Anadolu Ajansı tarafından
27 Eylül, 2024 16:52 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Plastikler denizlerde istilacı türlerin yayılımını hızlandırıyor

İSTANBUL (AA) - GÜLSELİ KENARLI - Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, plastiklere tutunan yabancı istilacı türlerin denizlerde daha hızlı seyahat ettiğini ve yayılmalarının hızlandığını söyledi.

Doğal olarak yaşadıkları ekosistemden başka bir ekosisteme giren ve buradaki biyoçeşitliliği tehdit eden istilacı türler, iklim değişikliği ve küresel ısınma etkilerinin artmasıyla birlikte denizlerde daha fazla görülüyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre Akdeniz'de 413, Ege Denizi'nde 253, Marmara Denizi'nde 124 ve Karadeniz'de 28 olmak üzere Türkiye'yi çevreleyen denizlerde toplam 818 yabancı tür bulunurken bunların 105'i istilacı karakter sergiliyor. Akdeniz'deki türlerin yüzde 72'sinin Kızıldeniz kökenli olduğu ve Süveyş Kanalı'ndan Akdeniz'e giriş yaptığı belirlenirken, bu oran Ege Denizi'nde yüzde 54, Marmara Denizi'nde yüzde 21 ve Karadeniz'de yüzde 11 olarak tespit edildi.

İklim değişikliği istilacı türlerin yayılımını hızlandıran önemli bir faktörken Prof. Dr. Sedat Gündoğdu'nun yürüttüğü bir araştırmada, denizlerde artan plastik kirliliğinin de bu türlerin göç hızını artırdığı görüldü.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Gündoğdu, dünyada tüketilen ürünlerin sonucunda ortaya çıkan atığın ortalama yüzde 10 ila 20'sinin plastik olduğunu, Türkiye'de yıllık ortalama 32 milyon ton belediye atığı oluştuğunu ve bunun yüzde 10 ila 15'lik bölümüne tekabül eden yıllık 4-4,5 milyon tona yakın plastik atık meydana geldiğini kaydetti.

Farklı üniversitelerden bilim insanlarının bir araya gelerek oluşturduğu Mikroplastik Araştırma Grubu'nun başkanı da olan Gündoğdu, tüm dünyada yıllık ortalama 100 milyon tondan fazla plastik çöp üretildiğini, bunun 30 milyon tona yakınının denizlere döküldüğünü, Türkiye kıyılarında ise deniz dibinde günlük kilometrekarede 50-70 gram plastik biriktiğini bildirdi.

- "Plastik üzerinde daha fazla süre hayatta kalabiliyorlar"

Denize giren plastiklerin büyük bir çoğunluğunun en yakın sahile vurduğunu, bunların dalgayla tekrar denize karışabildiklerini ve bölgedeki hakim akıntı sistemiyle de denizin farklı bölgelerine taşındığını anlatan Gündoğdu, denizlere ulaşan plastiklerin neden olduğu sorunlardan birinin istilacı tür, yabancı tür ya da patojen tür taşınımı olduğunu ifade etti.

Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Plastiğin kendisi de istilacı. Girdiği markette, pazarda başka hiçbir alternatif bırakmıyor, kolaylıkla yerleşiyor. Denizde de böyle, plastiği türler için bedavadan yolculuk yaptıracak bir ulaşım aracı olarak düşünebilirsiniz. Yüzmeye çalışsa belki oraya erişemeyecek olan bir boyuttaki küçük bir yengecin rafting yaparak bu plastikler üzerinde çok uzun mesafeler katettiğini görmek mümkün. Bugün Akdeniz'in birçok noktasında bu plastikler üzerinde bunları kolaylıkla görebiliyoruz."

Plastikle seyahat eden türlerin başlıcalarını bakteriler, mikro mantar grupları, bazı alg türleri, midye benzeri kabuklu canlılar, yengeç ve karides gibi eklem bacaklılar ve balıklar şeklinde sıralayan Gündoğdu, polistiren, polipropilen ve polietilen gibi plastikler üzerine yerleşen bazı canlıların buralarda normal yaşam sürelerinden bile daha fazla süre hayatta kalabildiklerine dikkati çekti.

- "Çöplerin hepsi bir yabancı istilacı tür taşıyıcısı olarak değerlendirilmeli"

Plastiklere yaklaşan canlıları fırsatçı canlılar olarak nitelendiren Gündoğdu, bunların çabuk kolonize ve istilacı olabilen yabancı türler olabildiğini aktardı.

Akdeniz'deki akıntılarla beraber dolaşım halinde olan plastikler bulunduğunu işaret eden Gündoğdu, "Süveyş Kanalı üzerinden giriş yapan Kızıldeniz türleri halihazırda orada var olan kirliliği kullanarak göç şiddetini artırabiliyor. Ama burada ana belirleyici olan Kuzeydoğu Akdeniz'deki, Kuzey Afrika'daki, Akdeniz'in en doğusundaki ülkelerin yetersiz atık yönetim altyapıları ve aşırı plastik çöp üretimi. Çünkü plastik çöpü olduğu gibi denize döken ülkeler var, bu plastikler de yüzücü olduğu için bizim kıyılarımıza kadar geliyorlar ve istilacı türler ile de karşılaştıkları zaman onların buraya kadar seyahat etmelerine neden oluyorlar." diye konuştu.

Akdeniz'e kıyısı olan birçok ülkenin atıklarının akıntılar yoluyla Samandağ, Adana ve Mersin kıyılarına ulaşabildiğinden bahseden Gündoğdu, Kızıldeniz'in Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz'e bağlandığı noktadan itibaren çöplerin hepsinin birer yabancı istilacı tür taşıyıcısı olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.

- "Musluğu kaynağında kapatmamız gerekiyor"

Denizlerde tuzluluk, sıcaklık ve pH gibi bariyerlerin bulunduğunu hatırlatan Gündoğdu, "Bu bariyerlerin çok güçlü ya da engelleyici olmadığı ortamlarda türlerin bir yerden başka bir yere taşınması olası. Plastik malzemelere tutunarak göç edebilen türlerin toleransları zaten çok yüksek, istilacılık karakterleri de oradan geliyor. Çok dayanıklılar, çok ürüyorlar, sıcaklık ve tuzluluk aralıkları çok geniş, Karadeniz'e kadar çıkabiliyorlar." görüşünü paylaştı.

Denizdeki kirliliğin de istilacı türlerin işgalciliğini desteklediğine ve yerel türleri tehdit ettiğine değinen Gündoğdu, "Yerli türler kirlilik toleransları çok düşük olduğu için kayboluyorlar ve yerlerine kirlilik toleransı yüksek olan türler yerleşiyor. Bir sonraki adımda, bu türler ortamı komple işgal ettikleri için yerli türler farklı yerlerde küçük stoklar, popülasyonlar oluşturuyor olsalar bile tekrar aynı egemenliği sağlayamıyorlar. Bunun birçok başka riski de var, bir ekosistemde biyoçeşitlilik azaldığı zaman ekosistemin üretimi, verimliliği de azalıyor ve bu çölleşmeye katkı sağlıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Plastik sorununun, plastikler denize ulaşmadan çözülmesi gerektiğini kaydeden Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı:

"En sofistike plastik yöntemini uygulasanız bile denizlere giren plastik miktarında uzun vadede bir azalma söz konusu olmuyor. Tek başına atık yönetimi plastik çöp, atık sorununu çözmeye yeterli değil. Denizden çöp toplamaktan ziyade girmeden önce engellenirse, tür taşınımının da bir nevi önüne geçilmiş olur. Bizim özellikle biraz daha musluğu kaynağında kapatmamız gerekiyor, aksi takdirde plastikleri toplayarak sorunları çözmemiz mümkün değil."

blank
İhlas Haber Ajansı tarafından
15 Nisan, 2025 19:07 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Şanlıurfa’da ‘UNESCO Müzik Şehri’ olma sevinci

Şanlıurfa’ya UNESCO tarafından "Müzik Şehri" unvanı verilmesinin sevinci yaşanıyor. Kent, 2026 yılında UNESCO Müzik Şehirleri Toplantısına ev sahipliği yapacak.

Şanlıurfa’ya UNESCO tarafından "Müzik Şehri" unvanı verilmesinin sevinci yaşanıyor. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar, düzenlediği basın toplantısında, mutLu haberi basın mensuplarıyla paylaştı. Gülpınar, toplantıda tarihi, zengin kültürel birikimi ve köklü müzik geleneğiyle adından söz ettiren kentin UNESCO'nun Geliştirici Şehirler Ağı içerisinde "Müzik Şehri" unvanına sahip olarak önemli bir başarıya imza attığını söyledi.

"Dünyanın önemli aday şehirlerini geride bıraktık"

Gülpınar, "Dünyanın dört bir yanından aralarında Kansas City, Belfast, Da Lat gibi iddialı birçok uluslararası aday şehirle bu süreçte yarıştık ve onları geride bırakarak bu prestijli organizasyona ev sahipliği yapmaya hak kazandık. 2026 yılında düzenlenecek olan UNESCO Müzik Şehirleri Toplantısı'na ev sahipliği yapma hakkı, geçtiğimiz hafta İtalya Pesaro'da gerçekleştirilen toplantıda ilan edildi ve bu önemli görev Şanlıurfa'mıza verildi. UNESCO Müzik Şehirleri Toplantısı'na ev sahipliği yapacak şehri simgeleyen küre İtalya'dan bize geçti. Küre, 2026 yılında yapacağımız toplantı sonrasında bir sonraki ev sahibine teslim etmek üzere o güne kadar bizde kalacak. Bu karar, sadece şehrimiz için değil tüm Türkiye için büyük bir onur ve kültürel bir diplomasi zaferidir. Bu başarı, son bir yılda yürüttüğümüz yoğun çabalar ve diplomatik girişimler ile Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığımızın titizlikle yürüttüğü çalışmalar sayesinde mümkün olmuştur. Şanlıurfa'nın sadece bir müzik şehri değil, Göbeklitepe'den Balıklıgöl'e, eşsiz mutfağından halk edebiyatına kadar tarih ve kültürle yoğrulmuş çok yönlü bir medeniyetin merkezidir. Yaklaşık 80 ülkeden müzik şehirlerinin temsilcilerinin katılması beklenen bu toplantı, uluslararası işbirliklerinin geliştirilmesine, bilgi ve deneyim paylaşımının artırılmasına katkı sunacak; aynı zamanda şehrimizin yerel kültürel potansiyelinin global ölçekte tanıtımına imkan sağlayacaktır. Bugünden itibaren hazırlık sürecine girmiş bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.

Şanlıurfa’ya müzik şehri unvanının verilmesi kentte büyük sevince neden oldu. Vatandaşlar, turizm başta olmak üzere birçok alanda gelişime büyük katkı sağlayacağını belirtti.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.