Çöplük Sorununu Yeniden Meclis Gündemine Taşıyacaklar

Çöplük Sorununu Yeniden Meclis Gündemine Taşıyacaklar

Yayın: 27.08.2015 10:59
Paylaş:
A+ A-

7 Haziran seçimleri sonrası yaşanan koalisyon görüşmelerini değerlendiren CHP Milletvekilleri ile bir gazeteci arasında soru polemiği yaşandı.

CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan, Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer ve Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı, AK Parti ile yürütülen koalisyon görüşmeleri sürecini anlatmak ve bir dizi görüşme yapmak üzere Karabük’e geldi. 2 gün boyunca Karabük’te bir dizi ziyaret yapan vekiller, işçi lokalinde gazetecilerle bir araya geldi. Basın açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan, “Son dakikaya kadar ısrarla Türkiye’yi düzlüğe çıkarmak konusundaki çabalarımızı sürdürüp, Başbakanı ve kamuoyunu kullanarak baskı altına almaktı amaç. Daha ilk haftada masadan kalmak bu tarihi sorumluluktan kaçmak anlamına gelecekti aynı zamanda. Biz böyle bir şeye girmek istemedik” dedi.

Bir gazetecinin ‘1 Kasım seçimlerinde yeniden koalisyon çıkması durumunda HDP ile böyle bir koalisyon yapar mısınız?’ sorusu üzerine, Milletvekili Doğan, “HDP seçme seçilme hakkının bir sonucu olarak 80 milletvekili TBMM’ye sokmuştur. Demokratik bir mücadele vermektedir. Ancak sürdürdükleri politikalar ile ilgili bizim yorum yapmamız şu aşamada doğru değil. Seçimden çıkan sonuçlara göre, o zamanın koşullarına göre koalisyon görüşmeleri yapılır veya yapılmaz. Şu aşamada bu soruya cevap vermemiz çok sağılıklı değil” ifadelerini kullandı.

Bir sivil darbe ile karşı karşıya olduklarını savunan Doğan, “7 Haziran seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı tamamen tarafsızlığını yitirerek AK Parti’ye seçim meydanlarında oy talep etmiştir. Bütün tahammüllerin ayaklar altına alındığı bir süreçten geçiyoruz. Son seçimimiz olabilir diye biraz abartarak ifade ettik ama gerçekten bu kaygıyı taşıyoruz” açıklamasında bulundu.

Bir başka gazetecinin ise ‘HDP ile aynı yolda yürümeye devam ediyorsunuz, barış sürecine devam için destek veriyorsunuz’ şeklinde ki kasıtlı olduğu düşünülen sorusu ise tartışmalara neden oldu. CHP Karabük İl Başkanı Erdoğan Dinçel, gazeteciye “Siz soru sormaktan ziyade değerlendirme yapıyorsunuz” diyerek, “Biz hiçbir siyasi parti ile aynı çizgide yürümüyoruz. Değerlendirme yapmaktansa soru sorarsanız daha memnun oluruz. Partimiz hakkında bu tür değerlendirmeleri biz yapalım” diyerek tepkisini ortaya koydu.

Yine aynı gazetecinin “Barış süreci nedir. Biz Türkiye’de şuan barış olmadan mı yaşıyoruz. Hepimiz değişik ırklardan insanlarız. Hala barış sürecinin Türkiye’de olmadığını mı düşünüyorsunuz” sorusu üzerine Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı, “HDP ile eşdeğer bir siyasi bir ideolojik yapıya sahip olduğumuzu, aynı yolda yürüdüğümüzü ifade etmek kesinlikle yanlış olacaktır. Biz CHP’liler olarak barışın tesis edilmesinden yanayız” şeklinde cevap verdi. Basın toplantısının ardından soru soran gazeteci ile İl Başkanı Erdoğan Dinçel arasında çıkan tartışmanın büyümesini partililer ve gazeteciler engellemeye çalıştı.

Diğer yandan düzenlenen basın toplantısında Karabük ve Safranbolu’da yaşanan çöplük sorunlarıyla ilgili kendilerine yöneltilen soruyu cevaplayan milletvekilleri, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin çevre ve hava kirlilikleri konularında çok hassas bir politika izlediğini,dolayısıyla da daha önce de olduğu gibi Karabük’ün bu sorununu yeniden meclis gündemine taşıyacaklarını ifade ettiler.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Slow Food hareketi iyi, temiz ve adil gıda için 38 yıldır mücadele veriyor

Anadolu Ajansı
Yayın: 29.03.2024 08:48
Paylaş:
A+ A-

İSTANBUL (AA) – YETER ADA ŞEKO – Doğal kaynakları korumayı ve temiz gıda üretimini desteklemeyi hedefleyen küresel Slow Food (Yavaş Gıda) hareketinin başkanı Edward Mukiibi iklim krizi ve israfın, gıda konusunda en fazla karşılaştıkları iki büyük sorun olduğunu söyledi.

Dünyanın en büyük gıda hareketlerinden biri olarak kabul edilen Slow Food, “iyi, temiz ve adil gıda” sloganıyla dünya üzerinde 160 ülkede faaliyetler ve farkındalık kampanyaları düzenliyor.

Hareketin çalışmaları hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Mukiibi, Slow Food'un 1986'da İtalya'da doğduğunu ve 38 yıldır devam eden serüvenlerinde dünyanın her köşesinden çok sayıda insana ulaştıklarını kaydetti.

Su başta olmak üzere doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin korunması hedefini faaliyetlerinin merkezine aldıklarını belirten Mukiibi, daha iyi bir dünya için çalıştıklarını ve bunu da çevreye ve insana zararı olmayan gıdaların üretimini teşvik ederek, aynı zamanda sorumlu tüketim ve sorumlu üretim bilincini aşılamaya çalışarak gerçekleştirdiklerini ifade etti.

Slow Food ağı içerisinde çiftçilerden şeflere, öğrencilerden aktivistlere, devletlerden uluslararası organizasyonlara kadar gıda konusunda harekete geçmek isteyen milyonlarca kişiyle çok sayıda kurum ve kuruluşun yer aldığını bildiren Mukiibi, “Sadece maddi olarak destekleyen 100 binden fazla üyemiz var. Ama bu herkesin maddi olarak katkıda bulunmak zorunda olduğu anlamına gelmiyor. Aslında paranın satın alabileceğinden çok daha fazlasını yapan topluluklar var. Buna biyoçeşitliliği koruyan yerel toplulukları örnek gösterebiliriz.” dedi.

Edward Mukiibi, hareketin sadece gıda ürünlerini değil gıdanın getirdiği kültürü de korumaya çalıştığını, bu nedenle gıdanın nasıl tüketildiği, hangi tekniklerle pişirildiği ya da nasıl korunduğu üzerine de çalışmalar yürüttüklerini aktardı.

– Nuh'un Gemisi Projesi

Yok olma tehlikesi altında bulunan bitkisel ve hayvansal ürünleri çevrim içi katalogda bir araya getirdikleri “Nuh'un Gemisi” projesine değinen Mukiibi, “Bu katalogda yalnızca bilimsel veriler bulunmuyor. Kültürel, organoleptik, geleneksel bilgilerle ürünlerin hazırlanması sırasında kullanılan teknikler ve bölgeyle olan bağları da yer alıyor.” diye konuştu.

Proje kapsamında bugüne kadar dünyanın her yerinden 5 bin 300 ürünü korumaya çalıştıklarını dile getiren Mukiibi, şöyle devam etti:

“Bu projede büyük tufan yaşandığında türleri yok olmaktan kurtaran Nuh’un Gemisi'nden esinlendik. Aslında bugün de yine o büyük tufan genetik, kültürel ve geleneksel erozyonla burada. Günümüzde yerel ve geleneksel gıdalar gen aktarımı, gen korsanlığı gibi çeşitli problemle karşı karşıya. Slow Food hareketi ise gıda kültürümüzü korumaya çalışıyor.”

Proje dahilindeki türleri kendi coğrafyalarında korumaya çalıştıklarının altını çizen Mukiibi, iklim değişikliği sonucu artık beslemesi ekonomik olarak tercih edilmeyen, bu nedenle de popülasyonları giderek azalan hayvanları çeşitli teşvikler ve projelerle yeniden tercih edilebilir hale getirdiklerini, bitkiler konusunda ise özelikle yerel gruplar arasında tohum bankaları oluşturduklarını ve tohumların kullanılması için çeşitli ağlar geliştirdiklerini anlattı.

“Afrika’nın Bahçeleri” adlı bir diğer projelerinde, kıtada giderek yaygınlaşan endüstriyel gıda üretimine karşı bir alternatif oluşturmaya çalıştıklarından bahseden Mukiibi, şunları söyledi:

“Afrika’nın geleneksel gıda üretim yöntemlerini korumak istiyoruz. Bunu gerçekleştirmek için yerel toplulukları agroekolojik yöntemler çerçevesinde tarım yapmaya teşvik ediyor, konu üzerine eğitim programları düzenliyor, gruplar arasında koordinasyon kurarak bilgi aktarımı sağlıyoruz. Proje 2010 yılında Uganda, Kenya ve Tanzanya'daki birkaç bahçeyle başladı. Bugün Afrika kıtasının çeşitli yerlerinde 5 binin üzerinde bahçe oluşturulmuş durumda. Sosyal medyada her gün yeni bir katılımcının daha kendi bahçesini açtığını görüyoruz.”

– “Üretimde iklim değişikliği, tüketimde israf en büyük sorunlar”

Tüm projelerinde üretim süreçlerinde karşılaştıkları en büyük problemin iklim değişikliği olduğunu ifade eden Mukiibi, özelikle sıcak hava dalgaları, ani yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri gibi aşırı hava olaylarının gıda üretimini zorlaştırdığını vurguladı.

Mukiibi, “Tüm bu yaşananlar gıdaya erişimimizi, gıda güvenliğimizi ve bizim açımızdan yağmuru merkeze almış tarım sistemimizi etkileyecek. İklim kriziyle mücadelede geniş kapsamlı iklim değişikliği adaptasyon çalışmaları yürütüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Tüketim noktasında karşılaştıkları en büyük problemin ise gıda israfı olduğu bilgisini paylaşan Mukiibi, “Küresel gıda üretiminin neredeyse yarısı tabağımıza ulaşamadan israf ediliyor. Bununla birlikte enerji, kaynak, çiftçilerin o ürünleri üretirken harcadıkları zaman da israf edilmiş olunuyor yani gıda israfı tabağımızın çok ötesinde. Çünkü bir ürün yetiştirirken çok fazla su kullanıyorsunuz, topraktan çok fazla besin maddesi alıyorsunuz. Bunların hepsi israf ediliyor. Gıdaya yapabileceğiniz en büyük saygısızlık onu israf etmek. Ayrıca gıda israfı, doğaya da bir saygısızlık.” değerlendirmesini yaptı.

Özelikle gençlerin önlerine gelen tabağın hikayesini bilmediğine ve daha çok israf ettiğine dikkati çeken Mukiibi, Slow Food olarak bu farkındalığın kazandırılması için her yıl Nisan ayını “gıda israfı ile mücadele ayı” olarak belirlediklerini sözlerine ekledi.