Zonguldak’ta fırtına yeniden etkisini gösterdi

Zonguldak’ta fırtına yeniden etkisini gösterdi

Yayın: 26.11.2023 16:37
Paylaş:
A+ A-

Dalga boyunun 5 metreyi aştığı Karadeniz Ereğli sahil şeridinde AFAD ve jandarma ekipleri devriye görevi yürütüyor
Kente merkezinde ise bir binanın çatısı araçların üzerine uçtu

Zonguldak kent merkezi ve Karadeniz Ereğli ilçesinde fırtına hayatı olumsuz etkiliyor.

Geçen pazar yaşanan fırtınada bir kargo gemisinin ikiye bölündüğü, bir geminin mendireğe çarparak battığı ve birçok balıkçı teknesinin suya gömüldüğü kentteki meteorolojik tahminlere göre bugün beklenen fırtına öğleden sonra etkisini göstermeye başladı.

Dalga boyunun yaklaşık 5 metreye ulaştığı sahil şeridinde AFAD ve jandarma ekipleri güvenlik önlemleri aldı. Vatandaşları kıyıya yaklaşmamaları yönünde uyaran ekipler, kıyı boyunca devriye görevi yürütüyor.

Bu arada bazı vatandaşlar ise olumsuz hava şartlarına rağmen dev dalgaların kıyıdaki tahkimat duvarlarına çarpma anını cep telefonlarıyla görüntüledi.

Öte yandan 19 Kasım’da mendireğe çarparak batan “Kafkametler” adlı Türk bayraklı geminin kayıp 7 mürettebatını arama çalışmaları, hava koşulları nedeniyle karadan tarama ve gözetleme faaliyeti şeklinde yürütülebiliyor.

Fırtınanın yeniden etkisi altına aldığı kent genelinde yaklaşık 1500 kişilik ekip ve çok sayıda araç, muhtemel olumsuzluklara karşı hazır bekletiliyor.

Kent merkezinde ise İncivez Mahallesi Hürriyet Caddesi üzerindeki binanın çatısı, şiddetli rüzgarın etkisiyle araçların üzerine uçtu.

Zonguldak Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile Kozlu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ekipleri, araçları bulundukları yerden çıkardı. Polis ekiplerinin geniş güvenlik önlemi aldığı yol, temizlik çalışmaları için araç trafiğine kapatıldı.(AA)

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

SINIR HASTALIKLARI-2-

Yayın: 09.05.2024 10:25
Paylaş:
A+ A-

SINIR HASTALIKLARI-2-

Şöyle bir baksanız televizyona sevgili dostlar, “sınır” demekle neyi kastetmekte olduğumu çok rahat kestirebileceğinizi düşünüyorum. Geçen yazılarımdan birinde köyüme, arefe ya da bayram için olmalı,gittiğimde, amcaoğlumla yaşadığım mâruziyeti anlatmıştım sizlere. Olay; yarım saat içinde 3-4 ayrı TV kanalından aynı haberleri çokça izlemem gibi bir şekilde tezahür etti. Hadi izleme demeyelim de “maruz kalmak” diyelim.

Aslında bütün espri, televizyon denen akılsız aygıta “ayyy, git!” diyebilmekte, değil mi? Televizyon ülkemizde ilk yaygınlaşmaya başladığı zamanlarda, 80’lerde ve 90’ların başında, çocuktuk. O dönemlerde yaşanan küresel sıkıntıları ekranlardan nasıl yansıttıklarını ve ifşa ettiklerini,yaşı yeten çoğu okurumun rahatlıkla fehmedebileceğini düşünüyorum. Örneğin, Körfez Savaşı TV’den canlı yayınlanmıştı. 90’ların ilk yarısından itibaren de kanalların çoğalmasıyla “zap”la saman birbirine karışmıştı. Şimdi yüzlerce kanal var birkaç tıkla ulaşabileceğimiz.

Çoğu kişi günümüzde televizyon denen cihazı “haber alma” amaçlı kullanıyor. Akşam prime-time saatinde ise dizi izlemek popüler durumda şimdi. Artık dünyaya dizi ihraç edenler arasında ön sıralardayız. Bu haberlerin ve dizilerin içeriklerinden bahsetmem burada çok yer kaplayacağından bu konuya değinmiyorum.

İlk cep telefonumu (Motorola D-460 marka) aldığım 1997 yılını hatırlıyorum da o anki elimdeki aletin,şimdi bir televizyon yerine geçebileceğini hiç düşünmemiştim pek tabiî. Başka bir operatöre SMS bile atamıyordunuz zira o zamanki GSM yapısıyla.

Şimdilerde, Youtube Platformu aslında herkesin tematik bir TV kanalı görevini görmüyor mu sizce? Instagram da herkesin en mutlu anlarını paylaştığı bir fotoğraf albümü değil mi? Facebook’sa ikisinin karışımı gibi bir şey bakıldığında. Bu saydıklarımın hepsi aynı kişinin elinin altında “meta”laşmış durumda.

1960’larda “Pop Art” sanatçılarının temsilcilerinden Andy Warhol’a atfedilen “Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak” mantığıyla çalışmıyor mu bu ve bazı küresel uygulamalar? İnsanlar bu meşhurlandığı 15 dk. içinden’apıyorlar acaba? Ya da şöyle sorayım: Size herkese gösterilecek 15 dakika verilseydi içeriğinde ne yapar olurdunuz? Böyle sorunca biraz tuhaf geliyor, değil mi?

Bu soru şöyle de cevaplanabilirküçük bir kitle için makro düzeyde: Benim bütün insanlara göstereceğim15 dakikadan ziyade, bütün bir hayat hikâyem var ve ben bunun tamamından azami derecede sorumlu ve yükümlüyüm. Ve bu hayatım da ortalama 80-100 seneyle sınırlı.

Elinizde sınırlı bir zaman ve limitsiz olmayan bir değeriniz varsa onu başkalarından ve onların zararlarından itinayla korumanız gerekir. Yaşadıklarımızı, mutluluklarımızı, başkasın hiç deenterese etmeyecek anılarımızı ve onların hareketli hareketsiz görüntülerini aslında pek de masum olmayan sosyal medyada teşhir etmek ya da sergilemek gerçekten cesaret işi.

Ümit Hocam, sınırları aşmak ya da yıkmak gerek diyorsanız, derim ki: “Ortalıkta sınır mınır yok maalesef!” diyebilirim anca. Herkes aynı geminin içinde ve bazıları “Yelkenler fora!” diyor, biz de bir rüzgâra kapılıp gidiyoruz. Rotamız var mı yok mu onu ancak kişinin kendisi biliyor. Ya da kimse hiçbir şeyin farkında değil.

Gel de sinirlenme şimdi!

Satılmış Ümit ÇETİNKAYA

Şair-Yazar

29 Nisan 2024, Ağlı