VALLAHİ YEMEM…!

VALLAHİ YEMEM…!

Yayın: 18.09.2015 08:31
Paylaş:
A+ A-

YORUM FARKI Hür KALYONCU

VALLAHİ YEMEM…!

Kentlerde yaşamak bir sanattır.
O’nun da kendine göre kültürü ve kuralları vardır.
Her kent,yaşamaya dair tutumunu, kültürünü geçmişinden de aldığı güçle oluşturmaya çalışır.
Bunun oluşumunda doğal olarak bizlerin rolü doğrudan etkiyici ve belirleyicidir.
Kentler,tarım dışı üretimin yapıldığı yaşama alanlarıdır.
Sanayi ve ticaretle uğraşan insanların yoğun olarak yaşadığı bu mekanlar,farklı yerlerden gelenlerin getirdikleri kültürle değişime uğrarlar ya da yeniden üretime konu olurlar.
Her kentin,kendi yaşama sanatına uygun oluşturduğu davranış kalıpları vardır.
Bu kültür kendini;gezme ,yemek yeme ,kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerde,damak tadında,sevinç ve hüzünleri paylaşmada, ayrı ayrı olarak kendini gösterir.
Farklılığını belli eder.
Karabük ve Safranbolu’da yaşamak…
Her ikisinde de yaşama kültürü farklılıklar gösterir.
Biri diğerine benzemez.
Birbirlerinden etkilense bile,kendi “özünü” korur.
Ancak bu “öz”,etkilenmelere bağlı olarak kendini yeniler ve çağa ayak uydurmaya çalışır.
Kentler zamanla yarışır.
Bu yarışa ayak uyduramayan kentler varlıklarını sürdüremezler,tarihin malı olurlar.
Günümüzdeki asar/ören kentler bu cinstendir.
Safranbolu’da ören kent olabilirdi.
Ancak.korumacılık bilinci bu kenti,geçmişe özlem ve ilgi noktasında “nostalji kenti” haline getirdi ve insanların ihtiyacını karşılamaya yönelik yapılanmayla ayakta kalmayı ,durmayı başardı…
Hatta dünya kenti bile oldu.
Maganda dediğimiz bir davranış biçimi günümüzde yerleşmiş var olan kent kültürünü tehdit edercesine,ne olduğu belli olmayan bir yaşam tarzını insanlara zorla kabul ettirmeye çalışıyor.
Bu manzara bugün Türkiye’nin birçok kentinde görülebilecek,izlenebilecek acınası bir durum.
Bunlar Türkiye’de belli kalıplarda bir sınıf oluşturacak biçimde hızla çoğalmaya başladılar.
Mantar gibi de çoğalmaya başladılar.
Sanki kentlerde onu besleyen özel bir toprak çeşidi var.
Az bir sulama ile sanki birdenbire ortaya çıkıveriyorlar.
Kurulu düzeni alt üst ediyorlar.
Yasa tanımıyorlar.
Bir başkasını hiç mi hiç düşünmüyorlar.
Çıkarttıkları gürültü ile etrafa korku saçıyorlar.
İnsanları rahatsız etmek onlara hem zevk hem de güç veriyor.
Adeta yaşadıkları kente kafa tutuyorlar.
Bize uymak zorundasınız mesajını vermeye çalışıyorlar…!.
Yazık…çok yazık…
Özenti ve görgüsüzlük üstelik okumamıza ,eğitilmemize rağmen kültürsüzlük insanlarımızı ne hale soktu?…
Bu işin sorumlusu kim?
Sorumsuzca yayın yapan,onu/bunu gözetlemeyi maharet sayan,paparazilerle onun bunun özel yaşamını göstermeyi haber olarak takdim eden TV’ler….
Yoksa ezberci ve tek düze düşünme biçiminden başka bir yeti kazandıramayan eğitim sistemi mi?..
Hangisi…?
Maganda kültürü görgüsüzlük ve hödüklük üzerine kurulmuş…
Salgın hastalık gibi Türkiye’nin her tarafına yayılmakta doğal olarak etkisini yaşadığımız kentte de belirgin biçimde hissettirmekte…
Özellikle cep telefonlarına kullanılmaya başladığımızdan beri yeni bir sokak/cadde/dolmuşlarda yeni bir magandalık örneği ortalığı tehdit etmeye başladı ki…
Sormayın gitsin…
İşte bir cep telefonu konuşması örneği…
“Akşam sizdeyiz.
Mantı yemeğe geleceğiz…
Bol sarımsaklı ve salçalı olsun…
Yoksa vallahi yemem…”
Nasıl bizleri ne kadar çok güzel anlatıyor değil mi?

Yorumlar

  1. tonyukuk

    Hür Hocam,
    Tespitlerin çok doğru,bir o kadar da acı. Siyasetteki,toplumsal yaşamdaki,hatta dini inançlardaki yozlaşma bu tür kesimlerin artmasına yol açıyor ve bunların özgüvenleri o kadar yüksek ki, bulundukları ortamın sahibi,en yetkilisi hatta olmazsa olmazları edasıyla ortalıkta dolanıyorlar. Okumuş,entellektüel,bilgisi ve dolayısıyla fikri olan kesim bu hanzolar yüzünden kenara çekilmiş durumda.Çünkü bu tip insanlarla hiçbir şey tartışamazsın,çünkü bilgisinin yetersiz kaldığını anlayınca kabalaşmaya,hatta saldırmaya başlarlar.Hep onlar bilir, onlar haklıdır, yol onlarındır,öncelik onlarındır, sıra beklemezler,kırmızı ışık takmazlar,hele siyasi partiye yakın olan hanzo grubu vardır ki Allah düşmanıma vermesin.Hocam senin de dediğin gibi bunlar hızla çoğalırlar,fazla suya ihtiyaç duymazlar. Birinci grup hanzolar hayattan ümidini kesmiş, bu nedenle hayattan-toplumdan intikam alırcasına hareket eden, kirleten,pisleten,kural tanımayan,suça meyilli, suratında meymenet olmayan gruptur.İkinci grup hanzolar biraz daha eli ayağı düzgün,varlıklı ancak kendini yetiştirememiş,bilgisiz, görgüsüz, ama kendince herkesten daha üstün olduğunu zanneden gruptur.Bunlar daha çok toplumda ön planda olmaya çalışırlar, siyasilere yakın dururlar, yanlarında bir önceki gruptaki hanzolardan oluşan bir şakşakçı grubu vardır ve onların lideridir,önderidir,sürekli alt grup hanzolar bu üst grup hanzoları överek gaza getirirler.maalesef Türkiye hızla bu hanzoların çoğalmasını ve palazlanmasını izliyor. 10 sene önce önünden geçemedikleri mekanlara, o mekanların 40 yıllık müdavimleri edasıyla girer oldular. Topluma ve toplum kurallarına ayak uydurabilseler amenna ama nerde…

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Samsun’da narkotik denetimlerinde 17 şüpheli yakalandı

Anadolu Ajansı
Yayın: 27.07.2024 00:52
Paylaş:
A+ A-

SAMSUN (AA) – Samsun'da gerçekleştirilen denetimlerde 17 şüpheli gözaltına alındı.

İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi ile ilçe emniyet müdürlükleri ekiplerince, uyuşturucu madde satışı yapan sokak satıcılarına yönelik denetim gerçekleştirildi.

Adreslerde ve şüphelilerin üzerinde yapılan aramalarda 121 sentetik ecza hapı, 261,46 gram esrar, 251,21 gram sentetik uyuşturucu, 23 kök kenevir bitkisi, 5 uyuşturucu kullanma aparatı ile hassas terazi ele geçirildi.

Denetimlerde 17 şüpheli gözaltına alındı.

Zanlılardan 2'sinin çeşitli suçlardan kesinleşmiş hapis cezası bulunduğu belirlendi.