Türk Epilepsi ile Savaş Derneği ve Abdi İbrahim’den “Epilepsi Farkındalık Günü” etkinliği

Türk Epilepsi ile Savaş Derneği ve Abdi İbrahim’den “Epilepsi Farkındalık Günü” etkinliği

Anadolu Ajansı
Yayın: 28.03.2024 16:00
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – Türk Epilepsi ile Savaş Derneği ve Abdi İbrahim, Dünya Epilepsi Farkındalık Günü kapsamında etkinlik gerçekleştirdi.

Dernekten yapılan açıklamada, epilepsinin, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1'ini etkileyen, kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlı, tedavi edilebilir bir beyin hastalığı olduğu belirtildi.

Epilepsili bireylerin doktorları tarafından verilen tedaviye uyum sağladıkları sürece nöbetlerinin kontrol altına alınabildiği ve günlük yaşantılarına devam edebildiği ancak hastalık hakkında doğru bilinen yanlışların, toplumu önyargıya ittiği aktarılan açıklamada, bunlardan birinin de epilepsili bireylerin çalışamayacağı yönündeki yanlış bilgi olduğu vurgulandı.

Toplumun bu yanlışlar hakkında bilgilendirilmesi için Maslak'ta Türk Epilepsi ile Savaş Derneğince, Abdi İbrahim'in koşulsuz katkısıyla etkinlik düzenlendiği belirtilen açıklamada, kurulan “Mor Kabin” aracılığı ile “Epilepsili Bireyler Çalışabilir” mesajı verildiğini kaydedildi.

Açıklamada, etkinlikte çok sayıda bireyin epilepsi ile ilgili bilinçlendirildiği, “Mor Kabin” içindeki fotoğraf çekme aktivitesiyle etkinlikten fotoğrafların sosyal medyada paylaşıldığı ve bu sayede daha geniş bir kitle üzerinde farkındalık oluşturulduğu anlatıldı.

Öte yandan Abdi İbrahim'in de farkındalık çalışmalarına destek vermek amacıyla bu yıl da İstanbul Maslak'taki genel müdürlük binasını mor renkle ışıklandırdığı belirtildi.

– Türkiye'de yaklaşık 1 milyon epilepsili var

Açıklamada, toplumda “sara hastalığı” olarak da bilinen ve beyindeki kontrolsüz elektriksel yayılımlar sonucunda nöbetlerin oluştuğu epilepsinin hemen her yaşta görülebildiği vurgulandı.

Epilepsi nöbetlerine ilişkin bilgi verilen açıklamada, Türkiye'de yaklaşık 1 milyon epilepsili bireyin bulunduğuna işaret edildi.

Açıklamada, çalışma hayatında işe alımlarda kişinin epilepsili olduğunu öğrenen işverenlerin genel tavırlarının değiştiğinin görüldüğü, iş ortamında yaralanma oranı, işe gitmeme, hastalığa bağlı iş kaybı ve iş üretimi açısından bakıldığında epilepsili bireyler ile sağlıklı bireyler arasında fark olmadığının tekrarlanan çalışmalarda gösterildiği aktarıldı.

Fakat toplumun epilepsiye bakışı ve hastalık hakkındaki bilgisizliğine bağlı olarak bu yüksek işsizlik oranının devam ettiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye'de bir takım koruyucu önlemler olsa da bunların yeterli olmadığı görülmektedir. İşverenler, 50 ve üzeri sürekli işçi çalıştırdıkları iş yerlerinde yüzde 2 oranında bedensel ve zihinsel engelli bireyi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdür. Bu kanuna göre, engelli birey; beden ve zihin gücünden yüzde 40 ve daha fazla oranda yoksun olduğunu resmi sağlık kurulu raporu ile belgelemiş, bir iş bulmakta genellikle zorluk çeken fakat herhangi bir iş yerinde söz konusu yetersizliğe rağmen bazı işleri hemen veya kısa bir alıştırma sonunda yapabilecek durumda olan kimselere denir. Ancak bu kanundan yararlanabilmek için epilepsili bireylerin tedaviye rağmen nöbetlerinin devam etmesi gerekmekte, bu kanun remisyonda (kronik hastalığı olduğu bilinen kişilerde hastalık aktivitesinin bulunmadığı durumlar) epilepsili bireylerin haklarını koruyamamakta ve bu kişilerin önyargılarla işe alınmamaları sorununu çözmemektedir.”

Epilepsi nöbeti geçiren bireylere nasıl yaklaşılması gerektiği konusuna da değinilen açıklamada, şu tavsiyelere yer verildi:

“Öncelikle sakin olun. Hastanın yanından ayrılmayın, yardım çağırmak gerekiyorsa başkasını gönderin. Hastanın hareketlerini durdurmaya ve/veya engellemeye çalışmayın. Hastayı güvenli bir yere yatırın veya alın. Ucu sivri veya sert eşyaları hastanın yanından uzaklaştırarak hastayı koruyun. Sıkı giysileri varsa gevşetin (kravat, kemer gibi), gözlüğünü çıkarın. Sabit ve rahat olacak bir şekilde onu bir tarafa doğru yatırıp, tükürüğünün dışarı akması sağlayın. Rahat nefes alması için mümkünse ağzını ve solunum yolunu açık tutun. Asla ağzına bir şey sokmaya (örneğin dişlerini sıkıyorsa açmaya veya su vermeye) çalışmayın.

Çene ile ilgili zorlayıcı hareketler zararlıdır. Nöbet sırasında ilaç vermeye çalışmayın. Soğan, kolonya vesaire koklatmayın. Epilepsi krizinde yapay solunum veya kalp masajına gerek yoktur. Hastanın üzerinde epilepsili olduğunu gösteren veya öyle ise sizin neler yapmanız gerektiğini açıklayan bir kart veya sağlık karnesi olup olmadığına bakın. Nöbetinin bitmesini bekleyin. Sıklıkla nöbet sonrasında kişi yorgun, ne yaptığını bilemez haldedir, dolayısıyla bu aşamada elinizden geldiğince sakin ve güven verici olun. Açık bir cama veya yola doğru gitme gibi durumlarda yumuşakça engel olun. Nöbet hakkında verebileceğiniz bütün bilgilerin hem hastaya hem de doktora yardımcı olacağını unutmayın.”

Açıklamada, hastalara da ilaçlarını düzenli kullanmaları, nöbeti tetikleyecek durumlardan uzak durmaları önerilerinde bulunuldu.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Ordulu çift söküntü ip getirenlere Kabataş kilimi dokuyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 28.04.2024 04:48
Paylaş:
A+ A-

ORDU (AA) – EYÜP ELEVLİ – Ordu'nun Kabataş ilçesinde 46 yaşındaki Fatma Öztok, eskiyen örgü işlerin sökülmesiyle elde edilen iplerle Kabataş kilimi dokuyarak kazanç sağlıyor.

Öztok, Kabataş ilçesinde evlendikten sonra el tezgahında dokumacılık yapan kayınvalidesi Kadriye Öztok'tan işin inceliklerini öğrendi.

Kayınvalidesinin sağlığı elvermediği için işi bırakmasının ardından Fatma Öztok, 2000 yılından itibaren evlerinin alt katında oluşturdukları atölyede mesleği sürdürüyor.

Dört yıl önce emekli olan Aziz Öztok da eşiyle atölyede mesai harcıyor.

İki çocuk annesi Fatma Öztok, AA muhabirine, kayınvalidesinin rahatsızlanması sonucu mesleği devam ettirdiğini söyledi.

Kayınvalidesinin kilimleri elinde dokuduğunu ancak kendisinin bu şekilde sürdüremediğini anlatan Öztok, adlıkları eski tip makinelerle yıllardır Kabataş kiliminin üretimini yaptıklarını ifade etti.

Öztok, Kabataş kilimine ilgi olduğunu dile getirerek, “Burada 7 kişi, 10 kişi çalıştırdığım da oldu. Ama çalışanlar fındık zamanı gelince işi bırakıyor. Siparişi de aldığımız için sıkıntıya düştüm. O yüzden siparişleri azalttım. Şimdi yapabileceğim kadar alıyorum.” dedi.

Eşiyle çalışmanın önemine işaret eden Öztok, “Eşimle çalışmak daha rahat, çok güzel. Ben eve çıksam, buraya müşteri geliyor. En azından burada müşteriye bakabilecek birisi oluyor. Öbür türlü eve çık, dükkana in şeklinde zor oluyor. O yüzden eşim geldikten sonra rahatladım. İşin getirisi de iyi oldu çok şükür.” diye konuştu.

Örgüleri söküp getirenlerin israfı da önlemiş olduğunu anlatan Öztok, şöyle devam etti:

“İsraf olmasın, 'yazıktır, günahtır' diyerek dokutturuyor. 'Benden sonraki nesillere kalsın.' gibi düşüncelerle yaptırıyorlar, en çok ondan geliyor. Çöpe atma durumu olsa bu devam etmeyecek ama eskilerimiz asla çöpe atmayı istemiyor. Sökemezse kesiyor, kesemezse dikiyor. Yine de onu dokutturuyor. Çöpe atmaktansa onu kenara koyuyor.”

Öztok, çevrelerinde kendilerinden başka bu işi yapan olmadığını, tozlu iş olması nedeniyle pek de kimsenin benimsemediğini anlattı.

İşinden keyif aldığını ve bu nedenle devam ettiğini belirten Öztok, “Yoksa bağ bahçe, evin temizliğine zaman kalmıyor. Evde temizlik için işçi tutuyorum, buradan aldığımı oraya veriyorum. Ama bana keyifli geliyor. 60 sene olmuş. 30-40 sene kaynanam, 20-25 sene de ben devam ettirdim. 5 sene daha ancak dayanırız. Sadece kilime odaklanırsam günde 80-100 metre dokuma yaparım.” değerlendirmesinde bulundu.

– “Bizim için mesleğin son temsilcisi diyebiliriz”

51 yaşındaki Aziz Öztok ise ilk etapta eşinin siparişleri elde yetiştirememesi üzerine araştırmalar yaptıklarını anlattı.

Gaziantep'ten makine aldıklarını belirten Öztok, “İlk önce bir makineyle başladık. Sonra bir, iki derken çözgü makinesi, sarma makinesiyle beraber işi çoğalttık. Daha seri bir şekilde çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.

Yörede bu mesleği yapan bir tek kendilerinin kaldığına dikkati çeken Öztok, “Bizim için mesleğin son temsilcisi diyebiliriz. Çocuklar yanaşmıyorlar. Kimisi üniversitede okuyor, kimisi çalışıyor. Biz de hanımla beraber yapabildiğimiz kadar bu şekilde yapmaya çalışıyoruz.” ifadesini kullandı.

Zaman zaman yurt dışına da ürün gönderdiklerine işaret eden Öztok, şunları kaydetti:

“Bize eski sökülmüş kazaklar geliyor. Onları belli bir aşamadan geçirdikten sonra dokuyoruz. Hem de katma değer oluyor. Rağbet de var. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa'ya mal gönderdiğimiz oluyor. Bu şekilde isteyenler, sipariş verenler oluyor. Yani güzel bir şey. Hem yöremiz için hem de otantik bir havası var. Yazları buralarda halıları kaldırıyoruz, sadece kilim seriyoruz.”

Öztok çifti, Kabataş kiliminin metresini 40 liraya örüyor.