Kentimin Kaderi…!

Kentimin Kaderi…!

Yayın: 23.03.2016 08:32
Paylaş:
A+ A-

Karabük’te sosyal hayatın özellik taşıyan yönleri nelerdir?
Bu konuda neler söylenebilir?
Sosyal hayatı incelemek için Hürriyet ve Ankara Caddesindeki insanları gözleyerek bir sonuca ulaşmak gerekiyor.
Özellikle Hürriyet caddesinde günün belli saatlerinde insanlar birbirlerine değmeden yürümek adına büyük fedakarlık gösteriyorlar.
Söylemek gerekirse sigara dumanı eşliğinde mengeneye sıkıştırılmış bir yaşantı söz konusu.
Gündüzleri yoğun taşıt trafiğinin eşliğinde insanlarımız caddelerin darlığının etkisiyle bir yerde durup şöyle bir iki laf edip, hal hatır dahi soramıyorlar.
Karabük’ün mekansal yapısı,şu anda ihtiyaca cevap vermeyen caddeleri ile hoş bir görüntü sergilemiyor…
Bu durum bizlerin aktivitesini,iş yapma kabiliyetini,sosyal ilişkileri negatif bir biçimde derinden etkiliyor.
Karabük’te insanlar deyim yerinde ise,kente hayat veren önemli caddelerde yürürken, bin bir müşkülatla karşılaşıyorlar.
Kentte yaşamın bu denli dar bir alana sıkıştırılması geçmişte gerçekleşen plansız büyümenin bir sonucu olduğu bir gerçek…
Buna topografik yapının olumsuzlukları ile hızlı kentleşmenin bazı yerleşim noktalarında yarattığı hoş olmayan görüntüleri eklediğinizde nahoş bir durum karşınıza çıkıveriyor.
Adeta sosyal hayatın dinginliğini/dinamizmini felce uğratıyor.
Estetik adına hiçbirşey bırakmıyor.
İnsanların kaynaşması,bilgi alışverişi bir türlü gerçekleşemiyor..
O nedenle kente yönelik istekler ve ihtiyaçların tespiti güçleşiyor.
Kent kültürü varlığını gösteremiyor.…!
Dumura uğramış bir sosyal hayat düşününüz.
Bir de buna kendi fonksiyonunu,işlevlerini yerine getiremeyen bir kent yaşamını ilave ediniz.
Böyle bir kent insanları motive edebilir mi?
Fiziki yapı gerçekten ,sosyalleşmemizi,birlikteliğimizi engelliyor.
İyi ama bu durumda ne yapmak gerekir?
Karabük’ün bu olumsuz durumdan kurtulması için,fiziki yapıda insanların yararlanabileceği ortak alanları çoğaltmak gerekiyor…
İnsanlar gece sokağa çıkıp,çoluk çocuğu ile gezmek isteyince,bu ihtiyaca cevap verecek,estetik açıdan güzel,güvenlikli alanları çoğaltmak bir görev haline geliyor.
Karabük “Karabük olalı” böyle bir şeyi yaşamadı.
Belli bir saatten sonra şehrin çarşısı boş.
Mekan Allah emanet…
Halen istasyona doğru gecenin ıssızlığı kendini iyice hissettiriyor.
Kentin kuruluşundan beri devam eden bir yalnızlık bu
Gecenin yalnızlığı
Sanki bir romanın adı gibi…
Ne demeli…
Kentimin kaderi…!

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Tarihi yapılar kadın kalemkarlara emanet

Yayın: 26.04.2024 13:02
Paylaş:
A+ A-

Antalya’da Olgunlaşma Enstitüsü bünyesinde kalemkar olarak görev yapan Eylem Olgun ve Merve Ünsal, kentteki camiler gibi tarihi yapıların restorasyonlarında çalışıyor.

Geleneksel Türk sanatları arasında yer alan “kalem işi”, Uygur Türklerinden bu yana dini ve sivil mimaride kubbe, tavan, duvar süslemesinde kullanılıyor.

Türk göçleri ile Anadolu’ya taşınan bu kadim Türk sanatına, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi mimari eserlerinde sıklıkla rastlanıyor.

Bu resim ve süsleri yapan sanatçılar ise kalemkar olarak adlandırılıyor.

Kalem işi sanatını başarıyla yapan kalemkarlar sayesinde günümüzde camiler başta olmak üzere birçok tarihi yapılarda yer alan süslemelerin restorasyonu titizlikle gerçekleştiriliyor.

Önemli bir Selçuklu kenti olan Antalya’da da bu sanatı Antalya Olgunlaşma Enstitüsü’nde kalemkar olarak görev yapan 39 yaşındaki Eylem Olgun ile 33 yaşındaki Merve Ünsal, kadın titizliğiyle icra ediyor.

Antalya Kaleiçi’nde 1600’lü yıllarda inşa edilen Tekeli Mehmet Paşa Camisi’nin 4 yıl süren restorasyon çalışmalarında görev yapan kalemkarlar, sanatlarını yeni nesillere öğretmek istiyor.

Olgun ve Ünsal, bugünlerde Antalya Olgunlaşma Enstitüsü binasının koridorlarında bulunan Antalya’nın mimari eserlerinden uyarlanan kalem işlerinin tamiri ve yenileme çalışmalarını yürütüyor.

“Desen hazırlıklarını yaptıktan sonra motifleri zemine aktarıyoruz”

Eylem Olgun, AA muhabirine, 15 yıldır kalemkarlık yaptığını söyledi.

Geleneksel Türk sanatlarına ilgisinden dolayı hayalinde olan kalemkarlığı severek yaptığını ifade eden Olgun, Antalya’daki eserlerin yanı sıra İstanbul’daki Aziz Mahmut Hüdayi Türbesi, Yıldız Sarayı gibi özel köşk ve yalılarda da kalem işi yaptığını kaydetti.

Kalem işinin zorlu bir süreç olduğunu anlatan Olgun, “Kalem işi ahşap üzerindeyse ahşabın, duvar üzerindeyse sıvanın tamiratıyla başlıyoruz. Desen hazırlıklarını yaptıktan sonra motifleri zemine aktarıyoruz. Motifler ve zemin boyandıktan sonra tahrir adı verilen motif kenarlarındaki sınır çizgilerini çekerek işlemlerimizi tamamlıyoruz. Bizi tarihi camilerde görenler şaşırıyor. ‘Yine o kızlar çalışıyor’ diyenler oluyor. Erkeklerin işlerini ellerinden almışız gibi değerlendirenler de oluyor. Kalem işi, kadın titizliği ile daha güvenli yürüyen bir sanat.” dedi.

Tarihi yapılarda çalışırken büyük bir sorumluluk hissettiğini dile getiren Olgun, Türklerin köklerini yansıtan bu sanatın geleceğe aktarılmasına katkıda bulunmayı amaçladığını vurguladı.

“Restorasyon ve tarihi yapılar hep ilgimi çekiyordu”

Merve Ünsal ise geleneksel Türk sanatları bölümünden mezun olduktan sonra Ayasofya Camisi’nde görev yaptığını kaydetti.

Küçük yaşlardan itibaren resme hep yeteneğinin olduğuna dikkati çeken Ünsal, “Restorasyon ve tarihi yapılar hep ilgimi çekiyordu. Kalemkarlık mesleği ile hem tarihi yapılarda çalışıyor hem de yeteneğimi yansıtabiliyorum. Kalem işi benim için bir tutkuya dönüştü. Kadın olmanın titizlik gibi avantajlarını da yaşıyoruz. Metrelerce yükseklikteki iskelede durmak bazen zor oluyor ama zamanla alıştım.” diye konuştu.

Ünsal, kalem işlerinin cami ve türbelerin yanı sıra artık yalı, köşk ve villalarda da yapıldığına işaret ederek, “Kalem işlerinin Osmanlı döneminde olduğu gibi her yere taşınmasını ve hayatın içinde yeniden yer almasını istiyoruz. İnsanlar yaşadıkları yeri güzelleştirmek istiyor.” ifadelerini kullandı. (AA)