Avatarı
Haber Merkezi kaleminden...

Karabük Gerçekleri.(!)

Haber Merkezi tarafından
17 Ekim, 2015 08:29 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:16
A+ A-

Karabük Gerçekleri.(!)

Karabük’te işler neden tıkırında gitmiyor. Sürüncemede kalıyor. Baş ağrıtıyor. Yüz güldürmüyor. Küçük sorunlar yumaklaşarak büyüyor. Karabük’ün anlaşılmazlığı kendini burada göstermektedir. Evet. Bence Karabük kendini önce anlamaya çalışmalı. Hatta duruma göre kendini aşmaya çaba göstermeli. Ama bizde tartışma/düşünce üretme geleneğinin kökü çok eskilere dayanmaz. Çünkü tarihsel olarak Osmanlıda mutlak otorite buna olanak tanımamıştır. Ferman Padişahım geleneği söz konusudur. Bilindiği üzere 1492’de Yahudiler matbaayı İstanbul’a getirdiler. Ardından Rumlar ve Ermeniler kendi matbaalarını kurdular ve okumaya başladılar. Onlar aydınlanırken bizde henüz düşüncenin kitlelere ulaşması konusunda bir çaba görülmemişti. İlk Türk matbaasının İstanbul’da faaliyete başlaması 1727 yılında olmuştur. Yani… Bizim insanımız okuma ve yazmaya geç başlamıştır. Bu iki kavrama mesafeli yaklaşmamızın nedeni bundandır. Okuma ve bilgi birikimi olmadan düşünce oluşmaz. Bizde tartışma geleneği bir yüzyıl sonra 19.yüzyılda başlamıştır diyebiliriz. Jön Türk ve İttihatçı aydın hareketinin tarihimizdeki yeri;imparatorluk sorunlarını masaya yatırıp tartışmaya başlamalarından kaynaklanmaktadır. Bu geç kalmış bir uyanış olmuştur. Geleneği olmayan bu düşünce üretimi , bırakın imparatorluğu kurtarmayı iyice parçalanmasına hizmet etmiştir. Şimdi buradan nereye gelmek istiyoruz. Karabük’ün gerçeklerini tartışmaya açmadan sorunları çözemeyiz. Nedir bu gerçek? Önce o nu saptamak ve tartışmaya açmak gerekir: Karabük,devlet babanın kurduğu bir kent. Her karış toprak devlete ait. Devletin koruyuculuğunda kent gelişmesini sağlamış. 1980’lerden sonra izlenen liberal politikalar devletin ekonomiye müdahalesini engelledi. İşte Karabük’ün mutsuzluğu/talihsizliği bu süreçte başladı. Sonra… 1989’da 137 günlük grev… Karabük’te görülmemiş bir şey. Ve…. 8 Kasım 1994 direnişi… Bunun akabinde gelen 1995 yılı özelleştirilmesi Karabük’ün mutsuzluğunun miladı olarak kabul edilebilir. Karabük bu süreçte il olmasına karşın babasını kaybeden üvey evlat gibi olmuştur. O nedenle herhangi bir sorunla karşılaşıldığında herkes birbirini suçlamaktadır,işler yolunda gitmemektedir. Başta baba olmadığı için sorunlar çözüme kavuşamamaktadır. Sahipsizlik kentin kaderi olmaktadır. Bu işin sonu nereye varır. Kapitalist sistemlerde sorunların çözümü güçlü burjuva sınıfından geçer. Karabük’te böyle bir sınıfının olmaması gerçekten tek başına çözümsüzlüğü dayatmaktadır. Sahiden… Batı demokrasilerinde sınıf dayatması diye bir şey vardır. Hükümetler nezdinde yaptırım gücüne sahiptir. Biz de böyle bir durum söz konusu değildir. Doğulu toplum olduğumuzdan mı nedir.? İşler hep sürüncemede kalır. Ya da bir yerlere toslar. Bir daha da ne arayan ne soran olur…! İşte size… En ilginç anlatımıyla bahtı kara… Karabük gerçekleri…

Bizi sosyal medyadan takip edin