Avatarı
Güner Erbay kaleminden...

RİTİM DUYUSU, HÜSEYİN İLERİ VE MUSTAFA SANDAL

Güner ERBAY tarafından
17 Nisan, 2023 12:38 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:05
A+ A-

RİTİM DUYUSU, HÜSEYİN İLERİ VE MUSTAFA SANDAL

Eskiden, Türk Sanat Müziği konserlerinde, saz heyeti takdimlerinin sonuna gelince, darbuka çalan kişi olarak, "ve ritim saz Hüseyin İleri " denilirdi. Biliyorsunuzdur belki, kendisi Mustafa Sandalın dedesi oluyor. Saz heyetindeki bir çok müzisyenin ismi hafızalarda kalmazdı, fakat son söylendiği için olsa gerek Hüseyin İleri ismi akılda yer ederdi. Müzikteki ritime en belirgin katkıyı darbuka verdiği için, ona ritim saz denmiş olsa gerek, yoksa diğer enstromanların ritmi yok değil elbette. Ben okurken ; Hacettepe Türk Sanat Müziği Korosunun saz heyetindeydi Hüseyin İleri. Genel olarak, güler yüzlü, neşeli, pozitif mizaçta, biraz kilolu bir insandı. Allah rahmet eylesin. Sanırım güzel olan herşeyin hakkını veriyordu, elbette güzel yemeklerinde. İzlediğim kadarıyla, ürettiği müziklerde, ritime büyük önem veren torunu Mustafa Sandal'ın da benzer bir mizacı var. İsmini duyunca, insanın aklında canlanan, onun gülümseyen yüzü oluyor. Yemek yiyerek açlığını gidermek eylemi, insanın önemli tatmin duygusundan birisi. Yemek yemek sadece açlığını gidermek değildir. Kuşkusuz işin birde psikolojik boyutu var. Doymak sakinleşmemizi, gevşememizi, rahatlamamızı sağlar. İnsanlar açken daha sinirli, asabi olur. Yiyecek alış verişi yapmasak dahi ; alınanlar kıyafet yahut ev eşyası bile olsa, açken daha çok alım yaparız. Belki de bedensel açlık, bir miktar ruhsal açlığa da neden oluyordur. Böyle düşünmemin nedeni mutsuz olduğumuzda, daha çok alış veriş yapıyor olmamız ve daha çok yemek yememizdir. Acıktığımızda, hemen herzaman, ne bulursam yerimden ziyade, canımızın istediğini tercih etmek isteriz. Canımız her seferinde başka birşey ister. O an onu bulamazsak, en yakın zamanda ilgili yiyeceğe ulaşmanın planları yapılır ve ilk fırsatta ulaşılır. Canın istediğini cana vermek, anlık da olsa bizi mutlu eder. Hal böyle olunca günde iki, üç defa bu mutluluk hissi yaşanır. Yiyecekler mutu yakalamada, belkide en önemli kaynaktır. Çünki bu durum her gün, her günde de üç kez yaşanır. Hayatlarında huzuru yakalayamayan insanlar, genellikle kilolarıyla da savaşmak zorunda kalır. Yukarıda yazılı olan sebepler yüzünden hamilelerin aş ermesi diye bir durum toplumca oluşturulmuştur. Bir canlıyı bedeninde büyütmek, kompleks unsurlar bir araya gelince en güzel haliyle mümkün olur. Dolayısıyle hamilelere özen gösterilir. Sakin ve huzurlu bir ortam içinde bulunmasına dikkat edilir. Canının çektiği herşey temin yoluna gidilir. Buna o kadar ehemniyet verilir ki, hamilelikte bir şeyi canının istemesi, normal zamandan farklı gerçekleşiyor zanına kapılınır. Halbuki böyle bir durum yoktur. Sebep sadece, arzu edilen yiyeceğe ulaşıldığında, her zaman hissedilen hoşnut olma duygusunun bebeğe de aksetmesindendir. Bebecik, huzurlu ve mutlu olsun ki içeride iyi büyüsün, gelişebilsin. Böyle bir ortamda olan annenin kan dolaşımı daha düzenli olur ve bebek de daha iyi beslenir. Hamilelerin besin ihtiyacının artması olağan bir durum olmakla beraber, ilk aylarda fazladan birşey yemeğe gerek yoktur. Üç dört aydan sonra ek besin ihtiyacı baş gösterir. Günde en az 2 su bardağı süt yoğurt, 50-60 GM peynir, 1 yumurta, 4 öğle, 4 akşam olmak üzere 8 köfte kadar et, bol sebze, yeteri kadar meyve (3 porsiyon yeterlidir)tüketimine dikkat edilir. Kilo sorunu olmadığı takdirde ekmek çorba ve pilavlarla geri kalan enerji açığı tamamlanır. Gebelik boyunca kilo alımı on, oniki kiloyla sınırlanmalı, vücutta fazla ödem olursa tuzsuz yemeğe geçilmelidir. Yemeklerde mutlaka iyotlu tuz kullanılmalı, bol sıvı alımına dikkat edilmelidir. Çünki bu dönemde, vücutta çok fazla yapım işlemleri olması sebebiyle daha fazla atık olur. Günde en az on, onbeş su bardağı su tüketilmelidir. Tüm bunlara ilaveten hergün bir avuç kuruyemiş tüketilmelidir. Badem, fındık, antep fıstığı vede ceviz . Benim favorimse ceviz. Gelelim bebek açısından içerideki duruma. Bebek herşey normal olduğunda bile, bir kıyametin içindedir.Midenin çalkalama sesleri, barsakların gaz gurultuları, akciğerlerin ventilasyon uğultuları, en önemlisi de kalbin ritmik atım sesi. Annenin dinlediği bütün müzikleri de duyup, muhtemelen annenin ilgili müzikteki duygularını da paylaşıyor bebecik. Midenin boşalma sesleri akmakta olan su şırıltısı belki. Birde sarsıntı hali var.Anne yürürken her adımının sebep olduğu çalkalanma duyusu. Üstelik içerisi geniş ferah da değil; ıkış tıkış sıkışık bir ortam fakat yine de çok rahat. Rahat çünki herşey hazır geliyor. Büyüyebilmesi için gerekli olanları anne üstlenmiş. Tüm gıdalar anne tarafından sindirilip bebeğe sunuluyor. Ekmek elden su gölden sözünün tam olarak gerçekleşmesi, burada yaşanıyor. İşte bu rahatlık, bilinç altımıza işleniyor. Doğduktan sonra o rahat ortamı çağrıştıran herşey bebeği sakinleştiriyor. Bebekleri bağrımıza basınca sakinlemeleri, kalp sesimizi duyduklarında, anne karnındaki rahat yaşamını bilinç altı dahi olsa, anımsamasından kaynaklanıyor. Aynı şekilde bir bez üstüne koyup iki kişi bezin ucundan tutarak sallamak da böyle. Bezin içinde, büzüşerek sallanmak, karın içi hayat deneyimlerinin bir kopyası. Bu nedenle her bebek, sallanmayı çok sever. Sallanma eyleminin en tercih edileni elde, battaniye de sallanmaktır. Bebekleri sallamak faydalı olmakla beraber, başını sabit tutarak sallamaya özen gösterilmelidir. Ritmik olan herşeyin insanın hoşuna gitmesinin sebebi bunlardır. Sallanmak da, kalp sesi de ritmiktir. Şimdilerde, bebeklerin yakın gelecekte, aynı tavuk civcivleri gibi makinalarda üretileceği konuşuluyor. Ismarlama bebeklerin üretimi yoldaymış. Böyle bir durumda, bir kıyametin içinde büyüyüp gelişemeyecek bebeler. Laboratuvar ortamında, dizin dizin kuluçka makinelerinin içinde, suni ortamın koşullarında, dünyaya gelecekler. Ne anne kalp sesi, ne mide , ne akciğer sesi, ne bağırsak gazı gurultuları, ne de sıkışmış halde çalkalanma duyusu. Tüm bunların olmaması, kişilerin ritim duygusunu yitirmelerine sebep olmaz mı ?. Ritim duygusunu yitirmek, hayatın ritmini kaçırmayı getirmez mi? Hayatın ritmini kaçırmak, hayata uyum sağlayamamaya neden olmaz mı? ! Sevgilerimle Sevgi özgürlüğün çocuğudur.