Hulusi Yazıcıoğlu’nun Tarih Anlayışı Ve Araştırmaları Hakkında Bir Yorum Denemesi (4)

Hulusi Yazıcıoğlu’nun Tarih Anlayışı Ve Araştırmaları Hakkında Bir Yorum Denemesi (4)

Yayın: 28.05.2015 08:38
Paylaş:
A+ A-

Hulusi Yazıcıoğlu bu noktada sadece sorumsuz aydın davranışları eleştirmekle kalmamakta, devletin takip ettiği kültür politikalarının yetersizliğinden bahsetmektedir. O’na göre; Bugün Türkiye Cumhuriyetinin, ilkeleri belirlenmiş ve istikrarlı bir kültür politikası olduğunu söylemek mümkün değildir. Son yıllarda arşiv belgelerinin, el yazmalarının, mimari eserlerin vb. korunmaları yolunda olumlu adımlar atılmakta olmasına karşın siyasi iktidarlarla, hatta bakanlarla birlikte hükümetlerin kültür konusuna bakışları da değişmekte ve bazı çevrelerde bilinçsiz bir batıcı tutum egemenliğini sürdürmektedir. Başlangıçta ilkeleri yanlış saptanmış bir turizm politikası ve soysuzlaşmış bir iş adamı ahlakı da bu tutuma yardımcı olmaktadır.

Bunun sonucu olacaktır ki, Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinden önce kullanılan coğrafi ya da idari birim adları yeniden ve salgın halinde ortalığı kaplamakta; bu adları kullanmak batılılar nezdinde itibar görmenin ve turist çekmenin gereği sayılmaktadır.
Türklerden önceki dönemlerde eyalet ya da kentlere verilmiş olan ve Türkiye’nin bugünkü idari ya da coğrafi bölünmesinde ne resmi,ne de gayr-ı resmi yeri olmayan bu adların diriltilmesiyle güdülen amaç acaba sadece tarihi bir anıyı yaşatmak mıdır?…
Geleceğin getireceği olumsuzluklara karşı böylesine kayıtsız olmamızın ve kendimize karşı sorumsuzca davranmamızın altında yatan neden, itiraf edelim ki, kendimizi küçük görmekten kaynaklanan bir eziklik duygusudur.
Tutumumuzun, Anadolu’nun başkalarının ülkesi olduğunu adeta kabul ettiğimizi belgelediğinin bilinci içinde değiliz.
Hiç kuşkumuz olmasın ki, bir gün bu tutumumuz, bu topraklar üzerinde başkalarının tarihi hakları olduğunun kanıtı olarak gösterilip yüzümüze çarpılacaktır.
O takdirde,bizim bu tutumumuzu kendi mantıklarına dayanak yapanların,bu topraklar üzerindeki tarihi hak iddialarına hangi mantıkla karşı çıkacağız?…
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Hulusi Yazıcıoğlu tarih çalışmalarında bir misyonu yerine getirme çabasında olan bir araştırmacıdır. Kendi egolarını tatmin etmeye çalışan düz bir araştırmacı değildir. O’nun tarih çalışmalarında açıkça görüleceği üzere bir “fayda unsuru” vardır.
Bu fayda; ülkenin geleceğidir.
Tarih ve tarihçi, sadece geçmişi araştırmamalı, geçmişin neden olabileceği sorunları çözme yetkesinde yarına yol gösterici olmalıdır.
Ülkenin menfaatlerini her konunun üstünde tutmalıdır. Kitlelere yaşadığı toprakların önemini ve sorumluluğunu gösterebilmelidir.
Ulusçu düşünceleri güçlendirici ve sahiplenme duygusunu artırıcı nitelikte olmadır.
Tarih neden yararcı düşünceler için kullanılmalıdır?
Hulusi Yazıcıoğlu’na göre Türk tarihçisinin bu coğrafyada farklı ve taraflı bir tutum sergilemesine neden olan durumların başında Anadolu’nun jeopolitiği gelmektedir.
Bu ne demektir?
“Türkiye’nin, Asya ve Ortadoğu ile Avrupa’nın birbirlerine geçiş noktası üzerinde bulunmasının sağladığı yararlar yanında taşıdığı riskler de vardır. Bir başka deyişle bu jeopolitik yapının iki kıtayı da denetleyebilecek konumda olması onun hem gücü, hem de zaafıdır.
Tarih boyunca bu konum Anadolu yarımadasına iktisadi ve siyasi bakımdan büyük bir potansiyel sağladığı kadar, güçsüz dönemlerinde çok sayıda güç odağının mücadele alanı haline geçmesine de yol açmıştır.
Bir yarımada üzerinde yaşayan ulus güçlü olmak ve toprak bütünlüğünü korumak zorundadır.
Aksi halde yarımadadan koparılacak bir parça, bütünün tümüyle dağılmasına yol açar.
Zira büyük çoğunluğuyla doğal hudutlarla çevrilmiş olan bu alan stratejik bir bütündür.
Kuşkusuz ki, Anadolu yarımadasının bu jeopolitik özelliği ve toprak bütünlüğü ile güç arasındaki dengenin bozulması halinde ülkenin parçalanmaya sürüklenecek olduğu, Türkiye üzerinde siyasi amaçları olan odaklarca da bilinmektedir.
Yapılmak istenen büyük olasılıkla, bu dengeyi bozmak için belli merkezlerde köprübaşları oluşturmak, daha sonra bu adacıklar üzerinde “tarihi hak” iddialarını gündeme getirmektir.
Bugün Türkiye’de söz sahibi olan kuşaklar, bizi bu ezikliğe ve kendimize güvensizliğe sürükleyerek farkında olmadan bu amaca hizmet etmemize neden olan ve sonuç olarak bizi, ülke bütünlüğüne yönelik tehlikelere karşı duyarsız ve dirençsiz hale getiren psikolojik unsurları yeniden gözden geçirmek zorundadırlar.”
(Hulusi Yazıcıoğlu,Kapodakya,Kilikya Derken;Direncimiz Var mı?,Bayrak,10-16 Kasım 1989,Sayı:1028)
Değerli araştırmacı-yazar ve düşün adamı Hulusi Yazıcıoğlu’nun tarih incelemelerindeki hassasiyetini kendi düşünceleri çerçevesinde öğrenmiş bulunmaktasınız.
Bu düşüncelere eklenecek herhangi bir husus var mı diye düşündüğümde burada sizlere konuya ilişkin şu düşüncelerimi aktarabilirim:
Tarihin faydacı-pragmatist anlayış çerçevesinde kullanılması eleştirilecek bir durum mudur?
Bugün her ulus tarihi kendisi açısından yorumladığına göre,kendi çıkarları doğrultusunda tarihi üretme ve yeniden yazma çabası içinde olduklarına göre Hulusi Yazıcıoğlu’nun kullandığı yöntemin haklılığı kendiliğinden anlaşılmış olacaktır.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Samsun’da çıkan yangında iki katlı ahşap ev ile samanlık ve depo yandı

Anadolu Ajansı
Yayın: 27.04.2024 00:48
Paylaş:
A+ A-

SAMSUN (AA) – Samsun'un Havza ilçesinde iki katlı ahşap ev ile samanlık ve depo yandı.

Ortaklar Mahallesi'nde Seyfettin Tural'a ait ve kullanılmayan iki katlı ahşap evde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Kısa sürede büyüyen alevler, bitişikteki samanlık ve tarım aletlerinin bulunduğu depoya da sıçradı.

İhbar üzerine olay yerine itfaiye, sağlık, jandarma ve elektrik şirketi ekipleri sevk edildi.

Samsun Büyükşehir Belediyesi Havza İtfaiye Amirliği ekiplerin müdahalesiyle söndürülen yangında ev, samanlık ve depo tamamen yandı.

Samanlıkta bulunan yaklaşık 300 balya saman yandı, depoda bulunan tarım aletleri de kullanılamaz hale geldi.