu girişiminin yarıştığı, birinin gücünün tükendiği noktada diğerinin yardıma koştuğu örnek bir girişimdir.

Uşak’ta Nuri Şeker öncülüğünde başlatılan şeker fabrikası ile Alpullu’da devletin başlattığı şeker fabrikaları yaklaşık aynı zamanda bitirilmişi ülkenin en acil gereksinimlerinden biri karşılanırken şeker pancarı tarımında da ilk planlı adımlar atılmıştır. Şeker fabrikaları, tüm ülke coğrafyasına yayılacak şekilde planlanmış ve hayata geçirilmiştir. Pancar bitkisinin özellikleri nedeni ile yüksek rakımlı yerlerde de yetiştirilmeye başlanmış, bu yolla kırsal kesimden kentlere, Doğu’dan Batıya göç engellenmiştir. Zaman içinde dışardan şeker alan ülke, yerini dışarıya şeker satan ülke haline gelmiştir.

Şeker fabrikaları aynı zamanda kurulu olduğu kentlerde sosyal ve kültürel hayatı geliştirmiş, yöneticisi ve işçisine vazife evi, sosyal konut, sosyal alanlar, spor tesisleri yaratmıştır.
Türkiye 12 Eylül darbesi sonrasında Cumhuriyet kazanımlarına karşı ağır bir saldırı ile karşılaşmış, siyasal, sosyal, kültürel ve hukuk alanındaki saldırılar ekonomik kazanımlara saldırıya da dönüşmüş ve özelleştirme politikaları tek taraflı propaganda ile benimsetilmeye çalışılmıştır. “Liberalleşme-küreselleşme” diye yutturulan bu politikaların hedefinde gıda sektörü başta olmak üzere üreticiler, “milletin efendisi” köylü yer almıştır.

Batı ülkelerinde devlet desteklemesi ile üretimini artıran tarım sektörü, artan stoklarını tüketmek için yollar ararken çözümü az gelişmiş ülkelerin tarım ve tarımsal sanayini çökertmede bulmuş, bu nedenle tarıma ve hayvancılığa desteğin kaldırılmasının propagandası yoğunlaştırılmıştır.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin arkasında emperyalist tekellerin 20 yıla varan “kararlı” ve hain mücadelesi vardır.

Emperyalizme verilen sözler yerine getirilmektedir

Şimdi özelleştirilmek istenen şeker fabrikaları konuta, AVM’lere dönüştürülecek, üretim merkezlerinin yerini tüketim tapınakları alacaktır. Ülkede yıkıma uğrayan şeker sektörünün yerini ise GDO’lu tatlandırıcılar alarak Türk halkı doğacak hastalıklarla ilaç tekellerinin insafına terk edilecektir.

Türk halkı bu yıkıma izin vermeyecektir. İşçisiyle, sendikasıyla, çalışanlarının aileleri ile, pancar üreticisi ile, tüketicisiyle, siyasal partisiyle, demokratik kitle örgütüyle direnecek ve Cumhuriyetin bu ilk ekonomik kalelerini emperyalizmin insafına terk etmeyecektir” ifadelerine yer verdi.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Milletvekil Akay TMMM Genel Kurulu’nda konuştu

Yayın: 03.05.2024 10:36
Paylaş:
A+ A-

CHP Karabük Milletvekili ve TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Cevdet Akay, Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin üzerine TBMM Genel Kurulu’nda konuştu.

Maden Kanun Teklifi’nin 12.’inci maddesi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda konuşan CHP’li Akay, “Bir taraftan tasarruf tedbirlerinden bahsedilirken diğer taraftan da ülke kaynaklarının heba edilmesiyle karşı karşıyayız. Kanunun yasalaşmasıyla, enerji kaynaklarımız Birleşik Arap Emirlikleri firmalarına tahsis edilmesi durumuyla karşı karşıya gelecek.” ifadeleriyle kanun teklifine tepki gösterdi.

Doğal Kaynaklarımızın Birleşik Arap Emirlikleri’ne Tahsis İmkânı Doğuyor

Kanun teklifinin yasalaşmasıyla birlikte doğal kaynakların ve enerji kaynaklarının Birleşik Arap Emirlikleri firmalarına tahsis edilme imkânıyla karşı karşıya geleceğine dikkat çeken CHP’li Akay, “Bu kanun teklifi, 19 Temmuz 2023 tarihinde Abu Dabi’de Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşik Arap Emirlikleri Hükûmeti arasında imzalanan stratejik çerçeve anlaşmayla bağlantılı bir şekilde düşünülmesi gerekiyor. Bu kanun bugün buradan onaylanıp geçtiği zaman, o sözleşmeye bir alt zemin olmuş oluyor. Bu sözleşmeyle doğal kaynaklarımız ve enerji kaynaklarımız Birleşik Arap Emirlikleri firmalarına tahsis edilme imkânıyla karşı karşıya gelecek.” dedi.

Milli Kaynaklarımız Yabancı Firmalara Peşkeş Çekiliyor

Birleşik Arap Emirliklerinden finansman gelecek diye yenilenebilir enerji kaynaklarının yabancı firmalara zemin açılmasının asla kabul edilemeyeceğine değinen Milletvekili Akay, “Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili yabancı firmalara zemin açılması da asla kabul edilemez, bu imkânların millî ve yerli firmalarımıza tanınması gerekir. Sırf Birleşik Arap Emirliklerinden gelecek finansmanla ilgili bunu kabul edemeyiz. Bütçe Kanunu’nun 12’nci maddesine göre dış kaynaklı kredi kullanımı var, Hazine garantisiyle kullanımlar yapılıyor. Bunların, bu alanlara kullanılması ve yerli firmaların desteklenmesi ve yerli üretim yapılmasını bizim teşvik etmemiz gerekir.” ifadelerini kullandı.

Yenilenebilir Enerji Üretimini İçin Yerli Firmalar Desteklenmiyor

Getirilen değişikle lisans alamayan firmaların teminatlarının tazmin edilmek yerine teminat mektuplarının iptal edildiğine dikkat çeken Akay, “Kanun teklifinde ayrıca, yatırımları gerçekleştiremediği için, tamamlayamadığı için ön lisans alamayan, üretim lisansı alamayan veya lisans alamayan firmaların teminat mektuplarının iptali söz konusu. Normalde bunların irat kaydedilmesi gerekir. Bir kamu kurumuna ihaleye girdiğiniz zaman, geçici mektup verirsiniz. Kesin mektup veya avans teminat mektubu verdiğiniz zaman yükümlülüğünüzü yerine getiremezseniz bu mektuplar tazmin olur, fakat burada iptal ediliyor. Ben hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına hem de Sayın Komisyona soruyorum: Bu firmalar, hangi firmalar? Bu firmalar EÜAŞ tarafından desteklenemez mi? Hazine garantisiyle, dış kaynaklı projelerle, kredilerle bu firmalar desteklenip buradaki yenilenebilir enerji üretimini yerli firmalarımıza yaptıramaz mıyız?” dedi.

Milli Servetimizin Ülkemizde Kalması Gerekiyor

Bir taraftan tasarruf tedbirlerinden bahsedilirken diğer taraftan da ülke kaynaklarının heba edilmesiyle karşı karşıya olunduğuna değinen Milletvekili Akay, “Yaklaşık 3,5 trilyon dolarlık bir maden kaynağımız olduğu tahmin ediliyor. Bu millî servetin ülkemizde kalması, millî ve yerli firmalar tarafından maden ocaklarımızın, yenilenebilir enerji kaynaklarının işletilmesi gerekiyor, bu manada da kaynaklarımızın israf edilmemesi gerekiyor. Bu sebeplerden dolayı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu kanun teklifine karşı oy kullanacağız.” şeklinde konuştu.