Bu kentte en çok tartışılan kavramlardan birisi de hiç kuşkusuz “Karabüklülük ” kavramı üzerinedir. Karabüklülük kavramı acaba ne anlama gelmektedir? Sosyolojik değeri nedir? Bunu bugün sizlerle bu köşeden tartışıp, bir değerlendirme yapmak istiyoruz. Karabüklülük ruhu; içinde yaşadığı kenti sevme, onun değerleri için her alanda fedakarlığı göze alma, kente ait değerleri geliştirme ve bunu gelecek kuşaklara aktararak etkinliklerinin yaşamsal süreçte sürekliliğini sağlama ve refah ortamı yaratmayı içermektedir. Karabüklülük ruhunu oluşturmadan bu kentte, var olan değerleri geliştirme ve savunmaya yönelik siyaset yapmanın artık hiç kimseye bir yarar sağlamadığı kanıtlanmış durumdadır. 30 yılda il olmayı istememize rağmen başarılı olamamamız,25 yılda üniversiteye zor kavuşmamız bulunduğumuz durumu çok iyi göstermektedir. Bu yaşananlar, daha doğrusu istediğini bir türlü elde edememe ya da geç elde etme Karabüklülük bilincini sorgulamamıza neden olmaktadır. Bu çok önemli bir konu ve sorundur.? Bunları çözebilmek ve oluşabilecek sorulara yanıt verebilmek için önce içinde yaşadığımız kente ait değerleri çok iyi bilmek zorundayız. Bu değerleri bilmeden, tanımadan,tanımlamadan insanlardan Karabük için bir takım işlerin yapılmasını ve becerilmesini istemek beyhude bir davranış olacaktır. Karabük’te ortak yaşama bilincinin kökleri eskilere gitmemektedir. O halde kent geleneği bu yüzyılın içinde oluşmaya başlayan bir kentle karşı karşıya bulunmaktayız… Kök derinlerde olmadığı için feodal ilişkilerin, bilinç oluşturmadığı bir kent yaşamı ile karşı karşıyayız. Bu kentte uzun yıllar insanları bir araya getiren olgunun; demir çelik işletmelerinde işçilik, memurluk ve mühendislik yapmanın getirdiği mesleksel buluşma ve iktisadi çıkarlar olduğunu belirtmek durumundayız. İşçi lokali, mühendisler lokali, memurlar lokali ve tüccarlar lokali gerçekleri bunun en somut kanıtları ve örnekleridir. Kent yaşamında bu diziliş adeta birbirinden kopukluğun en önemli simgeleri gibidir… Bir de bunlara topografik/ mekansal olumsuzlukları da eklediğinizde durumun daha da kötüleştiği görülmektedir. ”Evli evine,köylü köyüne” misali bayramlarda ve özellikle de nüfus sayımlarında herkes doğduğu yerlere doğru harekete geçmesi Karabük’ün gerçek kimliği ortaya çıkarmaktadır. Kent ölçeğinde tabelalar biçiminde gövde gösterme yarışına girmişçesine sıralanıveren yöresel derneklerimizin konumları da bu hoş olmayan oluşuma kaynaklık yapmaktadır. O nedenle Karabük,kendi kültürünü demir işçiliği dışında üretemeyen bir kent olarak sahipsiz kalmış,lobi kurma ve güç kullanma sürecine girememiş, merkezi yönetim karşısında zayıf kalmıştır. Ödenek yoksunu bir kent olarak kalmamızın nedeni budur. Birçok yatırımın yarım kalmaması yada tamamlanmasının uzama nedeni budur. Karabük için birçok şiir yazılmış adına hiçbir kentte olmayacak düzeyde marşlar bestelenmiş ama bu çabaların hiç birisi, Karabüklülük bilincinin oluşmasına kaynaklık yapamamıştır. Sorunların çözümü karşısındaki duyarsızlıkların bir türlü nedeni izah edilememiştir. Etrafımızdaki iller merkezi hükümetin sunduğu bütün olanaklardan yararlanarak her alanda müthiş bir ilerleme göstermektedir. Ya Karabük… Öyle mi? O halde bu kentte sıkıntı yaratan husus nedir? Kendi cevherlerini harekete geçirememesi ve bu nedenle hasreti çekilen bilincin oluşumunun sekteye uğramasıdır…