CEM KARACA

CEM KARACA

Yayın: 08.02.2024 13:32
Paylaş:
A+ A-

CEM KARACA

 

En sevdiğim müzik sanatçısı olan Cem Karaca’yı kaybetmemizin üstünden yirmi yıl geçmiş. Türkiye’yi  sesiyle çın çın öttürdüğü yıllar benim on ile yirmi yaş aralığıma düşüyor…

 

Namus belası, Cemalım Cemalım, Beyaz Atlı Şimdi Geçti Buradan, Tamirci Çırağı  ile listelerin bir numarasından inmeyen bir müzik sanatçıs o. Şarkıcı denemez ona. Şarkıcı ve ses sanatçısı; şarkıları seslendirene söylenen bir niteleme; o ise beste yapan, şiir  yazan ve de bunları seslendiren  bir sanatçıydı. Müzik sanatını her yönü ile yapan bir insan !  Sanatçı kelimesinin her bir harfini layığı ile hak eden, aydın  bir kültür adamı, bir entelektüel! Armut dibine düşer lafını doğruluyordu, çünki ailesi de gerçek sanatçı  Toto Karaca ve Muammer Karaca’ydı. Haliyle dipten kökten yetişmiş bir sanatçı olarak, kalitesini hep ortaya koydu. Atmışla yetmişli yıllar arasında evimizdeki plakların arasında Moğollar ve Cem Karaca da vardı. Beş, on plağı üst üste koyup sırasıyla çalan bir pikaba sahiptik.  Saklıyorduk tüm o plakları fakat  dikkatimizden kaçıp sobanın arkasındaki büfeye konulunca maalesef bir gün hepsini bozulmuş olarak  bulduk. Heba oldu onca plak. Zaten ha bire tayin olup taşınmaktan pek düzenimiz olamıyordu.  Leylek hep havadaydı bize !

 

Bizim tayinler yine iyiymiş. Cem Karaca epey bir süre yurt dışına çıkıp vatansız kaldı. O yıllar annesi Toto Karaca TV’ ye çıkıp ondan haberler verir, Almanya larda  neler yaptığını anlatırdı. O da, Nazım Hikmet gibi olacaktı neredeyse, ama çok şükür bu yanlıştan dönüldü ve yurduna döndü fakat  yurduna döndüğünde artık tanınmıyor gibiydi. Yeni bir nesil vardı ortalıkta ve onlar onu tanımıyordu. O yurda döndüğünde ben Konya’da çalışıyordum. Töre diye bir albüm çıkarmıştı. Hemen koştum aldım ve gece gündüz evimde bangır bangır onu dinledim durdum. Her zaman söylediğim gibi onun sesini  trompete benzetirim ve trompet solalarına da bayılırım. Cem Karaca’yı yüksek sesle, sesi açarak dinlemek gereklidir. Trompetin sesi kısılamaz öyle değil mi? O benim en sevdiğim müzik sanatçısıdır. Sesine hayranlığım  onun sesinin ve söylediği ezgilerin ruhun sıkıntısını dağıtama özelliğinden kaynaklanıyor.

 

Döndükten sonraki eserlerinin önemli bir bölümünü, Nazım Hikmet şiirlerini bestelemesi ile oluşturdu. Şairlerin şiirlerini bestelenmek zordur. Şiire layık bir ezgi oluşturmak her babayiğidin harcı değildir ve çoğunluk şiirler heder olur. Nazım Hikmetin şiirlerinde zorluk daha da katlanır çünki o şairlerin şairidir.  Cem Karaca ise onun şiirlerinin hakkını veren bestelerle bu işi çok güzel kotarmış. Bu şarkıların hepsinde söz ve müzik birlikte  at başı gider. Bir şiiri dinlediğinizde, onun kime ait olduğunu, bilmeseniz bile anlayabilirsiniz. Her bir şairin kendisine has bir havası ve kokusu vardır. Nazım Hikmet’in şiirlerini de dinlediğinizde kimin  yazdığını bilmeseniz bile onun yazdığını anlayabilirsiniz. Ben de, o şarkıların sözlerinin Nazım Hikmet imzalı olduğunu böyle fark etmiştim . Sözler Nazım Hikmet kokuyordu, fakat bir süre sonra yanılmalara başladım. Nazım Hikmet diye  ettiğim tahminler yanlış çıkmaya başladı. Sözler bizzat Cem Karaca’ya aitti.Nasıl olmuştu bu böyle ? Aynı  hasretliği deneyimlemesi miydi bu benzerliğin sebebi ? Sanırım Nazım Hikmeti en iyi anlayan kişi oldu Cem Karaca. Böyle olduğunu onun şiirlerine yaptığı bestelerle hepimize kanıtladığına inanıyorum.  Vatan hasretliği çekmek ve dönememek tahmin edilemez bir şey. Dönüşünden sonra çeşitli eleştirilerle de üzüldü maalesef. Oysa bir Kızılderili atasözü “Bir kişi hakkında hüküm vermeden önce iki ay onun makosenleriyle yürü!” der. Ne güzel bir atasözü değil mi.

 

Hayatının filmini yapmışlar. Ne iyi etmişler. Gitmeyi çok isterim. Onu canlandıran İsmail Hacıoğlunun oyunculuğundan şüphem yok zaten. Karacanın pek çok şarkısını çooook severim. Yine de bir sıralama yaparsam  Hep Kahır birinciye, Çok Yorgunum Beni Bekleme Kaptan İkinciye, Ömrüm de üçüncüye gelir benim listemde fakat  Sevda Kuşun Kanadında,  Ceviz Ağacı, Rap Diye Rap Rap Zap Diye Zap Zap, Tamirci Çırağı, Beyaz Atlı, Resimdeki Gözyaşları ve Canım Benimi de unutabilmek mümkün değil elbette !

 

Canım benim

Sarı kara bir sansar olmak mı iyi?

Bir tilki mi?

Ya da o lacivert rüzgarlarına

Basmak gönül yelkenini

O bizim denizlerin

O bizim denizlerin

Yağmuruyla, karıyla ve güneşiyle

Sevmek mi doğuşu?

Ve nice güzelmiş demek mi ?

 

Bu şarkıyı Cem Karacadan dinleyin diyorum !

Sevgilerimle

Dyt. Güner Erbay

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

“Safranbolu Gençlik Haftası”nda Milli ve Manevi Değerlere Sahip Çıkmanın Önemi Vurgulandı

Yayın: 20.05.2024 10:46
Paylaş:
A+ A-

Safranbolu, ‘Gençlik Haftası’nda birbirinden özel etkinliklerin adresi oldu.  15-21 Mayıs Gençlik Haftası dolayısı ile Safranbolu, Gençlik Haftası’nda gerçekleştirilen etkinliklerle gençlerin bir araya gelerek milli ve manevi değerlerin daha da güçlendirmek amacıyla önemli bir platform oldu.

Safranbolu’da, Gençlik Haftası’nın anlam ve önemine vurgu yapmak amacıyla düzenlenen programlar Misak-ı Milli Demokrasi Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtı’na çelenk sunma etkinliği ile başladı. Programa Safranbolu Kaymakamı Şaban Arda Yazıcı, Safranbolu Belediye Başkanı Mimar Elif Köse, siyasi parti temsilcileri, kurum müdürleri, emniyet mensupları, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Safranbolu İlçe Gençlik ve Spor Müdürü Sedat Adakan tarafından Misak-ı Milli Demokrasi Meydanı’nda yer alan Atatürk anıtına çelenk sunuldu. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Gençlik Haftası konulu şiir ve kompozisyonlar yarışmasında dereceye giren öğrenciler eserlerini okudu ve çelenk sunma programı sona erdi.

 Safranbolu‘daki fener alayına katılan herkesin ellerinde Türk Bayraklarıyla görüntülendiği yürüyüş ilgi gördü. Akşam saatlerinde Misak-ı Milli Demokrasi Meydanı’nda düzenlenen müzik etkinlikleri göz doldurdu. Müzik etkinlikleriyle dolu dolu geçen bu özel haftaya katılan herkesin coşkusu ve birlikte olma duygusu oldukça etkileyiciydi. Safranbolu’nun tarihi ve kültürel atmosferinde gerçekleştirilen etkinlikler, gençlere milli ve manevi değerlerine sahip çıkmaları konusunda önemli bir mesaj verdi. (Esra Oğuzkağan Özkan)