Bundan sonra Karabük’ün gelişmesi hangi düzeyde olacak. Bu durum kentte yaşayan insanların ihtiyacına cevap verecek midir.? Karabük keyif veren kentler listesinde yer alabilecek midir? Eskiden böyle bir soruyla muhatap olsaydınız elbette gülüp geçerdiniz. Ya şimdi… Böyle bir soruya ilgisiz kalmak ne mümkündür. Ağır sanayi kenti Karabük bugün için hak etmediği yerdedir. Bu durumun nedeni nedir? Bir çok kişi bu sorunun yanıtını ;değişen koşullar karşısında şaşkınlık yaşama biçiminde veriyor. Bakın siyasilere… Ne ilginç boyutta söz düellosu yapıyorlar…! Bizim parti şunları yaptı. Sizin parti hiçbir şey yapmadı diye. Seçimler yaklaşınca işler iyice kızıştı. Ağza alınmayacak sözler edilmeye başladı. Bunlara burada yer veremiyorum. Siyasi kültürümüze yakışmadığını düşünüyorum. Toplumun önünde giden onun adına bir şeyler yapmaya gayret eden insanların birbirlerine hakaret etmeleri gerçekten tasvip edilecek bir husus değil. Şimdi gelelim Karabük’ün geleceği meselesine… Teşhisimiz şu… Küreselleşme ile dünya genelinde bambaşka bir yapı ortaya çıkı. Karabük bu yapı değişikliğine bir türlü adapte olamadı. Çünkü kurulduğundan beri hep devletten bir şeyler bekledi. Varsa yoksa devletin yatırım yapması düşüncesine bel bağladı. Kendi iç dinamiklerini olumlu yönde harekete geçiremedi. Sermayesel birliktelik kuramadı. Sadece bu kadar mı? Elbette değil. Aynı zamanda sermaye sahiplerinin kavgasına tanıklık etti. İşte kente en büyük zarar veren durum bu olmuştur. Karabük,bir zamanların gözbebeği kent olmasına karşın birçok şansızlıkları olmuştur. Türkiye’nin ilk ağır sanayi kenti olan Karabük’te 1960’lı yıllardan sonra başlı başına bir Teknoloji Üniversitesi kurulması gerekmez miydi? Karabük’ün sahipleri ve yetkilileri hep devran böyle dönecek düşüncesiyle hareket ettiler. Geleceği hiç düşünmediler. Günlük politikaların peşinde koştular. Sermayesel birliktelik kuramadılar. Ya da sermayeyi başka kentlerde yatırıma dönüştürdüler. Sektörel çeşitlilik yakalanamadı. Karabük’ün yazılmamış tarihi gizemlerle doludur. Bu gizemin en önemli yanını çıkarlara yönelik kavgaların bu mıntıkada tarihe yön verecek boyutta olması oluşturmaktadır. Son demde ne mi diyeceğiz. Ben diyeceğimi dedim. Bu işlerde her zaman son sözü millet söyler. Çünkü tarihi bireyler değil toplumlar inşa ederler…!