ZAYIF HALKALARIN UNICEF’İ VE FİLİSTİN

ZAYIF HALKALARIN UNICEF’İ VE FİLİSTİN

Yayın: 23.10.2023 22:21
Paylaş:
A+ A-

Okulda okurken, Adana’da köy stajı yapmıştım . Adana merkez ve Kadirlinin Armağanlı köyünde. O sene UNİCEF ile Devlet Planlama Teşkilatı Türk halkının beslenme durumunu ortaya çıkarmak için bir araştırma yapmıştı. Bu araştırmada, DPT’dan memurlar ile okulumuzun son sınıf öğrencileri çalıştırıldı. Önce tüm memurlar ve öğrenciler bizim okulda, bir ön eğitime tabi tutulduk. Araştırma İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana da yapılacaktı fakat sonuçların tüm Türkiye’yi temsil edebilmesi için, buna göre hazırlanmış bir örneklem metoduyla, adresler belirlenmişti. Biz öğrencilere, emeğimizin karşılığı olarak cüzi bir para verilmişti.

Öğrenciler olarak, bu minik paraya hemen tav olduk. Zaten nasılsa köy stajı yapacaktık, bu araştırma çalışması da okulumuzda köy stajı olarak kabul edilecekti, üstelik üste para da alıyorduk, daha ne olsun du !…Tabiki de en zor yerler hep biz öğrencilere verilmişti. En bulunmaz adresler ve köhne semtler hep bizdeydi Belirlenen evlere üç gün üst üste gidip ne yiyip içtiklerini soruyor, not alıyorduk .Adreslerin çoğu hatalı çıkıyordu . Sokakların bir çoğunun ismi değişmişti, kimi evlerin yerinde yeller esiyor, bazı sokaklar komple yeryüzünden silinmiş gözüküyordu…Böyle durumlarda muhtarı buluyor ondan aldığımız bilgilerle yeni adresler oluşturuyorduk . Bazense, evler birbirinden öyle uzak olurdu ki, Adananın sıcağında, birinden diğerine gidene değin, başımıza güneş geçer, fenalaşırdık. Benim çalıştığım mahalle gecekondu bölgesiydi. Yeşilevler mahallesi. Gün boyunca evlere gidip ne yiyip içtiklerini not ediyorduk, fakat sorularımızda niyeyse yok yoktu. Demek bu çalışmadaki sonuçlara göre pek çok durumun planlaması yapılacaktı. Ailenin gelir durumundan, kullandıkları doğum kontrol yöntemine, kürtaj sayısına kadar her şey iğneden ipliğe öğreniliyordu. Geceleriyse hesap makinası elimizde, tüm yenilen yemeklerdeki her bir malzemenin, porsiyon miktarlarına göre tek tek besin değerlerini ( protein, karbonhodrat, yağ, vitamin ve mineral miktarları) çıkartıyor ve bunları kodluyorduk. O vakitler Türkiye’nin hiçbir yerinde bilgisayar yoktu. Bu kodlamaları neden yapıyorduk acaba ?!. Çok ama çok çalışıyorduk. Sanki boş, bir saniyemiz bile yoktu. Tarım müdürlüğünün tesisleri bize tahsis edilmişti, burada kalıyorduk . Burada bize yemek de çıkıyordu . Yemeklerin hepsi acı biber salçası ile yapıldığı için önceleri bira zorlanmıştım. Üstelik sırf biber salçası ile yapılmış yemeğe alışkın da değildim . Domates salçalı yemekler tercihimdi. Elbette staj bitimine kadar bu tercihim de değişti . Güneşte pişen biber salçasının yemeklere kattığı nefaseti anlayabilecek damak tadına ulaşabildim .

Kocaman leğenlere kırmızı biberleri doldurup kapının önüne çıkarırlardı . Bu leğenlere hortumla su doldurarak biberler yıkanır, ayıklanır ; sokakta, tahta bir arabanın üstüne, büyük bir kıyma makinesini koyup dolaşan insanlar tarafından, herkesin biberi çekilir, tepsilere koyulur, güneşe sunulurdu… Bütün evlerin damları, tepsi tepsi çekilmiş biberlere, güneş banyosu yaptırma görevini üstlenmişlerdi sanki.

Bazı akşamlar, lokal gibi bir yere çay içmeye gider, termoslarımıza da çay dolduttururduk. Burada genç bir delikanlı çalışıyordu ve aşağı yukarı biz yaşlardaydı. Çay yapıp dağıtıyordu; çaycılık görevini yerine getirirken, kendi varlığını gizleyen davranış kalıplarını kullanır gibiydi Sessiz, sakin ve de çok uyumlu ! O tüm hizmetlerini gelenlere sunarken, gelenler onu görse bile, aslında görünmez gibiydi. Gerektiği kadar konuşur, söylemesi gerekenleri söyler, herkesin suyu sıra akardı. Biz de ona gelir gider, ne kadar yorulduğumuzu anlatır, sızlanır dururduk.Tabi bir değil beş değil, baktı bu sızlanmaların sonu gelmiyor, sonunda birgün dayanamadı, her işin bir zorluğu vardır deyiverdi. Ettiği laf bizlere manasız gelse de, bir şey demedik onun bu sözüne, seviyorduk onu, incitmek tercihimiz olamazdı ama tuhafımıza da gitti söylediği şey. Çaycılığın ne zorluğu olabilirdi ki.

Çok geçmedi, bir iki hafta belki . Bir gün, çay içmek yahut okey oynamak için lokale giden çalışanlardan biri ; müdür yahut ziraat mühendislerinden birisi, haksızca dövmüş bizim çaycımızı. Öyle munis, herkese saygılı ve nezaketli bir genç insana niye bunu yapmış olabilirdi ki. Ne çok üzülmüştük, biz hepimiz. Yarasını deşmemek için, birşey de soramadık kendisine… Diğer arkadaşlarımı bilmiyorum ama ben, o gün bize verdiği cevabın manasını anladım bu olayla… Bir daha da, hiçbir işi küçümseyip, kolay göremedim . Her işin mutlaka, kendine göre zorlukları olduğunu aklımda tutmaya çalıştım, aklımdan çıkarmadım ! Çıkarmadım , çıkaramadım, çünki öylesine terbiyeli ve efendi bir insandı ki; en zayıf halka olarak birisinin öfkesini ondan çıkarması en kolay yoldu. Bu kolay yola tevessül eden, ne çok insan vardır hayatta ! Böyleleri elde ettikleri en ufak bir gücü, gözlerine kestirdikleri zayıf halkaları ezerek, kendilerine hakimiyetlerini ispat edip, duygusal tatmin yaşarlar. Üstün oldukları duygusunun morfini ile uyuşurlar.

Filistin ile İsrail ve gerisindeki Amerikanın yaptıkları da anlattığım bu olayın ülke düzeyinde gerçekleşenidir aslında. Dünyamızda olup bitenler makro ölçekte de, mikro ölçekte de hep aynıdır. Dünya üstünde hep “gücü yeten güccük tavuğa” olayı gerçekleşir! Meşhur ÜNICEF Filistinli çocuklar için ateşkes çağrısında bulunmuş ! Körler sağırlar birbirini ağırlar durumları ! Ünicef görevlisi, Agelina Jolie nerelerde acaba, belki yakında ortaya çıkar, Filistinli çocuklarla bir iki pozunu verir artık. Böylece Unicef’de görevini yerine getirmenin müsterihliğini yaşar! Tüm bu kuruluşların paravan olduklarına olan inancım; öğrenciyken yaptığımız bu araştırmanın sonuçlarının olumlu yönde, daha iyiye ulaşmak anlamında, hiçbir işe yaramadığını görmemle gerçekleşti. Bir ülke ne yapabiliyorsa kendisi yapmalı, bu gibi kuruluşlarla bilgi paylaşımına girmemeli diyorum.

Sevgilerimle

 

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Samsun’da 19 Mayıs Yarı Maratonu yapıldı

Anadolu Ajansı
Yayın: 20.05.2024 04:48
Paylaş:
A+ A-

SAMSUN (AA) – Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Mücadele'yi başlatmak için 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışının 105. yılı dolayısıyla düzenlenen 19 Mayıs Yarı Maratonu yapıldı.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında düzenlenen yarı maraton için sporcular, Fuar Caddesi'nde toplandı.

Cadde üzerinde oluşturulan parkurda gerçekleştirilen yarı maratona, 18-70 yaş arasında 200 sporcu katıldı.

Samsun Valisi Orhan Tavlı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan'ın işaretiyle başlayan yarışmada, sporcular dereceye girmek için mücadele etti.

Sporcular, 21 kilometrelik parkurda Fuar Caddesi, Batı Park, Atakum Golf Kulübü, 19 Mayıs Üniversitesi Olimpik Yüzme Havuzu güzergahından tekrar başlangıç noktasına döndü.

Yarı maratonu erkeklerde Kenyalı James Kipgoei Kipcotech, kadınlarda aynı ülkeden Elida Jelimo Korir birinci tamamladı.