Bu sene yağmurun arkası kesilmeyecek gibi görünüyor. Epey bir süredir Kuşadasında olduğum için yağmurları Safranboluyu takiplerimden biliyorum. Kuşadası bu mevsim seyrek yağış almasına rağmen dün gece hayhaşam vardı. El Ninonun marifetiymiş olanlar.Hayhaşam şiddetli yağmurun yağdığı, şimşekli, gök gürültülü ve sert rüzgarlı bir havanın ismi oluyor...Ürkünç yani. Şimdiğe değin, bu kelimeyi benden başka kullananla karşılaşmadım.. Kastamonu tarafında kullanılan bir sözcük. Yaşanan bu azametli hava olayını tam olarak ifade edebiliyor. Vardır böyle güzel kelimeler Kastamonu'luların ağzında. Kastamonunun Araç ilçesinin İksife köyündenim ben. İksife İkiz efe demek. Köyü ikiz efeler kurduğu için bu isim verilmiş, fakat 1960 lı yılların sonunda nedense bütün köylerin ismi değişti. Ben de hatırlıyorum, köye mektup gönderirken İksife yerine Özbel yazmaya başladık. Özelbel de güzel, anlamlı bir isim olmakla birlikte eski ismi tercih ederim. Bence eski isimleri, köylere geri verilmeli. Verilmeli çünki hala ahali tarafından eskileri kullanılıyor. Sevip, benimsememiş insanlar bu yeni adları. Diğer bir köyünki, Sindere'den Dereçatı'ya dönüşmüş. Ona da hala Sindere deniliyor. Sinerek( ağır, aheste, gizli gibi ) akan deresi olan köy ! Ne kadar orjinal bir isim değil mi ? Türk halkının nüktedan ve zeki anlamlandırmaları ile konulan bu isimler, tepedeki bir veya birkaç insanın düşünüp taşınıp buldukları isimleri, her bakımdan solluyor ve sönük bırakıyorlar. Bu uygulamanın haklı bir çıkış noktası varmıştır eminim, fakat genele yayılıp bütün köyleri kapsaması iyi olmamış. Safranbolu'nun Gayza köyüne de bu isim İncekaya'dan daha çok yakışıyor. Bence eski olan uygulamalara çok çok gerekmedikçe dokunmamalı ! Karadenizin yağışı buralarda havayı nemlendiriyor. Safranbolu'yu sevdiğim kadar Kuşadası'nı da seviyorum. Bazı benzerlikleri de var.İkisi de dereli tepeli olan yerlerden. Engebeli olan yerler, doğa manzaraları seyretmenize imkan tanır. Gözleri doyurur. Çarşının Hıdırlık tepesi gibi buranında Gazi Beğendi tepesi var. Atatürk, seneler evvel bu tepeden Kuşadasına bakıp, buraya hayran kalmış. Aynı yerden Kuşadasına bakıyor olmak, insana mutluluk verdiği gibi, bir tuhaf hissetmenize de neden oluyor. Burası, insanı görselleriyle büyülüyor. Tıpkı Amasra misali. Amasra'yı aldığında Fatihin "Lala, çeşmi cihan bu mu ola" demesi gibi, Atatürk de burayı çok beğenmiş. Her ikiside gördüklerine aşık olmuşlar bence. Amasra da engebeli ve tepe tepelidir. Sağa dönsen deniz, sola dönsen deniz selamlar insanı. Kuşadası da aynı böyle. Amasra Karadeniz, Kuşadası Akdeniz ! Safranboluda da Kuşadasında da turizim önemli. Kuşadasının çarşısında ve plajlarında engelliler düşünülmüş. Yollar yürümeye elverişli.Tekerlekli sandalyelerle gezilebiliyor. Yürümekte zorlananlar da rahat yürüyebiliyor. Olması gereken de bu zaten. Safranbolu'muzda ise Çarşıdaki Arnavut kaldırımlar buna imkan tanımıyor. Bu sorun ivedilikle çözümlenmeli.Tarihi Safranbolu'nun mevcut durumu; yürüyemeyenler vede yürümekte zorlananlar gelmesin demek oluyor. Oysa burada şahit olduğum kadarıyla, onlarda seyehat edip dünyayı geziyorlar. Tarihi Safranbolunun yollarının bir bölmesi bu kişilerin yürüyebilmesine elverişli hale getirilebilir mi ? Getirebilinir, diyor içimdeki ses. Belediye başkanımızın mimar olması çözüm için büyük avantaj olsa gerek. Böyle bir düzenleme gerçekleşirse; sayın Elif Köse Safranbolu'ya silinemez imzasını uluslararası ölçekte atmış olur.